Yaklaşık bir buçuk yıl dünya eve kapanmalarla bunaldı. İnsanlar hasretle normalleşmeyi bekledi ve sonunda kavuştuğu rutin hayatını kimse bırakmak istemiyor. Tabii can da tatlı. Bir yandan da korona olmak istemeyenler aşı karşıtlarına karşı ciddi tavır alıyor. Hele ki geçenlerde medyada altı boş olan bir haber duyuldu ki kıyametler koptu. Buna göre; Samsun Valiliği’nin iki doz aşısı olmayanları şehre almayacağı iddia edildi. Peşine de valilikten yalanlama geldi. Peki aşı olmayanları hukuken bir şehre almamak, seyahatlerini engellemek ya da sokağa çıkma yasağı koymak hukuken mümkün müdür?
Hukuken mümkün değil!
Katil zanlısının avukatı aynı zamanda annesi. Sanık müdafii olarak beyanında oğlunun şizofreni olabileceğinden bahsediyor. Yani akıl sağlığı yerinde değilse ve yaptığı eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayamıyorsa katil cezalandırılmayacak. Ben ise buradan haykırarak söylemek istiyorum. Şizofreni nedeniyle cinayet işlemek kocaman bir yalan!
Şizofreni hastaları da diğer katiller gibi cinayeti işlerken her şeyin en ince detayına kadar farkındalar. Geçmişte ki kadın cinayetlerinin katil zanlılarını gözlemlerseniz göreceksiniz. Başak Cengiz cinayetinde de katil, sinsice yaklaşıp kılıcı saplıyor, cinayeti işlemeden önce de hep çevresini kontrol ediyor, biri görüp müdahale edecek diye tedirginliği hat safhada. Biri görüp kendisine doğru yaklaşınca toz oluyor. Bizim psikopat sandığımız bu katil ruhlu şizofrenler aslında kedi gibi korkaktırlar. Saldırmak için hep kendilerinden zayıf birini seçerler. Cinayeti ise en ince ayrıntısına kadar planlamadan asla işlemezler. Kimse yanlış anlamasın. Şizofreni diye bir hastalık yok demiyorum. Cinayetlerin sebebi şizofreni değil. Sanılanın aksine gerçek şizofrenlerin çoğu diğer insanlar için pek tehlike de saçmıyor. Benim meselem şizofreni gibi akıl hastalıklarının cinayet vakalarında istismar edilmesiyle. Şizofreni gerekçesiyle cinayet işlediğini iddia edenler emin olun ne yaptığının fazlasıyla bilincinde. Hatta öldürdüğü kişinin paniğe kapılmasından, korkularından, acı çekmesinden besleniyorlar. Bu tipler sadece şizofreni hastalığını istismar ediyor ve buna sığınıp ceza almamaya çalışıyor.
Bu sözler bana ait değil. Altına imzamı hemen atarım o ayrı ama bu sözleri geçtiğimiz gün Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı Sempozyumunda dile getirdi. Yalnızca bir sempozyum adı olarak değerlendirmemek gerek masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkını. Öyle sıradan şeyler değil bunlar. Bilakis öyle kritik öyle değerliler ki….
Örneğin 3 Temmuz 2011 tarihinde bütün futbol dünyası çalkalandı. Herkes onlarca kişiye pek çok ithamda bulundu. Bu kişilerin kendi ruh halleri, aileleri, ekonomik durumları… Bunları düşünen ve o dönem “yahu bu adamlar daha yargılanmadı, ya masumlarsa?” diyen insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Aradan 10 yıl geçti ve bugün o insanların hepsinin masum olduğu gerçeği hukuk tarihimizde bir trajedi olarak kaldı.
Yargı paketleri ardı ardına açıklanıyor. Heyecan veren yenilikler söz konusu. Ama unutmamak gerekirki önemli olan uygulayıcıların yani yargı ailesinin bu yargı paketleri sonucu getirilen yenilikleri benimsemesi.
Peki beşinci yargı paketi içerisinde ne tür yenilikler barındırıyor?
Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Biden’ın telefon ile dahi görüşemediği iddiaları dilden dile dolanıyordu.
Sonunda geçtiğimiz gün beklenen görüşme gerçekleşti. Roma gibi özel bir şehirde gerçekleşen ilk görüşme kaderin bir cilvesi gibiydi. Basına ilk yansıyan ise görüşmenin 20 dakika olacağıydı. Dakikalar geçtikçe görüşmenin süresi arttı. 30, 40, 50 derken 1 saat 10 dakika sürdü görüşme. Yapılan açıklamada ise buluşmanın çok olumlu havada gerçekleştiği söylendi. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan gazetecilere, Biden’ın kendisini görüşme süresini aştık diye uyaran yardımcılarına kaş göz ederek görüşmeyi uzattığını dahi söyledi.
Cumhuriyet, halkın kendi iradesi ile ülkeye egemen olduğu bir sistem. Bir hukukçu olarak elbette cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine de parlamenter sisteme de oldukça hakimim. Ama milletimizin bu tartışmalara çok kulak kabarttığına inanmıyorum. Halkımız için temel olan 98 yıldır kazanmış olduğu ve lezzetine vardığı demokratik cumhuriyet değerleridir.
* * * * *