Uzaya çıkınca "Isız Acun" kime kaldı?

Nihayet başardık.

En azından “Eller aya giderken biz yaya kalıyoruz” sözünü bertaraf etmiş olduk.

Oh be!

Tamam, uzay aracı bizim değildi.

Gazını, tuzunu, benzinini biz koymadık.

Tamam, rotayı biz çizmedik.

Ama “rota çizecek genç nesiller” için bir zemin hazırlanmış oldu.

“Demek ki gidilebiliyormuş” fikrini vermesi açısından bile güzel!

Her şeyin bir ilki vardır.

Türkiye ilk kez “uzayda deneyler” yapacak bir kişiyi “astronot” olarak kazandı.

İlk kez ya, ilk kez!

Artık çocukların örnek alacağı bir kişi var.

Alper Gezeravcı’nın da tıpkı Selçuk Bayraktar gibi bir “rol model” olması elzemdir.

Siz de “şahsınızla” gündemde kalmayın, gündemi siz oluşturun.

Alper Bey artık uzaydan dönüşte okur yazımızı…

Kendi yerli ve millî yazılımlarını yapan bir milletiz artık, sakın düşme ey halkım; düşmanın algı yönetimlerine ve tuzaklarına düşme!

Oh be, uzayda “bizden biri” var.

“BAZEN GARİP TOPLUMUZ VESSELAM”

Bir yerde okurumuza ve izleyicimize rast geldim.

“Hacı Bey” dedi.

“Şu ekranlarda muhalefet partileri adına konuşanlara daha çok karşı çıkın, onları susturun, hatta onları konuşturmayın” falan dedi.

Ben de kendisine; “Biz ekranlara birbirimizi kırmaya, susturmaya, diğerine galip gelmeye çıkmıyoruz. İki görevimiz var. Topluma bilgi/haber vermek yahut bir olayı/olguyu değerlendirmek” diye uzun uzadıya anlattım.

Pek ikna olmadı.

Sonra yan tarafımda duran “muhalefet cenahından” bir kişiyi görünce; “Oooooo, sizi ilgiyle izliyoruz” demesin mi?

Yani kardeşlerim, abilerim, ablalarım…!

Yolda her gördüğünüzün gazına gelmeyin!

Bazen insanlar size öğüt verirken aslında sizi düşünmüyor olabilir.

Hatta “kötülüğünüzü” bile düşünüyor, ama bunu “yardımseverlik kisvesi” altında yapıyor olabilir.

Öyle hemen gaza gelip de vitesi beşe atmak yok, tamam mı, anlaştık mı?

“FATİH PORTAKAL”

Kendine özgü bir haber sunma tarzı oluşturdun, eyvallah…

Sevmesek de kendini bir dönem izlettin, eyvallah…

Ama yaptığın haksızlıklara ve algı yönetimlerine “eyvallah” edecek değiliz!

Titre ve kendine dön Fatih!

Bir de adaşın var, onun kendine dönecek mecali bile kalmamış!

Ona seslenmeyi bile gereksiz buluyorum.

Bir de Fatih bak böyle gidersen “müzelikler arasında” kendini bulursun.

Müjdat gibi, Uğur gibi falan olursun ki görünürde itibarın olur ama toplum nezdinde sıfır olursun!

Olayları değerlendirirken yahut eleştirirken “İçine yalan katarak yapmak” hele de “alay ederek yapmak” herhalde bir sunucuya yakışmaz.

Bir de bak soyadına sıkça vurgu yapılan herhalde Türkiye’de benden sonra sensindir, en azından ortak yönümüz de var.

“AHMET HAKAN COŞKUN”

Ahmet Hakan Coşkun, elbette yazılarını okuyorum.

Beni manşete de çeksen, yazında da bahsetsen, eleştiri sınırları içinde kalmayı ustalıkla başarıyorsun.

Cevaplarım yahut söyleyeceklerim de olacak, ama yine eleştiri sınırları içinde kalarak ve şahsileştirmeden, şimdilik gündemde boğulsun istemiyorum.

Vegas’tan en derin selamlarımla…

“ENVER AYSEVER”

Harcanıyor.

Boşu boşuna harcanıyor.

Yahut ben öyle zannediyorum, emin değilim.

Fakat, argüman üretebiliyor. “Yeni şeyler” söyleyebiliyor.

Yetenekli bir havası var, dedim ya tanımadığım için emin değilim.

Bazen benimle ilgili de değerlendirmeleri oluyor, ama hiç faydalanamıyorum.

Yani gündeme gelecek şekilde anlatamadığı gibi sanki biraz da şahsa vurma var.

“Eğrisiyle doğrusuyla” gitmesi gerekirken hep “eğrisiyle” gidiyor.

Bence biraz toparlarsa, özellikle toplumun mütedeyyin kesimlerine saygı duyduğunu hissettirebilirse, eleştirilerinde “fikre” odaklanırsa herhalde ülke iyi bir analizci, sunucu kazanır.

Bu benim görüşüm tabii, bizzat kendisi bile buna katılmayabilir.

SON SÖZ: Hayret, bugün siyaset ve Ankara kulisi yazmadım. Bende büyük gelişme var.