OMÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir, "Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi”nin 17 Haziran 1994 yılında kabul edilmesinden bu yana her yıl 17 Haziran’ın “Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü” olarak kutlandığını hatırlattı.
YÜZDE 95'İ TOPRAKTAN KARŞILANIYOR
Türkiye’de ve dünyada çölleşmeyle mücadelenin önemine dikkat çekmek maksadıyla "Çölleşme ve Kuraklık Günü" etkinliklerinin düzenlendiğini belirten Yusuf Demir, “Bu yılki etkinlikler ‘Kuraklıktan Beraberce Çıkmak’ teması ile kutlanmaktadır. Bildiğiniz gibi gıda ihtiyacımızın yüzde 95'ini topraktan karşılamaktayız. Birçok araştırmada tarım yapılabilir 50 cm'lik bir toprağın oluşma sürecinin yaklaşık 20 bin yılı bulduğu söyleniyor.
YETERİNCE KORUNAMIYOR
Oysa tüketimin dayanılmaz hafifliğine kapılmış insanoğlu, elindeki bu değerin kıymetini maalesef tam olarak bilmiyor ve yeterince koruyamıyor. Bugün 783 bin km2'lik ülkemizin yaklaşık yüzde 80'i tarım ve orman alanıdır. Bilindiği gibi, su zengini bir ülke değiliz. Kurak bir coğrafyada yaşıyoruz. Çölleşme hassasiyet haritamıza göre, sahip olduğu iklim ve topografya şartlarına bağlı olarak, ülkemizin yaklaşık dörtte biri (yüzde 22.5'i) yüksek çölleşme riski altındadır. Ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler arasındadır” diye konuştu.
YÜZDE 47'Sİ TEHDİT ALTINDA
Türkiye'deki arazilerin yüzde 47'sinin çölleşme riski altında olduğunu kaydeden Prof. Dr. Demir, şöyle devam etti: “Toprak kaynakları üzerinde sessiz bir felaket olan çölleşme, arazi tahribatı ve kuraklıkla etkin mücadele etmek tüm dünyanın en önemli görevlerinden biri olmuştur. Bu nedenle ülkemizin ulusal kalkınmasına ve gelişmesine negatif etkisinden dolayı çölleşme ile mücadele temel stratejilerden biri haline gelmiştir.
ANA NEDEN BELLİ OLDU
Türkiye'deki arazilerin yüzde 47'si çölleşme riski altında, bunun ana nedeni erozyondur. Türkiye'de yapılan tahminlere göre yıllık 640 milyon ton civarında toprak kaybolmaktadır. Toprağın üst kısmını kaybettiğinizde toprak giderek verimsizleşmekte, üretimi artırmak içinde sürekli kimyasal gübre kullanmak zorunda kalınmaktadır. Bunun sonucunda doğal olarak toprağa ciddi zarar görmekte, çevre kirlenmektedir.”
SU STRESİ YAŞAYAN ÜLKELERDEN BİRİ
Dünyada ve Türkiye’de yağış miktarının 2050 yılına kadar yüzde 25 azalacağının öngörüldüğüne dikkat çeken Demir, “Biz su fakirliği sınırında olan ve su stresi yaşayan ülkelerdeniz. Nüfus artışı ve yağışın azalmasıyla su fakirliği çeken ülkelerden olacağız. O yüzden suyu çok tasarruflu kullanmamız gerekmektedir.
ZORUNLU HALE GELDİ
Çölleşmeyle mücadelenin temelinde doğru ve uzun vadeli bir arazi planlaması, su kaynaklarının ve tarım alanlarının korunması gelmektedir. Erozyona uygun arazilerde de teraslama, ağaçlandırma, rüzgar kıranlar kurmak gibi ıslah çalışmalarını yapılması zorunludur. Küresel iklim değişikliğiyle beraber Türkiye'de tarım desenlerinde ve tarım yapılan yerlerde değişiklik beklenmektedir. Bu değişikliklerin ve bölgesel dağılımlarının belirlenip şimdiden planlama yapmak önemlidir.
TÜM CANLILARIN YAŞAM KAYNAĞI
Çölleşmeyle mücadelede yerelden ulusala, topyekûn bir iş birliği gerekmektedir. Yaşamın kaynağı olan toprak ve su, tüm canlıların yaşam kaynağıdır. Bu kaynakların ne yazık ki hızla yaşlanan ve kirlenen dünyamızda sınırsız ve tükenmez değildir. Gelecek nesillere yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya bırakmak hepimizin sorumluluk ve görevidir” şeklinde konuştu.