Time'ın Erdoğan düşmanlığının altında ne var; ABD'nin, PKK'nın ve FETÖ'nün beslediği kör umutlar yeşerir mi?

0:00/ 0:00

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve dolayısıyla Millet İttifakı için 14 Mayıs sonrasına ilişkin kimler ne gibi umutlar besliyor? Bakalım:

Kılıçdaroğlu, bölgesel çıkarlarını Erdoğan’a dayatamayan ABD için bir umuttur. Kılıçdaroğlu; Türkiye’nin Rusya’ya sırtını dönmesi, yeniden NATO ve ABD’nin gönüllü jandarması olmasını isteyenler için güçlü bir umuttur.

Kılıçdaroğlu; Atatürk’e, “Irkçı”, “Kefere” diyenleri parti yönetimine taşıyarak, CHP’lilere; “Mustafa Kemal’in itleri” diyenlerle iş birliği yaparak, Atatürksüz bir CHP ve Türkiye düşleyenlerin de umududur.

Kılıçdaroğlu, Türkiye’de tükenmiş, Kandil’de sıkışmış, Suriye’de çaresiz kalmış PKK/PYD için, varlığını sürdürebilme konusunda bir umuttur. (Sırrı Süreyya Önder: Bu seçim bizim için bir varlık yokluk meselesidir.)

Kılıçdaroğlu; Selahattin Demirtaş, terörist başı Öcalan ve diğer PKK’lıların özgürlüğüne kavuşması için sabırla bekleyenlerin umududur. (S. S. Önder: “Bu seçim bütün tutsak arkadaşlarımızı özgürlüğüne kavuşturacağımız bir seçim olacak.”)

Kılıçdaroğlu; Suriye’de bir terör devleti kurulması ve böylece ABD ve İsrail’in bölgesel yüksek çıkarlarının Türkiye, Suriye, İran ve Irak’a dayatılması ve bu terör devletinin bir tehdit olarak kullanılmasını arzulayanlar için umuttur. (Suriye teskeresine HDP ile birlikte ‘Hayır’ demesi bu umutları daha çok yeşertmiştir.)

Kılıçdaroğlu; Erdoğan tarafından etkisizleştirilmiş, elebaşları hapse atılmış, kimi yöneticileri yurt dışına kaçmış FETÖ için bir umuttur. O nedenledir ki, yurt dışında kaçak yaşayan FETÖ’cüler; “15 Mayıs için Türkiye’ye dönüş bileti aldık” diye sevinç çığlıkları atabiliyor.

Kılıçdaroğlu; “Bütün KHK’lıları görevine iade edeceğiz” söyleminden sonra, devlette yeniden yapılanmak için gün sayanların da umududur.

Kılıçdaroğlu; 1961’den 2011 yılına kadar, Türkiye’yi borç batağı ve faiz sarmalı ile kontrol altına alan ama Erdoğan tarafından kuyruğuna teneke bağlanarak gönderilen İMF için de bir umuttur. Kılıçdaroğlu ve ekibi seçimden sonra İMF ile yeniden masaya oturmaya hazırdır çünkü. İMF, bütçenin yarıdan fazlasını, kredi faizi olarak Türkiye’nin elinden çekip aldığı günleri özlemektedir.

Kılıçdaroğlu, Karadeniz’de, Akdeniz’de Türk varlığını istemeyenler, Ege’yi Yunan gölüne çevirmek için adaları silahlandıranlar için de bir umuttur.

Bunlar, Kemal Bey’in seçilip, Millet İttifakı’nın iktidara gelmesini arzulayanların umutları.

Diyeceksiniz ki; “İsteyen istediği umudu beslesin. Önemli olan Kılıçdaroğlu’nun bu umutları boşa çıkarıp çıkarmayacağıdır.”

Haklısınız. Ben de tam böyle düşünüyorum.

Her Türk vatandaşı gibi, “Ola ki Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilir, Millet İttifakı iktidara gelirse, tüm bu karanlık odakların umutlarını suya düşürsün” diyorum. Ama ne yazık ki görünen köy kılavuz istemiyor. Niye mi? Bakın:

