Türkiye Yüzyılı mı, İkinci Yüzyıl mı?
28 Kasım 2022 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye Yüzyılı Vizyonu'nu kamuoyu ile paylaştı. Ben de o an salonda idim. Hem gözlem yaptım hem de bazı yayınlara katıldım.
Türkiye Yüzyılı için yapılan vizyon toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte büyük coşkuyla yaptığı toplantılardan bir örnek gördük. Salonun içerisi ve dışarısı doluydu. Ayrıca, AK Parti logosu, bayrak ve flaması yoktu. Kuvvetle muhtemelen amaçlanan salona muhalif gazetecilerin davet edilmesinde olduğu gibi toplumun tüm kesimlerini kucaklamaktı. Aynı zamanda Türkiye Yüzyılı programı ile geçmiş zamanlarda seçime iki ay ya da 75 gün önce başlayan kampanyalar yerine ilk kez bu kadar erken başlamış oldu.
Türkiye Yüzyılı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 yılda birçok alanda Cumhuriyet tarihinde yapılandan daha çok hizmet yaptıklarını rakamları ile ortaya koydu. Buraya hepsi sığmaz ama konuşmasından birkaç örnek vermek yerinde olur sanırım:
‘’Ulaşımda; 6 bin 100 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğunu 28 bin 722 kilometreye, otoyol uzunluğumuzu bin 714 kilometreden 3 bin 633 kilometreye çıkardık. Havayollarında 26’dan devraldığımız havalimanı sayısını 31 ilaveyle 57’ye, denizcilikte tersane sayımızı 37’den 87’ye çıkardık.
Çevre, şehircilik ve iklim değişikliği alanında TOKİ eliyle toplam 1 milyon 170 bin konut ürettik, 3 milyon konutun dönüşümünü tamamladık, 12 milyon vatandaşımızın güvenli konutlarda yaşamasını sağladık. Son olarak 500 bin sosyal konut, 1 milyon konut amaçlı arsa, 50 bin iş yeri hedefimizi vatandaşlarımızla paylaştık.
Ticarette; ihracatımızı 36 milyar dolardan 250 milyar doların üzerine çıkardık, dünyada 228 ülke ve bölgeye yaygınlaştırdık. Dış ticaret hacmimizi 500 milyar dolara ulaştırdık.
Savunma Sanayi'nde; kendi ihtiyacımızı karşılamanın ötesinde İHA’lar, SİHA’lar, kara araçları başta olmak üzere 170 ülkeye savunma sanayi ürünleri ihraç edebilen bir ülke haline geldik.
Enerjide; toplam kurulu gücümüzü 31 bin 846 megavattan 101 bin 518 megavata yükselttik. Karadeniz’de toplam 540 metreküp doğalgaz keşfettik. Yerli ve yenilenebilir enerjiyle dışa bağımlılığımızı merhale merhale merhale azaltıyoruz.’’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte yaptığı icraatları anlatarak, "Türkiye Yüzyılı kalkınmanın, barışın, değerlerin, gücün, dijitalin, bilimin, şefkatin, istiklalin ve istikbalin yüzyılıdır" diyerek, gelecekte bu alanlarda yapacaklarını anlattı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da 3 Aralıkta yapmış olduğu "İkinci Yüzyıla Çağrı" programında karşımıza çıktı. Kılıçdaroğlu ile aynı salonda değildim. Ancak, Habertürk’te katıldığım programda canlı canlı değerlendirmelerde bulundum.
Kılıçdaroğlu’nun öncelikli mesajı muhalefet tabanına ve adaylığı yönündeki engelleri ortadan kaldırmaya yönelikti. Programın hemen öncesinde 6’lı masadaki ortağı Akşener’in katıldığı programda ‘’Önümüze İmamoğlu ya da Yavaş’ın adı gelirse hayır demeyiz.’ açıklaması da hâlâ adaylık konusunda problem çıkaracaklarını gösteriyor.
‘’Yeni bir tek adam aramıyoruz: Sürekli ve aynı girdaba düşen halkımız ekonomik ve sosyal olarak dayanılmaz acılar çekti. Bugün ülkenin kaderini değiştirme günüdür. Bunun için yönetim anlayışımızı, yaklaşımımızı kökten değiştirmeliyiz. Ancak bunun çaresi, mevcut tek adam gitsin, başka bir tek adam gelsin değildir. Tek adam gitsin mi? Evet, gitsin. Tek adam rejimi bitsin mi? Evet, bitsin. Ancak yerine yeni bir sistem, çalışan yeni bir sistem gelsin. Yeni bir tek adam aramıyoruz. Bugün bizden bambaşka bir sistemin altyapısını dinleyeceksiniz.
Bay Kemal çıktığı yoldan asla geri adım atmaz: Biliyorsunuz hem ülkemizi karış karış gezdim hem dünyanın önemli ülkelerine gittim. Bilim, teknoloji ve yatırımın iki büyük merkezi olan ABD'ye ve İngiltere'ye gittim, ziyaretler bulundum. Ne derlerse desinler, inandığım vizyon yolculuğundan asla bir geri adım atmayacağım ve vazgeçmeyeceğim. Çünkü ne istediğimi ve bu yolun nereye varacağını daha başlarken biliyordum. Hepiniz şuna inanın, Bay Kemal, çıktığı yoldan asla geri adım atmaz.’’
Şeklindeki yaptığı açıklamalar konuşmasının ana eksenini oluşturdu. Ancak, Kılıçdaroğlu’nun toplantısındaki en çok tartışılan konu ve başlık ise Jeremy Rifkin oldu.
Elbette kararı Kılıçdaroğlu aday olmayı başarabilirse Türk Milleti verecek. Ancak, Rifkin’in danışmanlığı daha çok tartışılacaktır. Almanya gibi güçlü olarak görülen bir ülkenin salgın sürecinde yaşadığı krizler bunun başında geliyor. Diğer taraftan ülkemizdeki birçok yetişmiş ekonomist ve bilim insanı dururken neden bir yabancı tercih edildi?
Bu durumda bazıları yakın tarihteki Kemal Derviş’in getirilişine vurgu yapsa da bana 1940’larda yabancı danışmanlardan alınan hizmetleri hatırlattı.
1940’larda CHP hükümeti yabancı danışmanlara raporlar hazırlatmıştı. Bunların en meşhurlarından birisi Baker raporu idi. Özetle o rapor, Türkiye’nin altyapısı sanayi için uygun değil, sadece tarımsal üretim yapabilir. Yapılan tarımsal üretim de endüstriyel olamaz şeklinde idi.
Tüm bunların ışığında bakınca, adaylık konusunda Kılıçdaroğlu elini güçlendirmek için bir adım daha atmış olsa da rakibi Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu vizyon açısından biraz daha zayıf olduğu muhakkak.