Motosiklet Fuarında standını beğendiğim markalardan biri de Peugeot'tu. Scooterlerin arasında dolaşırken Mepa'nın bayi müdürü Fatih Balkan ile tanışmıştım. Kendisiyle Peugeot modellellirinden, motosiklet piyasasının geldiği noktaya kadar pek çok konuda ayaküstü de olsa sohbet etmiş, tekrar buluşmak için sözleşmiştik.
Bir motosiklet fuarını daha geride bıraktık. Fuarın açılışını, kendisi de bir motosiklet tutkunu olan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya yaptı. Yerlikaya, motosiklet kazalarını en aza indirmek için alınan tedbirleri ve cezaları da açıkladı. Trafik ihlallerini önlemek için cezaları ağırlaştırmak tek başına yeterli mi? Bence yeterli değil. Bu konuya önümüzdeki günlerde değineceğim.
Fuarda beğendiklerimi ve beğenmediklerimi iki ayrı başlıkta ve notlar halinde yazacağım.
Türkiye'de motosiklet sektörüne dair ciddi kaygılarım var. Daha önceki yazılarımda, ülkemizin motosiklet mezarlığına dönmek üzere olduğunu yazmıştım. Uzak Doğu'dan kalitesine bakılmaksızın ithal edilen markasını ve modelini hiç duymadığımız motosikletlerin, peynir ekmek gibi zincir marketlerde bile satıldığını, şikayetlerin çığ gibi arttığını dile getirmiştim. Bu kaygılarım devam ediyor, ama geçen hafta aldığım bir haber, beni sektör adına çok keyiflendirdi. Türkiye'nin sanayi devlerinin bir araya gelerek, yüzde 100 yerli, elektrikli, tek şarjla 150 kilometre yol kat eden ve birazdan anlatacağım, daha pek çok yeniliği üzerinde taşıyan bir motosikleti, piyasaya sürmek üzere olduklarını öğrendim.
Projenin başında İlker İyicik var. İyicik, Endüstri Mühendisi, daha önce Borusan, Yamaha Türkiye, Suzuki Motor ve Honda Motosiklet gibi önemli şirketlerde yöneticilik yapmış. Aynı zamanda bir motosiklet tutkunu, ülkeyi karış karış gezmiş, Avrupa'da uzun turlara çıkmış. Şehir içinde ise, bütün toplantılara scooter motoruyla gidiyor. Türkiye'nin yüzde 100 yerli elektrikli motosikleti, O'nun eseri demek bence yanlış olmaz. Kendisiyle bir kaç gün önce Kadıköy'de bir araya geldik. O anlattı ben not ettim.
Geçen yıl üniversiteyi bitiren ve birkaç ay önce iyi bir maaşla işe başlayan oğlunuz heyecanla yemek masasına geliyor ve doğrudan konuya giriyor: "Motosiklet ehliyeti için kursa yazıldım. Yaza kadar da bir motor alacağım." Annesi veya babası olmanız fark etmiyor, hemen endişeye kapılıyorsunuz. Her gün sağınızdan solunuzdan hızla geçen, hiçbir kurala uymadan canlarını tehlikeye atarak gazlayan genç motorcular gözlerinizin önünden geçiyor. Sonra "Ama motosiklet çok..." diye başlayan tartışmalar uzuyor ve bazen tatsız bir noktaya varabiliyor.
Emin olun, dünyanın her yerinde aynı tartışmalar yaşanıyor. Kaç yaşında olursa olsun, anne-babalar çocuklarının motosiklete binmesinden korkuyor. Yabancı kaynaklardan araştırdım ve kendi tespitlerimi de ekledim. Eğer çocuğunuz ısrarla motosiklet almak istiyor ve onu engelleyemiyorsanız, üstelik aranızdaki ilişki de bozuluyorsa, aşağıdaki tavsiyelerimi mutlaka okuyun.
Telefonun alarmı her sabah olduğu gibi yine acı acı çalıyor. Göz kapaklarım zor açılıyor. Saat 07.00 olmasına rağmen sokak lambalarının sarı ışığı perdenin kenarından odama giriyor. On dakika daha yeter bana diyorum, başım yumuşak yastığa tekrar düşüyor. Yorganımın sıcaklığı bütün bedenimi sarıyor. Sonra telefonun sinir bozan alarmı tekrar çalıyor. Saat 08.00 olmuş. Yataktan sıçrayarak fırlıyorum. Eyvah servis çoktan gitti, toplantıyı kaçırdım, bu kaçıncı oldu, uyarıyla yine kurtulabilir miyim, yoksa yeni iş mi bakmalıyım? Çocuklar daha çok küçük, büyüğü okula yeni başladı, masraflar iyice çoğaldı. Tanımadığım bir ses kulağıma megafonla bağırıyor; "Uyannnn artıkkkkk".
