Rusya-Ukrayna savaşının üçüncü yılını geride bırakırken, bu çatışmanın uluslararası ilişkilerde bir paradigma değişimine yol açtığını görüyoruz. Süreç küresel güç dengeleri, ittifaklar ve jeopolitik stratejiler açısından önemli sonuçlar doğurdu.
Savaşın başında Avrupa’daki müttefiklerini muhatap görmeyen, onları sürecin dışında bırakarak Kiev yönetimiyle birlikte savaş planları hazırlayan ABD, savaşın sonunda da aynı yönteme başvurmaya hazırlanıyor. Savaşı durduramadıkları için “parçası haline gelen” Avrupa’nın vizyon yoksunları şimdi müzakere sürecinin dışında tutulmanın sancısını yaşıyorlar. Bu nedenle Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Trump’ı ziyaret ediyor. Ancak Trump ve ekibinin bundan sonra mecbur kalmadıkça Avrupa’yı müzakerenin parçası yapmayacağı, Ukrayna’nın yer altı ve yer üstü zenginliklerini paylaşmayacağı açıkça görülüyor. Bu nedenle Rusya ile varılacak bir anlaşma sadece Ukrayna’ya değil, aynı zamanda Avrupa’ya da dayatılacak. Ukrayna ve Avrupa’nın Rusya’yı karşısına “ABD’siz” alma olasılığı zayıf olduğu için, Trump’ın eli güçlü görünüyor.
"Amerika'nın düşmanı olmaktan daha tehlikeli olan tek şey onun dostu olmaktır."
Bu söz, Henry Kissinger'a atfedilir ve ABD dış politikasının dalgalı, ikircikli ve bazen de öngörülemez seyrini anlamak için kritik çıkış noktalarından biridir. Geçmişte, bugün ve özellikle Türkiye’nin güney komşularıyla ilişkilerine baktığımızda bu sözün anlamını en iyi bilen ülkelerden biri olduğumuz söylenebilir.