Vatandaştan Instagram'a: Ruhumu asla

Aslında Instagram'a değil, onu kendi yasalarıyla kurup bununla ülkemizi de tahakküm altına almaya çalışanlara Türkiye “Hayır” demiştir.

Bu mevzu Instagram’ın özgürlüğünden öte Türkiye vatandaşlarının özgürlüğüdür.

Ülkemizde 57 milyon kullanıcısı olan Instagram, 31 Temmuz günü Türkiye'deki on binlerce kullanıcıya “sansür” uyguladı.

“Instagram açılsın” diye bağıranlar bu durumu hiç gündeme getirmiyor. Ama sizler bilin!

İsmail Haniye şehit olduğu gün onun fotoğrafını ve taziye mesajını Instagram'da paylaşanlara 10 dakika içinde “kısıtlama” getirildi.

Hem paylaşımlar sansürlenip kaldırıldı hem de “hesabınız kısıtlandı, bazı özellikleri kullanamazsınız” dendi.

Bunun üzerine zaten -uzun süredir- Meta yetkilileri ile görüşen ve sonuç alamayan yetkililerimiz BTK aracılığı ile Instagram’a erişimi kısıtladı.

Yani kısıtlayan kısıtlandı. Eden buldu.

Devletimiz en doğru olanı yaptı ve vatandaşının hukukunu korudu.

Peki, Instagram açılmalı mı?

Elbette açılmalı; ama önce Türkiye vatandaşlarının kime taziye vereceğine karışmayacak. PKK paylaşımlarına müsaade etmeyecek. Vergisini ödeyecek.

Tüm bunlar olduktan sonra hangi görüşe sahip olursa olsun insanlar bu mecrayı eskisi gibi kullanmaya zaten devam ederler.

“İSRAİL ÜZERİMİZE GELİRKEN”

Oturup bekleyecek miyiz yoksa önlem alacak mıyız?

Kandil’in ipini tutan el ile İsrail’in tasmasını tutan el aynı!

FETÖ’nün ipini tutan el ile YPG’nin tasmasını tutan el aynı!

Bu sebeple birilerinin; “Önce Kandil'i halledin” söylemi ancak İsrail için yapılmış basit bir algı oyunudur.

Tamamı halledilmelidir.

Önlem alıyor muyuz?

2016’da başlayan Fırat Kalkanı operasyonu “önlemler silsilesinin” ilk işaretiydi.

Devamı geliyor ve gelecek.

İsrail’le ve terör örgütleriyle Türkiye sınırında değil “Kadim Türkiye Bölgesi” olan güney topraklarında hesaplaşacağız.

Bunu “arzu ettiğim için” söylemiyorum. Onlar geliyor ve gelmek istiyor. Bizim onları “durdurmamız” yetmez. İleri ve en ileri gitmek vatan vazifesidir.

Kendilerini Atatürkçü olarak adlandıran ama sürekli Müslüman ahaliyi cendereye almaya çalışanlara Mustafa Kemal'in sözünü hatırlatırım:

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.”

Bugün için hat ülkemiz sınırları, satıh ise bölgemizdir.

Orta gelecekte hat bütün bölgemiz,  satıh ise yeryüzü olacaktır.

Tarih ve talih artık bu zulmü kaldıramaz.

“BÖLGESEL SAVAŞ ZATEN VAR”

Bölgedeki ülkelerin birbiriyle savaşından bahsetmiyorum. Bölgedeki halkların bir “pakt” yahut “konsorsiyum” çerçevesinde birleşmesinden bahsediyorum.

Bölgeye topyekün saldırmıyorlar, ama tek tek avcılık peşindeler!

Bölgesel savaş zaten yılardır var.

Aklıma ilk gelenleri buyurun yazayım:

2003 Irak, 2011 Suriye , 2014 Mısır, 2015 Katar, 2016 Türkiye, 2018 Libya, 2020 Suudi Arabistan, 75 yıldır Filistin ve son 100 yıldır hepimiz!

Üzerine gelinen biziz!

Terör örgütleri eliyle “vekalet savaşına” muhatap olan biziz.

Amerika’nın vekili PKK ve FETÖ değil mi?

Biz gerçekte terör örgütleriyle mi yoksa ABD’nin maşalarıyla mı mücadele ettik?

Bölgedeki savaştan kimse korkmasın, sadece Israil korksun!

SON SÖZ: Terörle mücadele noktasında Türkiye’nin sosyal medyadan eğitime, siyasetten ticarete birçok alanda çok daha hızlı hareket etmesi elzemdir. Geç kalsak da düzeltiyoruz, ama ilk etapta birkaç birim güçle halledeceğimiz mevzular için binlerce birim güç harcamak zorunda kalıyoruz.