Türkiye bunu kabul edemez!
Son günlerde Yunanistan’ın Girit Adası güneyi ve batısında karasularını 6 milin üzerine ve hatta 12 mile artıracağı haberleri Yunan medyasında ayyuka çıkmış durumdadır.
Bazılarımız Yunanistan’ın Girit Adası civarında karasuları artırma girişimini, “Şimdi bu da nereden çıktı?", "Girit’in güneyi ve batısında Yunanistan’ın karasularını artırması bizi ilgilendirmez, etkilemez. Adalar Denizi’nde yapmasın da" şeklinde yorumlayıp, değerlendirenler olabilir. Hâlbuki durum hiç de öyle değildir.
Birincisi, Yunanistan’ın Girit Adası güneyi ve batısında karasularını 6 milin üzerine, hatta 12 mile artırması Yunanistan’ın 2017’de (15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminin başarısız olmasının hemen ardından) açıklayıp, uygulamaya koyduğu Adalar Denizi dâhil tüm kıyılarında karasularını 12 mile çıkarma planının, yani “salam dilimi politikasının” ikinci basamağıdır.
İkincisi Yunanistan, bu süreci özellikle 2017 yılından bu yana bir örümcek gibi adım adım örerek, Türkiye’yi adeta kendi karasularına hapsedecek Sevilla Üniversitesi haritası ağının temellerini de karasularını artırma stratejisi üzerinden inşa etmektedir. Yani bu gelişme aniden çıkan bir mesele olmanın ötesindedir. Şöyle anlatayım.
YUNANİSTAN’IN KARASULARINI ARTIRMADAKİ SALAM DİLİMİ POLİTİKASI
Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias, 27 Aralık 2017 tarihinde Yunan Devlet televizyonu ERT’de yaptığı açıklamada:
- Yunanistan’ın karasularını yavaş yavaş 6 milden 12 mile çıkarılacağını,
- Bunun kendilerine uluslararası anlaşmalar ile verilmiş bir hak olduğunu ve
bunu Türkiye ile tartışmayacaklarını,
- Türkiye tarafından karasuları ile ilgili alınan “Casus Belli” kararının tamamen hukuk dışı olduğunu,
- Karasularını 12 mile çıkarmaya İyon Denizi’nden başlayacaklarını,
- Kıta sahanlığı sorununun çözümü ve münhasır ekonomik bölgelerin ilanı için karasularının belirlenmesinin önemli olduğunu,
- “Adalar Denizi’nde karasularını artırarak kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge meselesinde de çözmüş olacaklarını” ifade etmiştir.
27 Aralık 2017’de Pronews isimli haber sitesinde çıkan “İsrail Desteği ile Adriyatik ve Girit’te 12 Mil” konulu haberde de:
- “Yunan karasularının; kısmi olarak gerek İtalya ve Arnavutluk’la paylaşılan deniz bölgelerinde, gerekse (daha sonra) Girit güneyinde genişletilmesi meselesinde resmi olarak harekete geçmeden önce, ABD ve İsrail’in mutlak desteğini sağlamak için çalışıldığı,
- Karasularının 12 mile çıkarılması hususundaki Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri'nin hazır olduğu belirtilmiştir.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias’ın istifasının ardından 20 Ekim 2018 tarihinde yapılan devir-teslim töreninde karasularını artırma konusuna ilişkin olarak, “Strateji değil, taktik değiştirdik” diyerek açıklamalarda bulunmuştur. Kotzias bakın Yunanistan’ın o günden bugüne yaptıklarını adım adım nasıl önceden açıklamış:
- MEB hususunda ciddi adımların atıldığı,
- Arnavutluk ve İtalya ile nihai müzakerelerde ciddi bir aşamada olunduğu,
- Mısır’la teknik komite müzakerelerinin 10'uncu turuna gireceğini,
- Ülke egemenliğini On İki Ada’yı aldıktan sonra, 70 yıldan beri ilk kez genişletme siyasetini başlattıklarını,
- Karasularının genişletilmesi üç aşamaya haizdir ve bu aşamaların hepsinin tamamlandığını,
- Birinci aşamanın körfezlerin kapatılması,
- İkinci aşamanın Körfezlerle birlikte her yerde esas hattın oluşturulması,
