Bu soruya genellikle sevgi, güven ve iletişim gibi cevaplar veriliyor. Özellikle son yıllarda partnerin sevgi dilini öğrenip ona hitap etmek gerektiği düşüncesi de popülarite kazanıyor.
Beş Sevgi Dili (Five Love Languages) adlı kitabın yazarı Gary Chapman'ın öne sürdüğü üzere sevgi dilleri; olumlu sözler söyleme, kaliteli vakit geçirme, hediye alma, iş bölümü yapma ve fiziksel teması içeriyor. Öte yandan bazı uzmanlar bir kişide bunlardan sadece birinin baskın olduğu düşüncesine katılmıyor.
Toronto Üniversitesi Mississauga Kampüsü Psikoloji Bölümü'nden Emily Impett "Aşkı dengeli bir beslenme gibi düşünmek, sevginin bütün ifade biçimlerini menüde tutarak partnerleri belirli bir anda ihtiyaç duydukları şeyleri paylaşmaya davet eder" diyor.
İlişkiler ve mutluluk üzerine çalışan ABD'li psikolog Mark Travers, bağlılık ve karşılıklı saygının ilişkileri uzun süre ayakta tuttuğunu söyleyerek sağlıklı ve gerçekçi bir ilişkinin 4 özelliğini anlatıyor:
1) Partnerler her zaman eşit olmayabilir
Travers'a göre sevgi dolu bir ilişkide dinamik bir denge kurulur. Yani bir taraf zorluk yaşadığı zaman, partneri ona destek olmalı.
"Ödün vermek ve fedakarlık yapmak, her dayanıklı ilişkinin temel bileşenleri" diyen psikolog, bunu sürekli bir tarafın yapmaması gerektiğini de ekliyor.
İki tarafın da kendini değerli hissetmesi ve ilişkiyi beraber ayakta tutması önem arz ediyor. Travers bir taraf zor dönemlerden geçen partnerine yardım ederken diğerinin de çaba göstermesinin önemine dikkat çekiyor:
Gerçek bir denge yaratmak adına kişilerin hem kendilerinin hem de partnerlerinin iyiliği için kendilerini geliştirmeye çalışması çok önemli.
Sağlıklı bir ilişkide kişinin, partneriyle her şeyi paylaşabilecek kadar rahat hissetmesi gerektiğini belirten psikolog bu sayede önemli meselelerin de gizli kalmayacağını ekliyor.
Bu açıdan çiftlerin zorlu konuşma veya tartışmalardan da kaçınmaması lazım.
Ayrıca uzun soluklu ilişkilerde bazen insanların partnerinin ihtiyaçlarına öncelik verdiği oluyor. Travers bunu yaparken kişinin kendisine karşı dürüst davranmasını ve kendisi için neyin önemli olduğunu iyi tartmasını öneriyor.
Farklı istek ve ihtiyaçların ortaya çıktığı durumlarda bunun açıkça konuşulup orta yol aranmasını öneriyor.
Travers, uzun soluklu ilişkilerde karşı tarafın ayrı bir kişiliği olduğunun kabul edilmesinin önemine de değiniyor:
Bireylerin kendi başına eksik olduğunu ve ancak eşlerini bulunca bir bütün haline geldiğini öne süren popüler 'Beni tamamlıyorsun' sözünün aksine uzun soluklu ilişkiler, partnerler tamamlanmış ve bağımsız bireyler olarak, kendilerinden daha büyük bir şey yaratmak üzere bir araya geldiğinde gelişir.
Psikolog bu tür ilişkilerin yalnızlık ve çaresizlikten değil, kişilerin sadece birlikte olmak istemesinden dolayı sürdüğünü belirtiyor.
Bu nedenle ilişkide kişinin hem kendisinin hem de partnerinin kimliğine saygı duyması ve buna alan açması gerekiyor. Karşı tarafın kendi hobileri, arkadaşları ve isteklerine vakit ayırması daha besleyici ve güçlü ilişkiler kurulmasını sağlıyor.
Psikolog son olarak tartışmalarda yapıcı bir tavır benimsemenin, uzun ilişkilerde temel bir yer edindiğini belirtiyor.
2022'de yapılan bir araştırmada duyarlı davranan ve tartışmalarda karşı tarafı yargılamayan, sakin kalan kişilerin ilişkilerinden daha tatmin olduğu ve daha fazla yakınlık hissettiği bulunmuştu.
Hararetli kavgalarda iletişim kurup gerilimi azaltmaya çalışmayı tavsiye eden Travers, eleştiri veya sözlü saldırıya başvurulmaması gerektiğini ekliyor. Ayrıca kişinin partnerini görmezden gelip daha az vakit geçirmesinin gerilimi tırmandıracağını ifade ediyor.
"Uzun ömürlü bir ilişki, kişinin kendisinin ve partnerinin esenliğine derin ve kalıcı bir bağlılık gerektirir" diyen Travers yazısını şöyle sonlandırıyor:
Bir ilişkinin gerçek dayanıklılığı; güven, saygı ve bireyselliğin sürekli beslenmesinden gelir. Değişimin kaçınılmazlığını benimseyip zorlukları daha derin bir bağ kurma fırsatı olarak görerek çiftler birlikte gelişebilir ve zamanın sınavından geçecek, dayanıklı bir temel inşa edebilir.