Milyonlarca çalışan, kıdem tazminatı ile ilgili kafasında soru işareti taşırken, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz katıldığı canlı yayında merak edilenleri yanıtladı.
Yılmaz'ın açıklamalarından öne çıkan satır başlıkları şöyle:
KIDEM TAZMİNATI EMEKLİLİK SİSTEMİNE DAHİL EDİLECEK Mİ?
Kıdem tazminatı konusuna değinen Yılmaz, "Burada hükümetlerimizin yaklaşımı şu. İşçi kesiminin temsilcileriyle, istişare içinde bu işi sonuçlandırmak. Yani tek yanlı bir çözüm dayatmak değil. Çözülmesi gereken bir mesele mi? Evet öyle. Ama bunu istişarelerle, işçi ve işveren dengesi içinde ve özellikle işçi kesiminin temsilcileri, sendikalarla istişare içinde bu konuya yaklaşmak. Kıdem tazminatında maalesef çok ciddi problemler de var. Ödenmeme meseleleri var. Başka sıkıntılar var. Oluşturduğu bir belirsizlik var. Özellikle iş dünyası firmaları üzerinde. Dolayısıyla bir dönem bir fon oluşturup bununla bu problemi çözme gibi bir yaklaşım vardı. Dolayısıyla bunlar önümüzdeki dönemde yine Türkiye'nin gündemde olan konuları olacak." diye konuştu.
Orta Vadeli Program en fazla mesai harcadığımız dökümanımız oldu. Bir tarafta kamu sektörü kendi içinde çalışmaları sürdürürken istişarelerle program hazırladı. Dünyanın en iyi programını da hazırlasanız bir sahiplenme olmadığı sürece bir anlam ifade etmez. Programlar uygulanmak üzere yapılan politikalardır. Bir taraftan hükümet ve kabine içeride tartışmalar en üst düzeyde sayın Cumhurbaşkanımızın desteği, bunu özellikle ifade etmek isterim. Bu son derece kıymetliydi.
Arkadaki güçlü siyasi irade altı çizilmesi gereken nokta. Katılımcı bir yöntemle hazırladık. Bizzat iş dünyası, işçi kesimleri, kamu sendikalarıyla, tarım, finans kesimleriyle toplantılar gerçekleştirdim. Aynı şeyi bakanlarımız yaptılar. Toplumun bütün kesimleriyle istişare edilerek hazırlanmış bir döküman oldu. Bir taraftan Cumhurbaşkanlığı Strateji Bütçe Başkanlığımız, Merkez Bankamız, ilgili bakanlıklarımız birlikte bir ekip çalışması sergilemiş olduk. Koordineli çalışma gerçekleştirdik. EKK'da bu konuları tartışarak, olgunlaştırarak farklı bir noktaya getirdik.
Olabildiğince iç tutarlılığı olan gerçekçi bir program olarak değerlendirildiğini ifade edebilirim. 17 milyar dolar olan 3 yıllık taahhüdünü Dünya Bankası 35 milyar dolara çıkardı. BAE ile yaptığımız çalışmalar meyvelerini veriyor. OVP'den sonra buradaki kaynak akışının hızlanacağını ifade edebilirim. 8,5 milyar doları 51 milyar doların deprem harcamalarına ayrılmıştı.
3 milyar doları ihracat finansmanı için taahhüt edilmişti. Bu iki kalemin hızlanacağını rahatlıkla ifade edebilirim. En geç yıl sonuna kadar bu kaynaklar kullanılmaya başlanılacak. OVP'de çok önemli amaçlar koyduk. Birincisi Türkiye büyük bir afet yaşadı. Dünya tarihinin aslında en büyük afetlerinden birini yaşadı. Şubat depremlerinden bahsediyorum. 3 yıllık dönemde depremin yaralarını sarmak. Kalıcı konutlar inşa edilecek, altyapılar onarılacak. Ekonomik sosyal hayat canlanacak. Bir taraftan da afet riski azaltıcı yatırımları hızlandırmak. İkinci olarak enflasyon. Para politikası itibariyle Merkez Bankası ile yakın işbirliği içinde orta vadeli enflasyonu kademeli olarak düşürecek perspektifi ortaya koyduk. 2006 itibariyle yüzde 8,5'lara düşen, tek haneli enflasyona geri dönem Türkiye var. Bunları yaparken afetin yaralarını sararken ve enflasyonu tek haneli rakamlara düşürürken istihdamı ve büyümeyi korumak. Son 20 yıl ortalamamız 5,5 civarında. 3 yıl 3,5 gideceğiz. Önümüzdeki 3 yıl beklenen büyüme 3 civarında. İstihdamı sürdüreceğiz. 2.7 milyon ilave istihdam öngörüyoruz. Yılda ortalama 900 bin ilave istihdam artışı. Bütün bunları insan için, sosyal refah için yapıyoruz. Sürdürülebilir sosyal refahı oluşturma, sosyal adaleti güçlendirme için. Bu açıdan vergi adaleti, sağlık hizmetleri, mesleki eğitimden daha iyi şehirleşmeye varıncaya kadar birçok alanda sosyal refahı iyileştiren program.