- Üçüncü aşamanın da karasularının bunların temelinde 6 milden 12 mile genişletilmesi olduğunu,
- Bunları yapmış olmalarının İtalya ve Arnavutluk’la MEB belirleme hususunda Yunanistan’a yardımcı olacağını,
- Bunların Yunanistan’ın egemenliğini genişletme adımları olduğunu,
- İlk etapta Othoni-Diapontia Adaları'ndan Küçük Çuha Adası'na (Antikithira) kadar karasularının 12 mile genişletilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri'nin hazır olduğunu,
- İkinci Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin Girit’e ilişkin olduğunu, bunun da hazır olduğunu, ancak Küçük Çuha Adası (Antikithira) ve Girit’ten Saron Körfezi’ne (Saranikos Kolpos) kadar olan bölgede yeniden ölçüm yapılması gerektiğini,
- Daha ham aşamada olan kararnamenin ise Saron Körfezi'nden Pagasit (Pagasitikos Kalpos) Körfezi'ne, Magnisia’ya kadar uzanıp Eğriboz vesaire kapsayan bölgeye ilişkin olduğunu,
- Türkiye ile kıta sahanlığı müzakerelerinin devamı süresince karasularının genişletilmemesinin doğru bir siyaset olmadığı, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri'nin de bunu gösterdiğini, karasularının genişletilmesiyle söz konusu bölge içerisinde gerçekleştirilecek herhangi bir ekonomik faaliyet ya da başka bir faaliyet için artık Yunanistan’dan izin talep edilmesi gerektiğini söylemiştir.
Dönemin Başbakanı Çipras da aynı törende yaptığı konuşmada, “Ülkenin genişlediği ve karasularının kademeli bir şekilde genişletilmesinin uygulamakta oldukları ve bundan sonra da uygulayacakları stratejilerin bir parçasını teşkil ettiğini” söylemiştir.
YUNANİSTAN’IN DÖRT BASAMAKLI KARASULARINI ARTIRMA STRATEJİSİ
Kotzias ve Çipras’ın açıkladığı karasularını artırma stratejisi dört basamaklıdır:
1- İyon Denizi’nde artırma
2- Girit güneyi ve batısında artırma
3- Yunan anakarası kıyılarında artırma
4- Adalar Denizi’nin tümünde artırma
Bu planı görevdeyken yazdığım ve Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlanan “Soru ve Cevaplarla Yunanistan Talepleri” adlı kitabımda şöyle haritalaştırmıştım:
Yunanistan’da SYRİZA partisi lideri Başbakan Çipras'ın istifası üzerine 8 Temmuz 2019’da Yeni Demokrasi Partisi lideri Miçotakis’nin başbakan olduğu hükümet kurulmuştur. Ancak görülecektir ki; SYRİZA hükümetinin takip ettiği dış politika ve uyguladığı strateji Yeni Demokrasi partisi ile değişmemiş, aynen uygulanmaya devam etmiştir. 2018’de istifa eden Dışişleri Bakanı Kotzias’ın açıkladığı adımlar bir bir hayata geçirilmiştir. Şöyle ki, Yunanistan bu stratejiye uygun olarak:
1- 19 Haziran 2020’de İtalya ile deniz yetki alanları sınırlandırma (MEB) anlaşması imzaladı
2- 6 Ağustos'ta Mısır ile MEB anlaşması imzaladı
3- 20 Ocak 2021’de İyon Denizi’nde karasularını 12 mile çıkardı
4- 22 Kasım 2022’de Mısır ile Arama-Kurtarma Anlaşması imzaladı
5- Arnavutluk’a MEB antlaşması imzalaması konusunda baskı yapmaya devam etmektedir
SIRA “GİRİT’İN GÜNEYİ VE BATISINDA” KARASULARINI ARTIRMAYA GELMİŞTİR
Sıra gelmiştir Kotzias’ın açıkladığı dört basamaklı karasularını artırma stratejisinin ikinci basamağına, yani “Girit’in güneyi ve batısında” karasularını artırmaya.
23 Aralık 2022 tarihinde birçok Yunan analist ve politika uzmanı, Yunanistan’ın hidrokarbon araştırmaları için Mart ayından itibaren Girit'in güneyindeki karasularını resmi olarak 12 deniz miline kadar uzatmaya hazırlandığını ve Yunan hükümetinin, AB ve ABD'yi bu konuda bilgilendirdiğini yani bir nevi icazet de aldığını ifade ettiler.