Kemal Bey’in dış politika danışmanı Ü. Çeviköz, ABD’ye; “İktidara gelirsek, Rusya’ya sırtımızı döneriz. S-400’leri nasıl isterseniz öyle çözeriz. Suriye’de birlikte hareket ederiz. Libya’dan çekiliriz” diyor. Kemal Bey daha önce; uygun koşullarda kredi alınabileceğinden söz ederek, İMF’yi akıllara getirmişti. Şimdi ise, seçime ramak kala; “İMF ile görüşmüyoruz” diyor ancak; “İMF ile işimiz olmaz” da demiyor. Geçmişte; “PYD’yi terör örgütü olarak görmediğini” söyleyen Kılıçdaroğlu, şimdi isim vermeden; “Terörün her türlüsüne karşıyız” diyor da, “PKK, PYD, FETÖ terörü, Türkiye için en büyük tehditlerdir. Bunlarla mücadelemiz sürecek” diyemiyor. Millet İttifakı’na destek çağrısı yapan Murat Karayılan’a; “Hadi oradan” diyemiyor. Kapalı kapılar ardında görüşülen konuları ifşa eden Sırrı Sakık’a; “Açıkla kardeşim ne konuşmuşuz” diye rest çekemiyor. “Suriye’de terör devleti kurulamaz”, “Ermenistan, bir daha Azerbaycan’a saldırırsa karşısında bizi bulur” diyerek gönlümüzü ferahlatmıyor. Kemal Bey, herkese mavi boncuk dağıtıyor. Bilmiyor mu, seçimden sonra bu mavi boncuklular birer birer karşısına dikilip gereğini isteyecek?

NEDEN RECEP TAYYİP ERDOĞAN VE CUMHUR İTTİFAKI?

Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’nın olası iktidarına umut besleyenlerin tamamı için Erdoğan ve Cumhur İttifakı bir umutsuzluk objesi olarak duruyor karşımızda. Amerika ve Batı medyası, Kılıçdaroğlu’na destek veriyor.

Bu haftaki sayısında Kılıçdaroğlu ile konuşup, Millet İttifakı’na destek veren Time Dergisi, 2011 yılında Erdoğan için; “Doğru bildiği yolda ilerliyor” diye yazmıştı. Time, 9 Nisan 2020’de ise başka bir şey yazdı: “Erdoğan’ın Osmanlı sevgisi dünyayı neden kaygılandırmalı?”

Aslında her şey Time’ın bu sorusunda saklı. Amerika ve Batı, Erdoğan liderliğinde güçlü bir Türkiye’nin kararlılıkla yoluna devam etmesini istemiyor. Truman Doktrini ve Marshall yardımlarıyla, Türkiye’ye yüzyıl kaybettiren Amerika, Erdoğansız bir Türkiye’ye yüzyıl daha nasıl kaybettirebileceğinin hesaplarını yapıyor. Bölgesel güç haline gelerek, Ortadoğu’da oyunları bozan Türkiye’nin küresel bir güç haline gelmesini düşünmek bile istemiyorlar.

Temcit pilavı gibi sürekli Türkiye’nin terör, güvenlik sorunlarını ve Amerika başta olmak üzere haçlı-siyonist ittifakın emellerini yazmamın bir nedeni var.

Elbette, enflasyon ve hayat pahalılığı çözülmesi gereken güncel sorunların başında geliyor.

Ama unutulmaması gereken şey; hiçbir enflasyon çıktığı zirvede kalmadı. Hiçbir hayat pahalılığı da sonsuza kadar sürmedi. Türkiye, Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren bugünlere, acılarla ve yokluklarla geldi. 22 yıllık AK Parti iktidarlarında herkes çok büyük paralar kazandı. Herkes, mal-mülk sahibi oldu. Herkes ama herkes araba alabildi. Pandemi ve sonrasında yaşanan küresel krizler Türkiye’yi de etkiledi.

Bakmayın sesi çok çıkanlara. Hepsinin tuzu kuru. Şu an sıkıntıyı çeken; maaşından başka geliri olmayan emekliler,  sadece asgari ücretle geçinmek zorunda kalanlar ve tabandan maaş alan memurlardır. Bu kesim için de devlet sosyal yardımları olabildiğince genişletti. Yeterli mi, değil. Eminim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zihninde, bu kesimin rahatlatılması için çok farklı projeler var.

14 Mayıs kritik de olsa sonuçta bir seçimdir.

Türkiye’yi bekleyen en büyük tehlike bu seçim sonuçları üzerinden yapılacak provokasyonlardır. Muhalefetin ve iktidarın birleştiği belki de tek konu; Türkiye’de seçim güvenliğinin tam olduğudur. Sandık sonuçları her partinin görevlileri tarafından anında genel merkezlere iletilir. Yani seçim sonucu sadece YSK tarafından değil, bütün partilerin genel merkezleri tarafından da doğrulanır. Buna rağmen Türkiye’yi karıştırmak isteyenlerin beklediği puslu havalardan biridir seçim sonuçları.