Türkiye ile Yunanistan'da seçimler ve Mavi Vatan

0:00/ 0:00

Ne acıdır fakat gerçek şu ki, Türkiye’deki seçim kampanyaları esnasında devleti yönetmeye aday bazı siyasi partiler ve kişiler seçimler sonrasında Yunanistan’a ilişkin politikalarda bırakın hafif değişiklikleri, çok ciddi eksen kayması ve hatta U-dönüşleri şeklinde millî politikada değişiklikler yapacaklarını söylemişlerdir.

Hatta bazıları adeta seçim dönemi söylemlerinde o kadar ileri gitmiştir ki, neredeyse Yunan-Rum söylemlerini Türkiye’de kendi söylemleri olarak dillendirmişlerdir.

Sanırsınız ki Yunanlar da bizim sandıklarda oy kullanacak…

Millî dış politika prensiplerine bağlı olmamak çok üzücüdür…

Peki Yunanistan’da durum böyle midir?

Öncelikle Yunanistan’ın kuruluşundan itibaren hükümetler ya da rejimler değişse de Türkiye’ye yönelik hedeflerinin asla değişmediği bir gerçektir.

O nedenle de seçim kampanyalarında Türkiye’ye yönelik politikalarda temel bir değişiklik vaadi olmadığı gibi, Türkiye’yi haklı gören bir Yunan siyasetçi söylemine de rastlayamadık, rastlayamazsınız…

Aksine Türkiye’nin Yunan taleplerini kabul etmesi gerektiğine ve kabul ettireceklerine dair Yunan iktidar ve muhalefet partilerinin ortak söylemleri vardı…

İşte millî dış politika bu…

Maalesef bizde olmayan tutarlılık…

Bu nedenle, Yunanistan’ın seçimler sonrasında Türkiye’den beklentilerinin de geçmişteki taleplerinin en azından bir kısmının kabulü olduğunu düşünüyorum.

Peki bunlar nedir diye sorarsanız kısaca söyleyelim.

Adalar Denizi’nde:

-  Karasularını 6 milin üzerine çıkarmasının kabulü

-  Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalık (EGAYDAAK) diye bir konunun olmadığının kabulü

-  Gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılması ve askerileştirilmesinin Yunanistan’ın hakkı olduğunun kabulü

-  Dünyada eşi benzeri olmayan uygulamayla 6 millik karasularının ötesinde 10 mil hava sahası uygulamasının kabulü

-   Yunanistan'ın takımada devleti olarak ve dıştaki adalarını birleştiren hattın içindeki deniz alanının Yunan gölü olarak kabul edilmesi

Doğu Akdeniz’de:

-  Yunanistan’ın bir takımada devleti olarak kabul edilerek, Türkiye’ye Antalya körfezinin reva görüldüğü Seville Üniversitesi haritasının kabulü

-  Seville Üniversitesi haritası sınırları dışında Türkiye’nin sismik araştırma ve sondaj yapmaması

-  Türkiye-Libya Antlaşmaları'nın iptali ya da fiilen hayata geçirilmemesi

-  Libya’daki Türk varlığına son verilmesi

Kıbrıs’ta:

-  Bağımsız KKTC yapısının sonlandırılarak, Rum ağırlıklı bir federasyon yapısının kabulü

-  TSK’nın Kıbrıs Adası’ndan da çekilmesi

İşte Yunanistan en azından bu saydıklarımızın Türkiye’den (sanki Türkiye bir savaşta yenilmiş ve masaya zorla oturtturulmuş gibi) kabulünü beklemekte.

Bu beklentisine de diğer bazı devletlerin yanı sıra Türkiye’deki fondaş medya ve aktörler de destek vermektedir.

TEMEL ENGEL YUNANİSTAN’IN HUKUKU HİÇE SAYAN DÜŞMANCA VE GENİŞLEMECİ TUTUMUDUR

Yunanistan’ın Türkiye ile ilişkilerinde ana merkeze aldığı Yunanistan'ı Bizans İmparatorluğu'na dönüştürme ideolojisi olan “Megali İdea”, Kıbrıs’tan Adalar Denizi'ne, Adalar Denizi’nden Batı Trakya’ya kadar her alandaki iyi ilişkilerin önündeki temel engeldir.

Kurulduğu günden bu yana Yunanistan savaşta yenilmesine ya da savaşa girmemesine rağmen altı kez masada Türklerden toprak alarak ülkesini büyütmüştür.

Mavi Vatan’ın da vatan toprağı olduğu bilinciyle artık Türkiye’nin yedinci kez Yunanistan’a verecek ne bir karış vatan toprağı ne bir damla vatan suyu vardır.

TÜRK-YUNAN SORUNLARI DEĞİL YUNAN TALEPLERİ VARDIR!

Dolayısıyla, Türkiye ile Yunanistan arasında iyi ilişkiler geliştirilmesine engel sorunlar değil, Yunanistan’ın taleplerinin olduğunun altını çizmeliyiz.

Oysa Türkiye’nin Yunanistan’dan “yapılmış antlaşmalara uyması” dışında bir talebi yoktur.

