Dünkü yazımda, geçen hafta yaşanan İran-Taliban çatışması değinmiş ve “Mezhep fitnesi nereye gider, kim ve nasıl kullanır?” diye bir soru sormuştum.
Ve eklemiştim:
Geçen hafta içinde Afganistan (Taliban güçleri) ile İran sınır muhafızları arasında birkaç güne yayılan bir dizi çatışma yaşandı. Çatışmalarda ağır silahlar kullanıldı, çatışma bölgesine diğer alanlardan takviye güçler gitti, çatışmalarda taraflar karşılıklı kayıplar verdi.
“Kanıksanmış bir durum… Bunda ne var?” diyebilirsiniz.
Geçen hafta Irak'ın Musul kenti sınırları içerisinde yer alan Kerkük-Musul karayolunun hemen kenarında, biraz içeride (Geyyare tarafında) Mahmur’da çok ilginç bir gelişme oldu. Irak Ordusu'na ve federal polis birliklerine bağlı güçler Mahmur Kampı'nı kuşattı.
Mahmur Kampı, terör örgütü PKK’nın 1990’lardan beri Irak devletinin egemenliğini ve uluslararası hukuku istismar ettiği, toplumu gütme, terörist devşirme ve yuvalanma alanı olarak kullandığı bir alan. Kamp, BM gözetiminde gözüküyor olmasına rağmen tamamen PKK/KCK’nın kontrolü altında. Terör örgütünün kampa taktığı isim bile kör göze parmak. PKK/KCK ve kampta yaşayanlar arasında kampın adı: Şehit Rüstem Cudi Kampı. Rüstem Cudi kod isimli terörist 10 Ekim 2011’de TSK’nın Hakurk’a yaptığı sınır ötesi hava harekâtında etkisizleştirilen ve o dönemde PK/KCK’nın Yürütme Konseyi Üyesi Rüstem Cudi’den başkası değil.
G7 ülkelerinin katıldığı zirve buluşması, cuma günü Japonya’nın Hiroşima kentinde başladı ve estirdiği rüzgarla birlikte pazar günü bitti. Dünyanın en zengin ve en güçlü ülkelerinin katıldığı bu toplantı, dünyanın geleceği için önem taşıyor. Sonuçta küresel ölçekte, siyaset ve stratejilerin oluşmasında ve mevcut küresel durumun gelişmesinde bu tür toplantıların ve konuşulan konuların büyük bir yeri var. Dikkatle izlenmesi, verilen mesajları kimyası, anlamları, neden olacağı eylemler ve Türkiye üzerinde üreteceği etkiler adına iyi takip edilmeleri ve kavranmaları gerekiyor.
Literatürde G7 (Group of Seven) olarak anılan ve ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada’dan oluşan bu uluslararası birlik içinde, karşıtlaşmış Çin gibi bazı güçlü ve zengin ülkeler hariç dünyanın en zengin ülkeleri bulunuyor. Hatta G7’ye küresel zenginliğin ve refahın sembolü demek mümkün. Toplam ülke servetlerinin 250-270 trilyon dolar seviyesinde olduğu ve bunun küresel zenginliğin yüzde 60-65’ine karşılık geldiği tahmin ediliyor.
Biz, bu seçim döneminde YPG/PKK/KCK’nın yaptıklarının ne anlama geldiğinin tam farkında mıydık bilmiyorum, ama toplum ve siyaset olarak derinden derine manipüle edile edile bir şeyler yaşadık. Yaşadıklarımız da hâlâ ortada duruyor.
Öncelikle şunu vurgulamak gerekiyor. Gerilimi yüksek bu seçim sürecine PKK hiç olmadığı, hiç yapmadığı kadar duruma angaje ve müdahil oldu. Başyılan Karayılan, Bese Hozat, Cemil Bayık ve Duran Kalkan başta olmak üzere PKK kadroları açıklama üstüne açıklama yaptılar, süreçleri etkilemeye, yönetmeye çalıştılar.
