Son dönemde İmamoğlu’na yakın medya ve sosyal medya trolleri sürekli Murat Kurum’a yükleniyor. Daha önce de yazmıştım. Hedefi Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Murat Kurum’a çevirmek, İmamoğlu’nun da kaybettiğini fark etmesi anlamı taşıyor.
Seçim kazanmış bir aday olarak, bu süreçleri hepimizden iyi biliyor olması gerek İmamoğlu’nun. Ancak bu seçim süreci biraz kimyasını bozmuş durumda. Dün bir televizyon kanalında verdiği mülakatta, kendisine 2019 seçim sürecinde vermiş olduğu bir vaadi hatırlatılıyor, cevaben ise böyle bir vaadim olduğunu hatırlamıyorum diyor Sayın İmamoğlu.
Yerel seçim yaklaştıkça, CHP’de ortalık iyice karışmış vaziyette. Aslında seçmenin kafası karışınca, partinin içi de karıştı.
Önce ki gün CHP Grup Başkanvekili ve Afyonkarahisar Belediye Başkan adayı Burcu Köksal, kürsüde, “Seçilirsem belediyeyi DEM’liler ile yönetmeyeceğim” dedi.
Yerel seçimlerde son düzlüğe çok yaklaştık. Anketlere Ekrem İmamoğlu’nun önde başladığı aşikârdı. İmamoğlu, muhalefetin dağılmış görüntüsüne rağmen gücünü koruyordu.
Nitekim kampanyalar başladıkça Ekrem İmamoğlu’nun, Sayın Cumhurbaşkanı’na karşıtlık üzerinden bir muhalif kimlik oluşturma çabasına tanıklık ettik. Özetle; Erdoğan’ı sevmiyorsanız yeterli. Hangi siyasi dünya görüşünden olduğunuz önemli değil. Erdoğan’a karşıysanız İmamoğlu’na oy vermelisiniz. Stratejisiydi bu.
28 Şubat darbesinin üzerinden tam 27 yıl geçti. Bir defa adını doğru koyalım. Post-modern darbe olarak adlandırıyoruz ama bu düpedüz darbe.
Dünyanın her yerinde sivil, demokratik bir hükümetin emrindeki memur askerler, halkın seçtiği siyasetçilere ne yapacağını dayatırsa, ayar vermeye kalkarsa hükümeti değiştirirse veya doğrudan yönetime el koyarsa bunun adı darbedir.
Pek konuşulmuyor ama HEP, DEP ile başlayan geçtiğimiz uzun yıllar HDP şimdi de DEM olarak anılan hareket tarihinin en büyük kırılmasını yaşıyor.
Aslında tabanda, bu kırılma zaten oluşmuştu. Doksanlı yıllarda PKK’ya ve terör örgütünün siyasi ayağına destek veren jenerasyon artık değişti.
Siyasette yeni kilometre taşı 1 Nisan. Bilhassa muhalefette herkes 1 Nisan gününe odaklanmış durumda.
Özgür Özel de açıklamalar yapmış ve “1 Nisan gününü bekleyenler avucunu yalarlar” demiş. Kendisi, Kılıçdaroğlu seçimde başarısız olduğu için genel başkanlığa aday oldu ve kazandı. İstanbul’un kaybedildiği bir tabloda Kılıçdaroğlu neden tekrar genel başkanlığa aday olmasın? Özgür Bey’e hak olan Kemal Bey’e günah mı?
50+1’in ardından siyasete ittifak kültürü geldi. Önceliği devlet ve vatan olan Cumhur İttifakı birbirine yakın iki siyasi gelenek üzerine kurularak bugüne kadar sağ salim geldi.
Her liderin hatta belediye başkanlarının cumhurbaşkanı yardımcısı, cumhurbaşkanı yardımcısı olamayanların da MİT Müsteşarı olduğu millet ittifakı ise darmadağın.
“Bir taraftan PKK, bir taraftan FETÖ, bir taraftan DAEŞ, bir taraftan PYD, bir taraftan YPG, topunuz gelin! Allah’ın izniyle, Rabbimin izniyle bu milleti aşamayacaksınız.”
Altına milyonların imza atacağı bu sözler, 10 Ağustos 2016 tarihinde sayın Cumhurbaşkanı’mız tarafından Beştepe de millete söylendi. O gün 15 Temmuz hain darbe girişimini henüz yaşamıştık.
Her programda avazım çıktığı kadar bağırıyorum. “Yeni anayasa istiyorum” diyorum ama gündem o kadar sıcak ki arada kaynıyor.
Meşhur şarkıda olduğu gibi diyorum ki “Oysa yeni anayasaya çıkıyor bildiğim bütün yollar!” Yani aslında bugün gündemde konuştuğumuz pek çok sorunun temelinde yeni ve sivil bir anayasa eksikliği yatıyor.
Geçtiğimiz hafta Battal İlgezdi’nin açıklamaları gündem oldu. Ataşehir Belediye Başkanı İlgezdi, “Yedi partinin ortak adayıyım” diyerek CHP’den istifa etti.
Dün yine sosyal medya üzerinden bir açıklama yaptı. Ardından ise tv100 yine tarihi bir yayıncılık gerçekleştirerek Gürkan Hacır’ın hazırlayıp sunduğu Taksim Meydan’ı programında Battal İlgezdi’yle canlı bağlantı yaptı.
Adalet Bakanı sayın Yılmaz Tunç, önce gün bir televizyon programına katıldı ve 8. Yargı Paketi’ne dair detaylar verdi. Tabii özellikle cezaevinde bulunan kişiler ile mahkûm aileleri en çok infaz kanundaki değişiklik ve ikinci defa tekerrürlerin durumunu merak ediyor.
Cezaevlerinde artık bir efsane haline gelen ikinci defa tekerrürler için güzel haberler var bu defa.
AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Murat Kurum, çarşamba günü iletişim açısından çok başarılı bir işe imza attı. Üç büyük kulübümüz Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’yi aynı gün içerisinde ziyaret etti.
İletişim açısından başarılı, çünkü bütün gün herkes sayın Kurum’u konuştu.
Geçtiğimiz çarşamba günü Milli İstihbarat Teşkilatı’nın 97. kuruluş yıl dönümü töreni düzenlendi. Gündem de yerel seçim var, ancak Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan çok önemli mesajlar verdi.
AK Parti, iktidarının ilk yıllarında Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerini başlatmıştı. Sayın Erdoğan’ın “kalfalık” dönemi ise komşularla sıfır sorun politikasıyla geçti. Hatta Türkiye olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine rekor oyla seçilmiştik.
Son 10 gündür çok tuhaf bir dönemden geçiyoruz. Aslında biz bu filmi seyrettik. Gişe yapmayan, sıkıcı, talep görmeyen bu kötü film, aynı senaryo ve farklı rollerle her 10 yılda bir zaten önümüze konuluyor.
29 Aralık akşamı Suudi Arabistan da oynanması planlanan Galatasaray - Fenerbahçe maçı herkesin malumu olduğu üzere iki takımımız ve TFF’nin ortak kararıyla ertelendi.
Gündüz saatlerinde ilk gelen haberler, Suudların İstiklal Marşımızı okutmak istemediği yönündeydi. İlerleyen dakikalarda bu bilginin yalan olduğu ortaya çıktı.