26 Aralık 2022 tarihine geldiğimizde ise Yunan medyasının önde gelen platformlarının tamamı konuyu gündem yapmaya ve Yunanistan’daki mevcut hükümetin 2023 yazında yapılacak parlamento seçimleri öncesinde, 2017 yılından beri beklenen talep olan Girit’in güneyinde karasularını 12 mile çıkarma planını Mart ayında pratiğe dökeceğine yönelik haberleri servis etmeye başladılar.
Yunanistan’ın karasuları genişliğinin Adriyatik Denizi, Girit ve müteakiben Adalar da dâhil olmak üzere Adalar Denizi’nde 12 deniz miline çıkarılmasını gündeme getirerek, Adalar Denizi’ni bir Yunan gölüne dönüştürme gayretleri içerisinde olduğu bilinen bir gerçektir. Açıklamalarında, Küçük Çuha Adası’na vurgu yapılması ve Girit Adası’ndan bahsedilmesi açık olarak Adalar Denizi’ye yönelik izleyecekleri stratejiyi göstermektedir. Kademeli olarak (uluslararası ilişkiler jargonuyla SALAM DİLİMİ POLİTİKASI) karasularını artırmayı ve Türkiye’yi bu konuya alıştırmaya yönelik klasik diplomatik Yunan oyunlarını açık bir şekilde görülmektedir.
Görüldüğü üzere Yunanistan’da hükümetler değişmekte ama dış politika ve millî hedefler değişmemektedir. Değişen sadece yöntemlerdir. Bizim açımızdan maalesef alınacak ders çoktur.
GİRİT ADASI TÜMÜYLE ADALAR DENİZİ’NDEDİR
Gelelim, “Girit’in güneyi ve batısında Yunanistan’ın karasularını artırması bizi ilgilendirmez, etkilemez, Adalar Denizi’nde yapmasın da” söylemlerinin ne kadar yanlış olduğunu anlatmaya.
Televizyonlarda, Adalar Denizi-Akdeniz ayrımı diye, Rodos, Kerpe, Kaşot, Girit, Küçük Çuha, Büyük Çuha adalarının ortalarından geçerek bu adaların yarısını Adalar Denizi’nde, diğer yarısını Akdeniz'de bırakan hattı gösteren haritaları gördükçe çılgına dönüyorum. Bu şekildeki haritalar tamamen Yunan tezleridir.
Bu haritalar referans alınırsa bu adaların Akdeniz’e bakan yüzlerinde karasularının artırılması Adalar Denizi’nde karasularının artırılması anlamına gelmeyecek, ama sadece adaların bu yüzlerinde dahi karasularının artırılması ile Adalar Denizi-Akdeniz arasındaki geçitlerin Yunan karasuları ile kapatılması sonucunu doğuracaktır.
Tüm bu sakıncaları ortadan kaldırmak, Adalar Denizi’ndeki Yunan taleplerinden doğan sorunları Doğu Akdeniz sorunlarından ayırmak için, 3 Aralık 2010 tarihinde Adalar Denizi ve Akdeniz ayrımına ilişkin Türkiye’nin tutumu Uluslararası Hidrografi Organizasyonu’na (IHO) deklare edilmiştir.
O dönemin ve bu deklarasyonun bizzat yaşayan birinci dereceden şahidi benim. Zira o dönemde bu konu ile görevli daire olan Deniz Kuvvetleri Strateji ve Antlaşmalar Dairesi'nin başkanı idim. Bu deklarasyon komuta katı onayı alınarak ve ilgili kurumlarla koordine edilerek usul olduğu üzere resmi internet adresleri yolu ile yapılmıştı.
Bu deklarasyonda Adalar Denizi ve Akdeniz ayrımına ilişkin Türkiye’nin tutumu, “Büyük Çuha, Küçük Çuha, Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos Adalarının Akdeniz’e bakan güney uçlarından geçerek Akyar Burnu’na ulaşacak şekilde çizilmesi gerektiği” şeklindedir. Haritası da aşağıda olduğu gibidir.
Görüleceği üzere bu ayrım hattı Adalar Denizi'nin güney adalarının en dışından geçmektedir. Bu şekildeki ayrım hattı sayesinde Yunanistan’ın “bu adaların bir kısım kıyısı Akdeniz’e bir kısım kıyısı ise Adalar Denizi’ne bakar, ben Akdeniz’e bakan kıyıların karasularını artırıyorum” diyerek kurnazlık yapması ve geçitleri kapatması önlenmeye çalışılmıştır. Bu şekildeki ayrım hattı coğrafyaya dayalı hukuki bir olgudur.