Okuyanlar bilirler; “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Orijinal adı: Im Westen nichts Neues)” Alman yazar Erich Maria Remarque’nun yazdığı ve katıldığı 1. Dünya Savaşı'nda yaşadıklarını romanlaştırmasıyla ortaya çıkan, dünya çapında meşhur bir kitaptır. Filmleri çekilmiştir. Kitap savaşın; coşkunun yılgınlığa, küçük dağları ben yarattımdan yalnızlık ve çaresizliğe nasıl evrildiğini, savaşın insanda ve denkleşmiş ordularda ürettiği açmazları, güç yıkımını, dar bir cephede nasıl kilitlendiğini, savaşın nasıl ölüm ve çamur koktuğunu gerçekçi bir dille anlatır.
Kitapta ayrıca, literatürde Batı Cephesi olarak tanımlanan Belçika, Hollanda ve Fransa’yı içine alan 1. Dünya Savaşı'ndaki bu cephede, uzadıkça uzayan dört yıl boyunca 3 milyon Alman ve Fransız askerinin nasıl öldüğünü, yüz metrelerle/birkaç kilometreyle ifade edilen manevra ve mevzi alanlarında genç kuşaklarının nasıl yok olduğunu acı bir şekilde insanlığa gösterme gayreti taşır.
Bazılarının “Gizli Müslüman” iddialarına inat 3. Charles, işin İngilizlere has anlam ve ruhunu tanımlayan etnik ve teolojik ritüele, kurala uydu ve taç giyme törenini yöneten Başpiskoposun; “Hükümdarlığı süresince yasaları ve İngiltere Kilisesi’ni desteklemesine dair” ortaya koyduğu iradeye, buyruğa uyarak İncil’e el basarak yemin etti ve İngiltere’nin 40'ncı Kralı oldu oldu. Yeni Kral, törende ayrıca “sadık bir Protestan” olduğuna dair ikinci bir yemin ederek, krallığının anlamını ve varlık nedenini teyit etti.
Yemin töreninden hemen önce Canterbury Başpiskoposunun İngiltere Kilisesi’nin “Tüm inançlardan insanların özgürce yaşayabileceği bir ortamı teşvik etmeye çalışacağını” ifade etmesinin de çok geniş bir anlamı, ilgi ve etki alanı var. Sonuçta Başpiskoposun bu kadar önemli bir tören öncesinde Birleşik Krallık’taki birçok inanca gönderme yapması, güçlü bir imparatorluk aklına, gerçekliğe ve aranan bir hedefe karşılık geliyor. Öte tarafıyla etnik, mezhebi ve dini farklılıkları kullanarak yeni nesil bir imparatorluk etkisinin sürdürülmesinde, demokrasiyle desteklenen ve geçmişten beslenen teopolitik bir stratejiye…
Bugün Rusya’da 9 Mayıs Zafer Bayramı kutlamaları var. Zafer Günü veya 9 Mayıs, Ukrayna üzerinden bütün Batı’yla savaştığını söyleyen Rusya ve ordusu için geçmişteki 9 Mayıs kutlamalarından daha önemli ve anlamlı.
Zafer Günü, 2. Dünya Savaşı'nın sonunda Nazi Almanya’sının kayıtsız şartsız teslim olmasıyla Sovyetler Birliği tarafından ilan edildi ve Sovyetlerin dağılmasından sonra da Rusya tarafından bu gelenek sürdürüldü.
1 Mayıs Pazartesi günü Ankara Kahramankazan’da Türk Savunma ve Uzay Sanayii'nin merkez üssünde son derece anlamlı bir tören vardı. İşin siyasi hiçbir polemiğine girmeden, sergilenen harp silah araç ve gereçleri her vatanseverin yüreğini kabartacak türdendi.
Sonuçta bunlar yoktu.
