Beş delik vardı karnımda 11 sene önceden..., Dört tane daha geldi, oldu dokuz...
Dokuz deliğe birer düğme, her düğmeye bir ilik... Bana yeni bir gömlek biçiliyor. Sanırım bu, hayatın 'uslan artık' deme biçimi.
Ne garip... Hayatta en istikrarlı olduğum konu istikrarsızlık olduğu halde, ucu yanık mektuplarımla kızıma 38 yaşımdan seslenme konusunda müthiş bir istek ve iştiyak var içimde.
Tarihin arka odasından tek bir okuyucuya, ama okuyucuların şahına seslenmek, seslenirken kendime, içine doğduğum çağa ve kültüre uzaktan bakmak, içimi dökmek, taşanları toplamak, topladıklarımı taşırmak, günü gelip merakla okuyacagin bir yaşam öyküsü bırakmak en büyük mirasım olsun diye, sesleniyorum sana...
Küstürmeyin insanları... Küstürmeyin hayata, kendilerine...Son kredinizi de bitirmeyin, düşmeyin gözden.
Bu kadarını da yapmamıştır dedirtmeyin. İnsanlara değersiz hissettirmeyin.
Geçenlerde kızım bana, "anne bana çikolata diyorlar üzülüyorum" dedi. "Ben olsam iltifat kabul ederdim yavrum" demedim tabi.
Analığımı konuşturup ciddi nasihatler verme vaktiydi ve ben yıllardır bu anı bekliyordum. Gel gör ki, cahil tarafımdan yakalamıştı minik kurabiyem beni. Zorbalığa nasıl karşı konulurdu ki?
Bu hayatın heyecanı meyecanı yooook! " depresyoncuları merhaba... Kimsenin derdini küçümsemek değil gayem... Derdinizden öperim o ayrı; fakat bu konuda mütevazii olamayacağım...
Depresyonun majörü, müzmini, kroniği, mentollusü, kepeklisi her türüne karşı şerbetli bir bünye olarak lafımın yabana atılması beni üzer...
Rastgele yaşıyoruz... Bugün kimin insafındayım bilmiyorum. Ömrümün geri kalanı yanımdan geçen adamın canının sıkkın olmamasına, o gün karısıyla kavga etmemiş olmasına, uyuşturucu parasını bugün de denkleştirebilmiş olmasına ya da en iyi ihtimalle antideprasanlarını düzgün kullanmasına bağlı.
Sadece o da değil. Altından geçtiğim inşaatın usulüne uygun yapılıyor olmasına, yanından geçtiğim çukurun belediye tarafından kapatılmış olmasına, önüme çıkan aracın şoförünün ehliyetli ve alkolsuz olmasına da bağlı yaşamım... Yağmurda su birikintisinden geçerken iski ve bedaşın kollektif ihmali sonucu akıma kapılıp ölmeyeceğimi bilmiyorum. Evimi yapan müteahidin helal süt emmiş olup olmadığını deprem günü anlayacağım.
Yirmilerime kadar kafam önde, omuzlarım yerde yürürdüm. Olmuşu, bitmişi, olmamışı, bitmemişi, her nasılsa yeri doldurulmuşu, her nedense yerine koyulamamışı sırtlanıp yollar yürürdüm. Sonrası hayat telaşıyla yürümeyi unutarak ve daha çok koşarak geçti.
Buzlu bir camın arkasından bakarken de yürünürmüş, boş gözlerle de, gidilecek adres bulunurmuş...
Çocukluğumun hatrı sayılır günlerinin geçtiği köyde kadına "Kadın" denmezdi, ayıptı...
Anne olan kadına da "Anne" denmezdi. "Annesi, anacığı" falan.. -ı-ııhh zinhar ağzı dili bağlanır adamın ne diyosun? "Çocuğum, evladım, yavrum" gibi sakıncalı kelimeler analıkta uzatmalara gidip emekliye ayrılmaya yakın, çağayı çocuğu everme günlerinde söylenebilirdi. Çünkü öyle... Ayıp...
Doğum yaptıktan bir hafta sonra çocuğu kontrole götürürken doktora söyleyeceklerimi düşünüyorum. “Bu çocuk susmuyor, bakın bu çocukta bir hata var, olmadı, tam doğmadı sanki bir yeri içerde mi kaldı nedir? Bir açıklama yapar mısınız lütfen doktor hanım? İade prosedürünü nasıl başlatıyoruz?”
Sonra irkiliyorum. Yine gözüm açık rüya mı gördüm ben? Doktor hanım kapıda beni görünce “biraz yorgun gördüm sizi” diyor. Yorgun mu? Bana kamyon çarptı kamyon, üstüme gök taşı düştü. Biraz yorgun mu?
"Zamanında bağrına bastığın taşlar birikmiş" dedi doktor...
"Neremde?" Dedim,
Hemen yaşayalım ve bitiversin diye yaşadığımız hayatları hiç bitmesin diye fotoğrafla kaydetmek insanın çelişkisi. Bu modern çağın akıl hastalığı ve ben aklımı kaybetmemek için yazıyorum. Bu gürültüde ne yazılabilirse, ne kadar yazılabilirse o kadar...
Yazı insana bir bitiş vermiyor, hikayenin devamına inandırıyor.
Arkadaşım dedi ki, "Yaa Ayça niye birşey demedin? Neden bu kadar naifsin ya!"
Dedim "Önce o eli bi indir!.."Demedim öyle tabi, der miyim...Deseydim bana naif demezdi zaten.
Kişisel tarihimin hatrı sayılır bir bölümü hatalar yapmakla, bir kısmı hata yaptığımı farketmekle, bir kısmı hatalarımın sonucuna katlanmakla, sonlara doğru bir kısmı ise bu hatalardan ders çıkarmakla geçti.
Yine aynı kişisel tarihimde yaklaşık 678 kez başka bir insan olmaya karar verdim. Bunun 678'i başarısızlikla sonuçlandı.
Eee karneler alındı mı? " Çocuğum aslında zeki, dikkatini vermiyor, verse zehir gibi aslında" konuşmaları yapıldı mı? Akşamına, "Yavrum bak senin için eşek gibi çalışıyoruz" dendi mi?
Ne haddime kınamak, benimki durum tespiti... Hayır bizim evdeki laptop da öyle...Bir çalışsa potansiyeli yüksek aslında.
Geçenlerde terapistim bana "Nihilist babanın nihilist kızı" dedi. Siz de böyle kendinize sövdürmek için üstüne para veriyor musunuz? Bakın bir deneyin, şahsen benim en rafine zevklerim arasındadır.
Terapistimin adı Gülseren Budayıcıoğlu olmadığından olsa gerek seanslarda annemi değil babamı gömmeyi tercih ediyoruz. Üstesinden gelemediğimiz her konuda b.ku annemize ya da babamıza atmanın şifalı etkisini evrene pozitif enerji olarak iade ediyoruz.