Dolayısıyla Girit Adası ve bu hatta yer alan söz konusu tüm adalar Adalar Denizi’nde kalmaktadır ve bu adaların herhangi bir tarafında karasularını artırmak Adalar Denizi’nde karasularını artırmak anlamına gelecektir.
Bu adım Türkiye’nin önce Adalar Denizi’ne ardından karasularına daha sonrasında ise karaya hapsedilmesine gidecek sürecin ilk adımıdır! Üstelik Girit’in güneyinde egemenliği antlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacıklar ve kayalıklar (EGAYDAAK) vardır!
BU DURUMA SESSİZ KALAN TARİHİ VEBAL ALTINDA KALIR!
Dolayısıyla Yunanistan’ın Girit’in güneyinde karasularını artırmasından bize ne diyen varsa çok büyük bir hata yapmaktadır.
Dün Yunan bakan ve politikacıların açıklamalarıyla deklare edilen bu strateji son beş yıl içerisinde tam manasıyla bir Yunan devlet politikasına dönüştürülmüş ve geldiğimiz noktada ise pratiğe dökülmesi an meselesi haline gelmiş bir konu olarak karşımızda durmaktadır.
Diğer yandan Yunan medyası; “Doğu Akdeniz, Adalar Denizi ve Kıbrıs başta olmak üzere çeşitli konularda artan baskılara maruz kalan Türkiye’nin Yunanistan’ın karasularını artırma girişimlerine özellikle sert bir tepki göstermeyeceğini, dolayısıyla 1995 yılındaki TBMM’nin “Yunanistan’ın karasularını 6 milin üzerine çıkarması durumunda hükümete TSK’nın kullanımı da dâhil yetki verdiğine dair kararının da etkili olmayacağına" yönelik göndermelerde bulunmaktadır.
Bugüne kadar yaşanan gelişmeler, son dönemdeki haberler ve yapılan açıklamalar ile birlikte incelendiğinde Yunanistan’ın önümüzdeki dönemde Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz’deki projelerine AB ve ABD’yi de dahil ederek Türkiye’ye karşı elini güçlendirmeyi hedeflediği anlaşılmaktadır.
Karasularının genişletilmesi konusunda aradığı siyasi desteği bulması an meselesi olan Yunanistan’ın, karasularının genişletilmesine Türkiye tarafından yapılacak bir itirazda ise AB ve ABD’ye güvendiği görülmektedir.
ADALAR DENİZİ’NDE KARASULARI LOZAN’DAKİ GİBİ 3 MİL OLMALIDIR
Türkiye’nin Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerinin korunması için, Yunanistan’ın oldubittiler ile egemenlik alanlarını genişleterek siyasi emellerini gerçekleştirmeye yönelik girişimlerine asla göz yumulmamalıdır.
Adalar Denizi’nde karasuları genişliği konusunda bizim de ortaya bir tez koymamız gereklidir. Bu tezin de Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın 2018 yılında Atina ziyareti esnasında Yunan Cumhurbaşkanı’nca sarf edilen “Lozan Antlaşması'nın, ikili ilişkileri ve sınırları belirlediği, bunun tartışılacak, gözden geçirilecek bir antlaşma olduğuna inanmadıkları” ifadesine atıfla, Lozan Antlaşması statüsüne dönülerek her iki ülke için de Adalar Denizi’nde 3 millik karasuları genişliğinin uygulanması şeklinde olması uygun olacaktır.
Ayrıca Adalar Denizi’ne ilişkin olarak;
- Adalar Denizi’nde yer alan Çuha Adası ve Girit Adası karasularının genişletilmesinin tarafımızca kabul edilemeyeceğinin kesin bir şekilde ifade edilmesin, bunun sonuçları olacağının belirtilerek kararlılığımızın vurgulanmasının,
- Bu bağlamda, Adalar Denizi’ndeki karasularının genişlikleri ile ilgili ulusal politikamızda bir değişiklik olmadığı ve 8 Haziran 1995 tarihinde TBMM tarafından alınan kararın geçerli olduğunun tüm vatanperver siyasi partilerce bir kez daha yazılı olarak ilanının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
İktidar ve muhalefet ayrımı gözetmeksizin bu kararlı millî bir duruşun gösterilmesinin tarihi sorumluluk olduğunu unutmayalım.
Örnek mi istiyorsunuz? Yanı başımızda dün kurulmuş Yunanistan’a ve siyasetçilerine bakın.