Depremin oluş şekli konusunda değişik boyutlarda komplo teorilerine varan birçok söylenti ortalıkta dolaşıyor.
Bazı söylentiler ise halkımızı korku ve endişeye sürüklüyor.
6 Şubat Pazartesi günü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli meydana gelen iki deprem dünya tarihinde bilinen en büyük deprem hasarına yol açtı.
Depremin ardından geride kalan bir hafta içerisinde vefat eden vatandaşlarımızın sayısı 30 bine doğru yaklaşırken, yaralanan vatandaşlarımızın sayısı 100 bine dayanmış vaziyettedir. Yıkılan ve ağır hasarlı bina sayısı 20 bine yaklaşmaktadır. Enkaz altında kalan vatandaşlarımızın sayısı da henüz açıklanmamıştır.
Maalesef 06 Şubat 2023 ilki sabaha karşı diğeri öğle saatlerinde 7,7 ve 7,6 şiddetinde Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli iki ayrı deprem meydana gelmiştir.
Bu depremlerin etki alanının büyüklüğünün yüzölçümü temelinde modellemesi yapılmış ve etki alanının neredeyse Almanya büyüklüğüne ulaştığı hesaplanmış.
Bir önceki yazımda KKTC’de başta İsrailliler olmak üzere yabancıların doğrudan ya da hülle (avukatlar, gazeteciler ve Türk ortaklı yabancı şirketler tarafından alınma) yoluyla çok sayıda ve miktarlarda emlak aldığını anlatmıştım.
“Aman durum Türkiye’de farklı mı sanki” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız, ama KKTC Türkiye ile kıyaslayınca son derece küçük (yaklaşık binde 4’ü) bir ülke ve arazi alımları son derece ürkütücü ve endişe verici hale gelmiştir.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin TATAR'ın, KKTC Başbakanı iken büyük emek ve gayretleri sayesinde 13 Aralık 2019’da KKTC Bakanlar Kurulu, yıllardır bir türlü tahsis edilemeyen Geçitkale Havaalanı'nın, Türk Deniz Kuvvetleri İHA/SİHA’larınca yürütülecek faaliyetler için kullanılması kararı alınmıştı.
Geçitkale Havaalanı’nın 1982 yılında askeri maksatlar için NATO standartlarında inşa edildiğini hatırlatalım.
Biliyorsunuz, yaklaşık 2,5 senedir @turkdges (MAVİ VATAN TÜRK DENİZCİLİK VE GLOBAL STRATEJİLER MERKEZİ) geniş bilgi ağıdan istifade ile yaptığımız analiz neticesinde, “Batı dünyasının Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması, çıkarıldıktan sonra da Türkiye’ye müdahale etme ve Türkiye’yi parçalama projesi” olduğuna dair görüşlerimi ifade ediyorum.
Bu görüşlerimi ilk dile getirdiğimde hiçbir uzun vadeli analize dayanmadan, “Bu da nereden çıktı?”, “Olmaz öyle şey!”, “NATO’dan çıkarılma diye bir süreç NATO’da yok”, “Ne saçma bir öngörü” diyenlerin ancak şimdi televizyonlara çıkıp bu ihtimal konusunda konuştuklarını, köşelerinde yazılar kaleme aldıklarını görüyorum. Dile getirdiğim senaryoları, gerçekleşme ihtimalini, Batı dünyasının bu konudaki eğilim ve söylemlerini tartıştıklarını görüyorum.
Türkiye NATO ilişkilerinin yoğun şekilde konuşulduğu bu günlerde, Türkiye’nin NATO üyeliğinin nasıl gerçekleştiğini hatırlatmakta fayda vardır.
SOVYET RUSYA’NIN TALEP VE TEHDİTLERİ
Son birkaç yıldır Türkiye’nin parçalanması ve Sevr’de ortaya konulan haritanın hayata geçirilmesi için Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması senaryosunun oynanmaya başladığını bıkmadan anlatmaya çalışıyorum. Bunu ilk söylediğimizde saçma bulanlar, olmaz öyle şey, “Türkiye NATO’dan çıkarılamaz, çünkü Türkiye’nin veto hakkı vardır, çıkarılmasını kendisi veto eder” diyenler pek bir fazlaydı.
