Herhalde hepimiz 18 yaşındaki halimizle konuşabilsek binlerce tavsiyelerde bulunurduk. Yapılmış milyon tane hata, kurulan kötü ilişkiler, zamansız çıkışlar, önyargılar. Düşünsenize, hepsini ama hepsini düzeltme imkânınız var. Kalan ömrünüzü bu tecrübeler üzerine dizayn edebilirsiniz.
Geçtiğimiz gün 18 yaşında ki Arda Güler’imiz Real Madrid’e transfer oldu. Yarım sezon oynayarak hem Barcelona’yı hem Real Madrid’i peşinden koşturdu. Bakın bunun ne demek olduğunu yıllar sonra çok daha iyi göreceğiz. Ancak Arda daha 18 yaşındayken Barcelona’dan Real’e geçen Figo gibi ya da Real Madrid’den Barcelona’ya geçen Luis Enrique gibi tarihe altın harflerle adını yazdırdı.
Futbol severlerin en az şampiyonluk yarışı kadar heyecanla beklemede olduğu bir dönemden geçiyoruz. Her gün bir transfer haberi diğerini kovalıyor.
Galatasaray geçtiğimiz sezonu olağanüstü bir performansla şampiyon tamamladı. Transferde ise biraz ağır davranıyor. Dün açıklanan iki sponsorluk anlaşması Galatasaray’ın transfer süreci içinde oldukça iyi kaynaklar.
"Tüm futbol anlayışımızı baştan aşağı yenilemek durumundayız. Futbol aklını, teknik direktörünü sürekli değiştiren, her sene bambaşka ihtiyaçlar doğrultusunda transferler yapan, futbol kültürü olmayan, plansız şekilde transferin son gününde alelacele değerlerinin üzerinde harcamalarla transferler yapan, kariyerinin sonuna gelmiş yıldız oyuncuları takıma katmaya çalışan anlayıştan uzaklaşmalıyız. Kişisel kaprislerden dolayı elimizdeki değerleri kaybetmemeliyiz."
Bu sözler bana ait değil. Bu sözler geçtiğimiz sezonu dokuz gol atarak tamamlamış, 37 yaşındaki Edin Dzeko'yu transfer ederken "Dünyaca ünlü golcü" diyerek tanıtan Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç'a ait.
Avrupa Şampiyonası yolunda iki önemli maçı geride bıraktık. Önce Letonya ve dün akşamda Galler galibiyeti. Toplamda dört maçta 9 puan alıp maç fazlasıyla grupta lideriz.
Sonuç odaklı bakarsak başarılı bir performans görüyoruz milli takımımızda. Deplasmanda Letonya, içeride Galler galibiyeti de bunun göstergesi.
Normalde bu köşe de ağırlıklı olarak futbol üzerine yazılar yazıyorum. Malum futbol sezonu bitince yeni sezon başlayana kadar mesleki bilgilerim ile ilgili bazı konuları yazmaya karar verdim. Uluslararası hukuk üzerine master yapmış bir kardeşiniz olarak, millî bir meseleye değinmek istiyorum.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardır dillere pelesenk olmuş bir sözü var: “Dünya beşten büyüktür!” Bunu yıllardır Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde de defalarca dile getirdi.
Fenerbahçe dokuz yıllık kupa hasretine son verdi ve Türkiye Kupası’nı kazandı.
Türkiye Kupası eski cazibesinde değil ama en azından Fenerbahçe takımı bir başarıyı kutladı.
Geçtiğimiz yıl yapılan düzenlemeyle 11 Haziran 2022-1 Temmuz 2023 dönemi arasında artış yapılacak kira kontratları için uygulanması gereken oranın yüzde 25’i aşamayacağına karar verilmişti.
Kiracıları koruyan bir düzenleme olsa da geçtiğimiz bir yıl içerisinde ev sahipleri ve kiracılar arasında büyük sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Adliyeler tahliye davaları ve tahliye talepli icra takipleri ile doldu taştı.
