Deprem bölgelerinden gelen şiddet içerikli pek çok görüntüyle karşılaştık. Depremzedeleri, içinde ziynet, para ve değerli eşya barındıran deprem enkazını, yardım araçlarını hedef alan bazı yağma, gasp, talan, hırsızlık, yol kesme, tehdit, dolandırıcılık suçları işleyen bazı şahıslar ve bunların cezalandırılması söz konusuydu. Bunların bir kısmı dezenformasyondu. Değişik coğrafyalardan montajlanarak deprem bölgesinde oluyormuş gibi servis edilmişti. Ancak diğerleri gerçekti.
Zaten açılmış bir yarayı daha da kanatacak ve sorunu daha da derinleştirecek şekilde bir algı üreten bu suçların engellenmesi, ürettiği belirsizlik ve güvensizliğin ortadan kaldırılması elbette son derece önemliydi. Ancak bundan çok daha önemlisi bunun hukuk devleti normları içinde yapılması çok daha değerliydi.
Kendimi ısrarla bu konu üzerinde yazmak zorunda hissediyorum.
Sekiz gündür deprem alanlarında enkaz altındaki canlarımızı kurtarmaya çalışıyoruz. Sadece bu bile çok büyük ve çok zor bir mücadeleye karşılık geliyor. Ancak sorunumuz sadece depremin etkilediği alanlarla ve o alanlarda ortaya çıkan yıkım ve acılarıyla ilgili değil.
Çok ağır bir acı, büyük bir yıkım ve iyi yönetilemezse çok büyük bir tehditle karşı karşıyayız.
Yaşadığımız bu deprem; ulusal istikrar, kitlesel moral ve güven değerleri ile millî güç unsurlarında (siyasi-askeri-ekonomik-demografik-coğrafi-bilimsel ve teknolojik güçlerde) yaratacağı etkilerle son derece iyi okunmalı.
Öncelikle başımız sağ olsun. Depremde hayatını kaybeden kardeşlerime Allah’tan rahmet, geride kalanlarına baş sağlığı ve yaralanan kardeşlerime de acil şifalar diliyorum. Merkez üssü Kahraman Maraş'ın Pazarcık ilçesi olan 7,4 şiddetindeki depremin etki alanı ve şiddeti çok büyük. Türkiye uluslararası yardımı da kabul eden 4’üncü seviye alarm ilan etti. Suriye, Halep, Hama, İdlib, Afrin, Lazkiye'de de çok etkili oldu.
Deprem, Akdeniz’de (İtalya) tsunami uyarısı yapacak kadar Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin'i de vurdu.
İsrail’de yedi Yahudi yerleşimcinin öldürülmesi sonrası bunun bir gün önce Cenin’de dokuz Filistinlinin öldürülmesine misilleme/intikamı olabileceği düşünülmüştü. Hatta yaptığı yeni bir İntifada uyarısıyla Yediot Ahronot gazetesinin analistlerinden Ron Ben-Yishai başta bazı İsrailli analist ve gazeteciler de buna dahil oldu.
Ancak mesele sadece bu kadar değil. Çünkü İsrail açısından yedi Yahudi yerleşimcinin öldürülmesi, hele ki dini bir ritüel (sinagog) yakınlarında öldürülmesi, yeni kurulan Netenyahu hükümetini sarsacak ve şimşekleri üzerine çekecek kadar büyük bir olay. O nedenle gelişmeleri takip eden herkes, bundan sonra ne olacağını, İsrail’in nasıl tepki vereceğini görmeye çalıştı.
Hafta sonu İran’da çeşitli yerleşim birimlerinde geçmiştekilerden çok farklı bir dizi saldırı gerçekleştiği…
Bu saldırılarda İsfahan başta olmak üzere;
Geçen hafta sonunda ABD’nin Almanya’daki Ramstein Hava Üssü'nde savunma bakanları dahil olmak üzere 30 ülkenin üst düzey güvenlik bürokrasisinin katıldığı son derece önemli toplantı vardı.
"Ukrayna Savunma Temas Grubu Toplantısı" adıyla icra edilen müzakerelerde, temel olarak Ukrayna Savaşı, savaşın gidişatı ve savaşa sağlanacak destekler konuşuldu. Bu görüşmelerin de özellikle Ukrayna’ya sağlanması öngörülen "tanklara" odaklandığı anlaşıldı.