Ancak ben bu görüşlerimi @turkdegs ’in (MAVİ VATAN Denizcilik ve Global Strateji Merkezi, kamuoyunda bilinen ismiyle TÜRKDEGS) dünyaya dağılmış yüzlerce değerli üyelerinin ortaya koyduğu bilgi ve belgelerin analizi ile oluşturmuştum.
Türkiye ve Beşar Esad başkanlığındaki Suriye üst düzey yetkilileri arasında Rusya’nın aracılığı ile yapılan görüşmeler devam ediyor. Bu temas ve görüşmeler neticesinde; yerinden edilmiş insanların yurtlarına dönebilmelerini, akan kanın durmasını, Suriye’de başta Türkmenler olmak üzere can, mal ve siyasi güvenliklerinin sağlanmasını, insan haklarına saygılı bir ortamın tesisi ile neticelenmesini canı gönülden arzu ediyorum.
Ancak, her iki devletin üst düzey yetkililerinin görüşme sürecine, daha doğrusu BAASCI Esad Yönetimi ile görüşülmesine, Türkiye'nin Suriye Rejimi'yle yakınlaşmasına karşı çıkan Suriyeli Arap muhalifler son bir hafta içerisinde Halep ve İdlib kırsalındaki şehir ve kasabalarda taşlı sopalı protestolarda bulundular. Diğer yandan İdlib'in güneyinde silahlı gruplarla Suriye rejim güçleri arasında çatışmalar yaşandı.
Tarih boyunca Yunanlar hep kapasitelerinin üstünde uzun vadeli büyüme ve genişleme hedefleri olmuş ve hedeflerine erişmek için de kapasite açığını büyük dış güçlerle tamamlamış, böylelikle hedeflerini birer birer elde etmiş, elde etmeye de devam etmektedir.
Özellikle büyük devletler bu hedefler Türklerden bir toprak koparılmasını içerdiğinde Yunanların kapasite açığını tartışmasız tamamlamışlardır.
Türkiye’de kamuoyu ve siyasiler iç siyaset konuları içinde boğuluyorken, çevremizde Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletinin geleceğini etkileyecek gelişmeler yaşanıyor. Neler mi?
YUNANİSTAN GEMİ AZIYA ALDI
İşleyen bir demokrasinin en temel ve en önemli öğesi seçimler yaklaşıyor. Bildiğiniz üzere iç siyasetten uzak durmaya özel bir önem göstermekle birlikte:
- Devletimizin bekasını ilgilendiren konulara
Biliyorsunuz ben iç siyasete girmiyorum ama milli birlik ve beraberliğimize, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve ilkelerine, ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne saldırı olduğunda da iktidar-muhalefet ayrımı yapmaksızın sessiz kalamıyorum.
Seçimler yaklaştıkça siyasi ikbal sevdası vatan sevgisinin önüne geçenler, dilinin altındaki baklayı çıkararak T.C. Anayasası’nın beka, birlik ve beraberliğimizin temellerini oluşturan değişmez hükümlerini değiştirmeye kalkanlar artmaya başlamıştır.
Suriye Yönetimi ile resmi görüşmelerin başlamasını memnuniyetle takip ediyoruz. Ancak Suriye Türkleri, bu görüşmelerde haklarının ortaya konmasını ve garanti altına alınmasını Türkiye Cumhuriyeti’nden beklemektedir. Bu noktada Suriye Türklerinin biraz da endişeli şekilde süreci takip ettiklerini gözlemliyorum.
Aslında Suriye Türkleri bu talep ve endişeleri, yaklaşık 100 yıl süresince Suriye rejimlerinden gördükleri baskı ve çektikleri cefanın tabii bir sonucudur.
Son günlerde Yunanistan’ın Girit Adası güneyi ve batısında karasularını 6 milin üzerine ve hatta 12 mile artıracağı haberleri Yunan medyasında ayyuka çıkmış durumdadır.
Bazılarımız Yunanistan’ın Girit Adası civarında karasuları artırma girişimini, “Şimdi bu da nereden çıktı?", "Girit’in güneyi ve batısında Yunanistan’ın karasularını artırması bizi ilgilendirmez, etkilemez. Adalar Denizi’nde yapmasın da" şeklinde yorumlayıp, değerlendirenler olabilir. Hâlbuki durum hiç de öyle değildir.