Yani Türkiye sadece Yunanistan’ın 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Antlaşması hükümlerine uymasını beklemekte ve böylelikle Yunanistan ile komşuluk ve NATO müttefikliği çerçevesinde barış ve dostluk temelinde ilişki kurmayı ve sürdürmeyi hedeflemektedir.

TÜRKİYE’NİN YUNANİSTAN’LA MÜZAKERE İÇİN ÖN ŞARTLARI OLMALIDIR

Bu kapsamda Türkiye’nin her iki devletin imzacı olduğu Adalar Denizi’nde dengeleri belirleyen 1923 Lozan Barış Antlaşması yerine hiç kimse Türkiye’nin imzacısı olmadığı 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin Adalar Denizi’ndeki statü için önüne koyulmasını kabul etmesini beklememelidir.

Türkiye-Yunanistan arasında Adalar (Ege) Denizi’nin hukuki statüsünü belirleyen temel uluslararası düzenleme 1923 Lozan Barış Antlaşması'dır.

Lozan’a göre karasuları 3 mil iken, Yunanistan bu statüyü 1936’da karasularını 6 mile çıkararak bozmuştur. Artık bu statünün daha fazla bozulmasına Türkiye’nin tahammülü yoktur.

Yunanistan Lozan ve Paris Antlaşmaları ile Egemenliği kendisine Devredilmemiş 152 grup Ada, Adacık ve Kayalık'a (EGAYDAAK) sahip çıkmaktadır.

Bu egemenlik konusu mutlaka masaya yatırılmalıdır.

Keza Yunanistan’ın karasuları 6 mil iken 10 millik hava sahası iddialarından vazgeçmesi ve Gayri Askeri Statüdeki 23 adayı silahtan ve askerden arındırması dostluk ve iyi komşuluk ilişkisi kurulabilmesi için ön şart olmalıdır.

Ayrıca Adalar Denizi’ndeki deniz yetki alanları paylaşımının ana karalar ve kıyı uzunlukları esas alınarak yapılması uluslararası hukukun ve yazarı olduğum Mavi Vatan Doktrini’nin gereğidir.

İşte Mavi Vatan Doktrini hukuktan diplomasiye, enerjiden güvenliğe, turizmden spora, balıkçılıktan yatçılığa ve diğer tüm alanlarda her iki devletin de imzaladığı antlaşmalar ve teamül hukuku temelinde hakça paylaşım ve kullanım prensibiyle kalıcı dostluk, barış, güvenlik ve istikrarı hedeflemektedir.

TÜRKİYE’NİN MAVİ VATAN POLİTİKASI SİYASİ PARTİLER ÜSTÜ MİLLÎ BİR POLİTİKADIR

Mavi Vatan’ı; “Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatleri doğrultusunda ilan edilmiş ya da ilan edilmesi öngörülen 462 bin km2‘lik Türk Deniz Yetki Alanlarının tümüdür” şeklinde tanımlıyorum.

Türkiye’nin ekonomik ülkesinin yüzölçümü 784 bin km2’si kara, 462 bin km2’si Mavi Vatan olmak üzere toplam 1 milyon 246 bin km2’dir.

Mavi Vatan, Türkiye’nin şimdiki ve gelecek nesillerinin refahı ve güvenliği için vazgeçilmez ve ihmal edilemezdir.

Üniversitelerimizin, TPAO ve MTA’nın yaptığı çalışmalara göre, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin 816 yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılayabilecek gaz hidrat yataklarının mevcut olduğu verisi bile Mavi Vatanımızın nasıl bir zenginlik kaynağı olduğunu göstermeye yeter.

Bir de bunlara, diğer madenleri, balıkçılığı, turizmi, deniz ulaştırmasını, limanları vesaire eklenince denizlerimizin paha biçilemez bir servet olduğu görülür.

“Anavatanının savunması ve güvenliğinin denizler ötesinde başladığı” temel prensibi güvenlik boyutundaki önemini ortaya koymaktadır.

İşte tüm bunları Mavi Vatan Doktrini şeklinde geçen yıl Seville Üniversitesi haritasına karşılık İstanbul Üniversitesi bünyesinde uluslararası bilimsel bir kitap olarak “MAVİ VATAN “Bir Harita ve Bir Doktrin Kitabı, Türkiye’nin Denizlerdeki Mîsâk-ı Millî'si” ismiyle yayınladım.

Türkiye ile Yunanistan'da seçimler ve Mavi Vatan - Resim : 1Bizim "Mavi Vatan" anlayışımız ne Atlantikçi, ne Avrasyacı, ne Rusçu, ne Amerikancı, ne NATO’cu, ne de Çinci’dir.

Mavi Vatan Türk Milletçi, Türkiyeci ve Türkiye Cumhuriyetçidir.

Özetle Mavi Vatan, Türkiye’nin denizlerdeki Mîsâk-ı Millî'sidir ve tüm ideolojilerin ve siyasi partilerin üzerinde tamamen millî bir konudur.

Mavi Vatan’ı ihmal edeni Türk Milleti affetmez.