Batı’da dönem dönem İslam dinine, İslam dininin kutsallarına yönelik eylemler, saldırılar, hakaretler yapılır. Bunlar bireysel ya da örgütsel olduğu sürece konjonktüre ve duyarlılıklara bağlı olarak tepki çeker, kimi kere görmezden gelinir, kimi de nazarı dikkate alınmaz. Ancak, egemenlik alanlarında bu tür eylemlerin icra edilen ülkelerin bu olaylara nasıl yaklaştıkları ve süreçleri nasıl yönettiklerine bakılır. Buradan ırkçılık, nefret, soykırım, teolojik suçlar/eylemlerle ilgili devletlerin yaklaşımlarına bakılır, siyaset ve stratejileri okunmaya çalışılır.
Yine benzer bir sürecin içindeyiz. İçinde teolojik nefret, Batı menşeili radikalizm, ırkçılık ve nefret suçları barındıran Kur’an-ı Kerim yakma ve terör örgütü YPG/PKK’nın yandaş eylemleri üzerinden İsveç’i, İsveç’in siyaset ve stratejilerini okumaya çalışıyoruz.
Dün de yazmıştım. Rusya son derece radikal ve riskli bir kararla, Ukrayna Savaşı'nın komutanını değiştirdi. Rusya Savunma Bakanlığı bu görev değişikliğini;
- Özel operasyonun liderlik seviyesindeki artış,
Rusya, "Özel Operasyon" dediği, hâlâ bir türlü savaş diye tanımlamadığı Ukrayna Savaşı’nın başına Genelkurmay Başkanı Valeri Vasilyeviç Gerasimov’u getirdi.
Gerasimov:
Bu savaşın sonu ne olacak?
Dünyayı nasıl etkileyecek?
Putin’in "Teolojik Gerekçeli Ateşkes Çağrısı" daha önce hiç olmamışlık, farklılık, savaşın geleceğine dair yeni öngörüler ve umut üretmesi nedeniyle çok konuşuldu.
Putin’in "Rusya’nın dünyadaki tüm Ortodoksların Patriği olarak kabul ettiği" Moskova Patriği Kirill’in çağrısına uyarak emrettiği ifade edilen, Rus Savunma Bakanı Şoygu'ya hitaben yazdığı ve Kremlin'in internet sitesinde yayımlanan emirde şu ifadeler vardı:
Dün; "Türkiye, Suriye rejimiyle barışır ve bir iş birliği ortaya çıkarsa Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde yeni bir gerilimin baş göstermesi kaçınılmaz gözüküyor" demiştim. Sonuçta Atlantik'iğin, Türkiye’nin Rusya’nın arabuluculuğunda Suriye Yönetimi ile geliştireceği olası inisiyatifleri kabullenmesi, sineye çekmesi, hazmetmesi çok kolay değil.
Ortaya çıkan durum kendi tercihleri ya da hatası. Ortaya çıkabilecek olası sonuçlar ya da böyle bir arayışın üreteceği etki onlar için kabul edilmesi zor bir gerçeğe karşılık geliyor.
2022 yılının son günlerinde yaşanan en önemli gelişmelerin başında hiç şüphesiz MSB Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Moskova’da Suriyeli mevkidaşları ile görüşmesi gelir.
11 yıldır süren Suriye İç Savaşı'nın kutuplaşmış ve karşıtlaşmış iki tarafın karar hiyerarşisinde zirvedeki makamlarının Rusya’nın arabuluculuğunda bir araya gelmesi, üretebileceği sonuçlar açısından son derece önemli ve hassas karşılıkları var.
Hâlâ ortaya çıkmamış bir karar odağının yönlendirildiği anlaşılan Avrupa’nın göbeğindeki YPG/PKK yandaşlarının estirdiği tedhiş "korkutma, dehşet verme, yıldırma" rüzgârı sadece Fransız devletinin egemenliğini, kamu düzenini, hukukunu, toplumsal huzurunu hedef almadı. Yayıldı, "bir güç gösterisine", "hesaba çekmeye" ve "meydan okumaya" dönüştü. Ortaya çıkan bu durumun sadece Fransa’da değil bütün Avrupa’da bir sorgulamaya neden olacağını düşündüğümü de söylemiştim.
İşlerine çok yarasa, menfaat, çıkar ve hesaplarına ne kadar hizmet etse bile nereye kadar?