Türkiye 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere odaklanmış ve dünyadaki pek çok kesim; "2023 yılında yapılacak en önemli seçim" nitelemesinde bulunmuşken, "2024 yılında dünyadaki en önemli seçim" olarak niteleyebileceğimiz bir seçim de ABD’de de var. Ve 82 yaşındaki Biden, bu seçimlerde de aday olacağını açıkladı.
Türkiye’de yapılan seçimler "hükümetin değişmesi üzerinden" neden olabileceği olası tercih, siyaset, strateji değişimi ve farklılıkları ya da "hükümetin değişmemesi üzerinden" değişmezlerin gelişmesi ve evrilmesi, küresel ve bölgesel dinamikleri, jeopolitiği derinden etkileme ve değişimlere neden olma potansiyeliyle en önemli seçimler olarak tanımlanıyordu.
Afrika’nın en büyük, en önemli, en kırılgan ve daha önce bölünmüş bir ülkesinden bahsediyoruz. Din, dil, kabile, etnik farklılıkların, sosyolojik ve ekonomik kırılganlıkların, eşgüdümle hareket edemeyen silahlı güçlerin farklı yaklaşım ve hesaplarının, ciddi yolsuzlukların, istismarların yaşandığı ve güveni etkilediği, dış müdahalelere karşı hassas ve zafiyetler üreten Nil havzasındaki bir ülke Sudan.
Sudan’ın, diğer tarafıyla istikrasızlık üreten, üretme potansiyeli olan ve Sudan’daki istikrarsızlıklardan derin şekilde etkilenen komşuları var. Yani Sudan sadece Sudan değil, bölgesel ve küresel jeopolitik değeri olan bir ülke. Yakın dönemde ilişki geliştirdiği Rusya-Wagner, Mısır ve ABD başta olmak üzere pek çok ülkenin Sudan’a ilgisi ve etkisi var.
Öncelikle her türlü siyasi angajmandan, menfaatten, hesaptan, oyundan, ihtirastan uzak olmaktır Kızılelma. Yüce bir ruha, onura, ahlaka ve inanca sahip olmaktır. Gücü; inanç, insanlık, gelecek, ulus değerler ve idealler adına “yapıcı bir şekilde” kullanabilmektir.
Hem soyut hem de somuttur.
Türkiye ile Mısır, siyaset ve stratejileri genellikle uyumlu, birbirinin ayağına basmamaya dikkat eden, hatta birbirlerinin çıkar ve menfaatlerini kollayan, Akdeniz’in kuzeydoğusu ve güneydoğusunda konumlanmış iki kadim dost ülke iken; İhvan Hareketinin, Mısır’da iktidara gelmesi, yaklaşık bir sene süren çalkantılı-çatışmacı iktidarı ve ardından 2013 yılında bir darbeye maruz kalarak sert ve travmatik bir şekilde devrilmesi ve Türkiye’nin tepki göstermesiyle ilişkiler tamamen bozulmuştu.
Türkiye’nin tepkisini şu başlıklarla anlamaya çalışabiliriz:
Trump’ın ABD Başkanlığı döneminde, Fransa üzerinden Atlantik’te baş gösteren çatlak, küresel jeopolitiğin en çok konuşulan konularından biriydi. Fransa/Macron, ABD/Trump’ın stratejik önderliğini yerine getirmediği gerekçesiyle:
- NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini iddia ediyor,
Pek çoğunuz görmüş olmalısınız. Çünkü son derece ilgi çekici ve gürültü koparıcı. Üzerinde ABD Genelkurmay Başkanlığı'nın arması bulunan gizlilik derecesi kelle kopartıcı pek çok "gizli ve çok gizli" belge Twitter, Telegram, Youtube başta olmak üzere bilgisayar oyuncularının kullandığı Discord dahil birçok sosyal medya platformunda ifşa edildi.
En başta şunu söylemek gerekiyor. Bu tür belgelerin istismar edilmesi son derece büyük suçlara, hesaplaşmalara, öz eleştirilere, cezalara ve vatana ihanet gibi tanımlamalara karşılık geliyor.