Şükürler olsun ki bu da bir kabusmuş. Son bir kaç ayda kaç kere "iş" kabusu gördüğümü hatırlamıyorum. Kabuslarımda ofisteki basit tatsızlıklar yüzünden kurşuna da dizildim, sürgüne de gönderildim. Bir iki kere de ucuz atlatıp sadece kuvulduğum oldu…
Motosiklet fuarları yaklaşıyor. Dünyaca ünlü markalar yeni modellerini sergilemeye hazırlanıyor. Az bilinen ve Türkiye pazarına yeni giren markalar ise, teknoloji ve fiyat avantajları sunarak, piyasada yer edinmeye çalışıyor. Eminim bu yıl da, adını sanını hiç duymadığımız Uzak Doğu yapımı motositletler de cazip fiyatlar ve ödeme avantajlarıyla piyasada olacak.
Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim Türkiye hızla motosiklet çöplügü haline geliyor.Teknolojik her türlü yeniliği üzerinde taşıyan, gayet gösterişli ve tanınmış markaların neredeyse yarı fiyatına satılan motosikletler daha ilk yıldan yollarda kalmaya başladı. Sokak aralarındaki yetkili servis adı altındaki tamirhanelerin önleri, parça bekleyen motorlarla dolup taşmaya başladı.
Vicdanın başlama noktası empatidir.
Beklenen kar geçen hafta da yağmadı. Bir kaç gündür aralıklarla devam eden yağmur, soğuk rüzgarlarla birlikte içimizi titretti. "Sibirya soğukları" yine gelmedi. Ve meteoroloji İstanbul için bir kez daha yanıldı.
Hatırlamaktan bile korktuğumuz günlerden biriydi. 17 Ağustos 1999. Saat 03.02'de meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki deprem 45 saniyede İzmit Körfezi'ni yerle bir etmişti. İstanbul da kötü durumdaydı. Maltepe ve Avcılar'da denize yakın binalar yıkılmıştı. Resmi rakamlara göre ölü sayısı 17.480 olsa da, gerçek rakamlar bunun iki katına yakındı..Felaketin ayrıntılarına girmeyeceğim. Ama hafızamdan çıkmayan bir ayrıntı var; felaket haberleri duyduğumda hep onu hatırlarım. Bazen rüyalarıma girer.
NTV haber merkezinde şeftim. Sabit ve mobil telefon sistemi çökmüştü. İzmit, Yalova, Değirmendere, Karamürsel ve Adapazarı'ndaki muhabir arkadaşlarımızla uydu üzerinden haberleşebiliyorduk. Saatlerdir yayında olmamıza rağmen, felaketin boyutlarını tam olarak kestiremiyorduk. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bile, verdiği ilk demeçte afetin büyüklüğünü televizyon görüntülerinden anladığını söylemişti.
İnstagramda bir video karşıma çıktı. Yer büyük ihtimalle Eskişehir, ağaçların yapraklarına bakılırsa mevsim yaz. Polis trafik kontrolleri yapıyor. Genç bir motosikletçi durduruluyor. Ehliyet ruhsat derken, görevli memur elinde telefonla bir şey ölçüyor. Videoyu paylaşan kişi polis memurunun yüzünü flu yapmış, doğru da yapmış. Sonra çocuğun sesi duyuluyor "abi motosikleti yeni aldım, bu da orijinal egzoz, herhangi bir değişiklik yaptırmadım". Memur dinlemiyor cezayı kesiyor.
Genç feryat ediyor " abi eğer bu egzoz standart dışı ise, devlet neden bu motosikletlerin ithal edilmesine izin veriyor, neden satışına izin veriyor, benim suçum ne". Genç haklı. Videonun altında onlarca yorum var. Motorcular cezalandırılan genci destekliyor. Motosikletten haz etmeyen gruptakiler ise daha çok ceza kesilmesini istiyor. Tartışmalar uzayıp gidiyor.
Uzun yol motorcuları en çok kış aylarında hayal kurar. Bahar ve yaz ayları için rotalar şimdiden belirlenir. Planlamalar yapılır. Vakit geçirilecek, gezilecek tarihi mekanlar, doğal güzellikler not edilir. Hele kafa dengi arkadaşlarla yola çıkılacaksa, hayaller kafe buluşmalarında keyifli muhabbetlere dönüşür. Yeni motosiklet almayı düşünenler ise şimdiden markaların modellerini incelemeye başlamıştır. "125'lik scooter ile mi yoksa 500 cc ve üstü bir motor ile mi başlasam?" en çok tartışılan konudur. Bilenlere sorulur, bilenlerin de her biri başka bir şey söyler ve kafalar iyice karışır.