Pazar günü çok tarihi bir akşama tanıklık ettik. Galatasaray, Fenerbahçe’yi 23. şampiyon apoleti ile çıktığı maçta, deyim yerindeyse sahadan sildi. Elbette iki takım birbirine karşı galibiyet alabilir. Nitekim ilk yarıdaki maçta Galatasaray, deplasmanda yine aynı skor ile galip gelmişti. Ancak oyun bu kadar rencide edici değildi.
Fenerbahçe ilk defa oyun anlamında bu kadar ağır bir mağlubiyet aldı. Tekrar ediyorum ve skordan bağımsız söylüyorum. Fenerbahçe belki yenildi ama psikolojik olarak ve sahaya koyduğu futbol anlamında ecel terleri döktü. Galatasaray 6 Kasım 2002’de Fenerbahçe’ye 6-0 yenildikten sonra dahi sezonun ikinci yarısında Fenerbahçe’yi 2-0 yenmişti.
Dün gece Türkiye yüzyılının şampiyonu belli oldu. Galatasaray…
Düşünün bu takım geçen sezon 13. oldu. Yeni sezona girerken henüz başkanı belli değildi. Olağanüstü kongreyi, saçma sapan durdurma kararı, kaos ortamı derken geç de olsa başkanını seçti Galatasaray.
Haftayı Türkiye Kupası maçlarıyla tamamladık. Kupa maçları aslında ligin sonuna ve gelecek sezona iyi bir ışık tuttu.
Fenerbahçe, evinde ağırladığı Sivasspor’a karşı zaman zaman pozisyonlar verse de 3-0’lık net bir skorla finalist oldu.
Şampiyonun kesinleşmesine artık son bir kaldı diyebiliriz. Hafta sonu Fenerbahçe, üç puan cebinde rakiplerini bekledi. Ancak rakipleri Fenerbahçe’ye çok net mesajlar verdi.
Galatasaray, Sivasspor maçında rakibine neredeyse pozisyon vermedi. Muslera adeta seyirci gibi maçı izledi.
Pazar günü Türkiye seçimini yaptı. Cumhurbaşkanlığı için demokrasi tarihimizde ilk kez ikinci tur seçimleri olacak.
Gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerekse Sayın Ömer Çelik, defalarca "Seçimleri kaybedersek geldiğimiz gibi gideriz" vurgusu yaparak seçim gününü rahatlattı. Kritik denilen seçimi neredeyse demokrasi bayramı havasında yaşadık.
Martin Luther King’in tarihi konuşmasının üzerinden tam 60 yıl geçti. “Bir hayalim var” dedi ve 20. yüzyılın en ikonik konuşmalarından birini gerçekleştirdi.
Bu pazar ülkemiz bir seçime gidiyor. 14 Mayıs 1950 ülkemiz demokrasisinde 27 yıllık bir iktidarda değişiklik getirmişti. Bu seçimlerden sonra ilk defa Cumhuriyet Halk Partisi dışında bir parti ülkemizi yönetmişti.
Ligin sonuna yaklaşırken yine heyecan daha da arttı. Beşiktaş, cumartesi günü Antalyaspor karşısında yine bildiğimiz gibiydi. Ligin biraz daha boyu uzun olsa Beşiktaş belki de şampiyon olacaktı.
Cenk ve Aboubakar ile sonuca gittiler. Acaba Ahmet Nur Çebi, Şenol Hoca'yı biraz daha erken getirseydi diye ah ediyor mudur?
Geçtiğimiz hafta bir dost sohbetinde, hayatımda en nefret ettiğim soruyu sordum; nerelisin?
Nerelisin sorusunun cevabından itibaren ön yargılar başlar. Ön yargıyı yalnızca negatif düşünmeyin. Pozitif ön yargılar da çok büyük felaketlere yol açabilir.