Uzun yol sevenlerin hayal kurduğu, iki teker emekçilerinin yani kuryelerin yağış ve soğukla boğuştuğu bu günlerde motosiklet dünyasında önemli gelişmeler oluyor. Markalar şu an ellerinde olmasa da 2025 model yeni nesil motorların tanıtımıyla meşgul. Basın lansmanı adı altında düzenledikleri gezilerde motosikletten anlamayan sosyal medya fenomenlerine (!) videolar çektiriyorlar. Halbuki motosikletler için 1 Ocak 2025'te gümrük vergileri yükseltildi. Distribütörlere bunu soran yok. Yedek parça ve servis sorunları çığ gibi büyüdü. Yaz aylarına doğru bu sorunlar daha da artacak. Yeni modelleri tanıtıyorsunuz ama Türkiye'nin her yerinde yönetmeliğe uygun servis istasyonunuz var mı, yedek parça temin edebiliyor musunuz? Soramazlar zira onlar gazeteci değil.
İtalyan markalarını sayın deyince ilk aklımıza gelenlerden biri Vespa'dır. Dünyanın hemen her yerinde Vespa ile scooter aynı anlamı taşır. Marka aynı zamanda, motosiklet türüne de adını vermiştir. Hikayesini hemen herkes bilir. Bu yüzden uzun uzun başarı hikayesinden bahsetmeyeceğim.
Geçtiğimiz hafta "Türkiye motosiklet mezarlığı oluyor" başlıklı yazım epey ilgi gördü. Mailime ve sosyal medya hesaplarıma gönderilen mesajlar maalesef "Servis ve satış sonrası hizmetler" ile ilgili sorunların şimdiden patladığını gösteriyor. Bahar aylarında sezonun açılmasıyla birlikte bu sorunun daha da büyüyeceğinden eminim.
Geçtiğimiz hafta Adanalı Burak Açıkgöz'ün yetkili servisin ilgisizliğine sinirlenip henüz 650 kilometredeki motosikletini ateşe verdiğini yazmıştım.
Türkiye'de trafiğe kayıtlı motosiklet sayısı 6 milyon 172 bine ulaştı. 2024 yılında kasım ayına kadar 1 milyon 112 bin motosiklet satıldı. 1 milyon 100 bine yakın motosiklet de el değiştirdi. Motosiklet sektörü altın devrini yaşıyor, rakamlar muazzam...
Temmuz ayından beri çok cazip kampanyalar var. Dünya'nın en bilinen markaları kredi kartına 12 ay vade yaparak satış kampanyaları düzenledi. Bilinen markalar stoklarını hemen hemen tüketti. Yeni tanıdığımız ve ilk kez duyduklarımız ise yeni yıla birkaç gün kalmasına rağmen sosyal medya dahil her mecrada satış reklamlarına devam ediyor.
Motosiklet kullananlar psikiyatriste gider mi? sorusuna kendimce cevap buldum. Cevabı ararken gördüm ki bu konuya gelişmiş ülkelerde çok kafa yoruyorlar. Araştırmaların hepsi bilimsel temellere dayalı ve saygın dergilerde yayınlanıyor ayrıca her biri üniversitelerin ilgili bölümleri tarafından yapılmış. Onlarca metot ve gönüllü denek kullanılmış. Yani hadise bol aksesuarlı motorunun üzerine çıkıp, şimdiye kadar hiç bilinmeyen bir gezegeni keşfetmiş uzay gemisi kaptanı edasıyla, kaskını bile çıkarmadan video çeken ve mealen "Motor kullanmak iyidir." demenin dışında tek laf edemeyen youtuberların söyledikleri kadar basit değil. Motosiklet ve ruh sağlığı ilişkisini yöneticilik yaptığım yıllarda haber bültenlerimizde görüşlerine sıkça başvurduğumuz Psikiyatrist Doktor Murat Huten'e de sordum. O'nun söylediklerine yazının ilerleyen bölümünde değineceğim.Çok araştırma var ancak konu çok dağılmasın diye üçünden kısaca bahsedeceğim.
1-Kaliforniya Üniversitesi'nin yaptığı araştırma. Harley Davidson finanse etmiş.2-Japonya'da Yamaha'nın Tokyo Üniversitesi'ne yaptırdığı araştırma.3-İngiltere'de Bikesure isimli internet gazetesinin yaptırdığı çalışma.
O'ndan Barış Bidav çok bahsetti. "Mutlaka tanışmalısın, motosikletiyle dünyada gitmediği yer kalmadı. Suriye'ye hatta Lübnan'a bile gitti" dedi. Tam "hadi canım sende." diyecektim ki "Savaştan önce." diye ekledi.
Barış, Suriye ve Lübnan'a da gitti deyince içim cız etti. Hayalini kurup da gidemediğim iki ülke. Şimdi ikisi de kan ve barut kokuyor.