Geçtiğimiz hafta HDP'nin vekili Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki HDP heyeti bir forum nedeniyle Hafter kontrolündeki Bingazi’ye gitti.
HDP heyeti 19 Aralık 2022’de Hafter'in El-Mustakbel Partisi'nin Başkanı Dr. Abdulhadi El Huvej ile bir araya geldi. Hafter kontrolündeki Bingazi'de ortak konferansta yayımladıkları ortak bildiride HDP’nin vekili "özellikle deniz anlaşmasını kabul etmiyoruz" demiştir.
Konuya öncelikle Menteşe Adaları (İstanbulya, Rodos, Herke, Kerpe, Kaşot, İleki, İncirli, Kelemez, Leryoz, Batnoz, Lipso, Sömbeki, İstanköy adaları) ve Meis ile Kıbrıs’ın kısa egemenlik tarihçesini anlatarak girmek sanıyorum yerinde olacaktır.
Menteşe Adaları, Meis ve Kıbrıs elimizden nasıl çıktı?
Geçtiğimiz hafta içinde, 15 Aralık 2022 Perşembe günü Suriye’nin kuzeyinde Fırat Kalkanı Harekât Bölgesi'nde bulunan Çobanbey’de Suriye Türkmen Meclisi’nin davetli olduğum 6. Olağan Kurultayı'na katıldım.
Suriye Türklerinin 2011 yılında teşkil ettiği Suriye Türkmen Meclisi’nin 6. Kurultayı'nda bulunduğum ortamdan ve Türk milliyetçiliğinden muazzam derecede etkilendim ve gururlandım.
Bazılarımızın Türk-Yunan dostluğundan dem vurup, Yunanistan’ı kültürümüzde kötü günde ve ihtiyaç olduğunda her daim insanın yanında olan “komşu” sıfatı ile tanımlayanların gerçekten tarihi ya bilmediğini ya da çarpıttığını düşünüyorum.
Zira Yunanistan için geçmişten günümüze Türkiye’ye karşı “antlaşma ve hukuk tanımazlık” bir Yunan devlet geleneğidir.
Başından beri Türkiye’nin “karşılıklı çıkar zemininde” Mısır, İsrail, Suriye ile ilişkilerin düzeltilmesinin, normalleştirilmesinin ve geliştirilmesinin başta “Mavi Vatanımız” olmak üzere, çok boyutlu faydaları olacağını ifade ettim ve etmeye devam ediyorum. Bu devletlerle el sıkışıp, masaya oturulabilir, karşılıklı çıkar ilişkisi ve haklara saygı çerçevesinde diyalog kurulabilir, müzakereler yapılabilir.
Ancak dikkat ettiyseniz, aramızda sorun olup da ilişkilerin düzeltilmesi, normalleştirilmesi ve geliştirilmesi için el sıkışılıp, diyalog kurulup, masaya oturularak konuların müzakere edilebileceği devletler arasında Yunanistan’ı saymadım.
Türk yurdu yani “Gökyurt Konağı” olan Kerkük konusunu konuşurken öncelikle meselenin Kerkük değil, “Musul Vilayeti meselesi” olduğunu vurgulamak gerekir.
Birinci Dünya Savaşı'nda, Lozan Antlaşması ve sonrasında konuşulan konu ve meselenin, içinde Kerkük’ün de bulunduğu, “Musul Vilayeti” olduğunu tarihi belgelerden kolayca anlıyoruz.
Suriye ile ilişkilerin karşılıklı çıkarlar çerçevesinde iyileştirilmesi her iki devletin de faydasına olacaktır. Ama önce kısaca ilişkilerin yakın dönem tarihi sürecini hatırlayalım.
Suriye Arap Cumhuriyeti, Türkiye’nin dış politikası ve güvenliği bakımından her zaman önemli bir rol oynamış, ancak Türkiye-Suriye ilişkileri zaman zaman gergin, zaman zaman ise oldukça iyi olmuştur.
Malum, uluslararası ilişkilerin temel prensiplerinden biri “devletlerin kalıcı dostluk ve düşmanlıkları yoktur, ancak çıkarları vardır” şeklinde özetlenebilen ilkedir.
Yani, devletler diğer devletlerle ilişki kurarken ideoloji, din, ırk gibi hususları değil, hak ve çıkarlarını esas alır.
Bir önceki yazımız PKK/YPG/PYD/SDG’ye ABD’nin desteği ile ilgili idi. Şimdi de diğer bazı devletlerin bu terör örgütüne desteklerine değineceğim.
Zira PKK/YPG’yi temelde ABD desteklemesine rağmen, Rusya’nın, Yunanistan’ın, İran’ın, İsrail’in ve diğer bazı devletlerin de eli kanlı terörist örgüte destek vermediğini söylemek hiç gerçekçi olmaz.
Irak ve Suriye’nin kuzeyinde azılı terör örgütü PKK ve onun türevleri olan PYD/YPG’nin terör mevzilerine karşı 19 Kasım 2022 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Pençe-Kılıç Hava Harekâtı başlatıldı.
Bu harekât ile PKK/KCK/YPG ve diğer terörist unsurları etkisiz hâle getirerek; Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinden halkımıza ve güvenlik güçlerimize yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek ve hudut güvenliğini sağlamak, terörü kaynağında yok etmek hedeflenmiştir.
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile görüşmek üzere 17 Kasım 2022’de Trablus Uluslararası Havalimanı'na gelen Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Libyalı mevkidaşı Necla Manguş'un havaalanında kendisini beklediğini öğrenince, Manguş’un Trablus'ta 3 Ekim 2022’de Türkiye ve Libya arasında hidrokarbon anlaşmasını imzalaması nedeniyle görüşmeyi ret ve protesto ederek uçaktan inmeyip Bingazi’ye geçtiği basına yansıdı.
Yunan basınının ise Dendias'ın Trablus'ta Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Trablus hükümetinin üyeleriyle bir araya gelmeme şartıyla, sadece Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile görüşmek istediğini, Trablus hükümetinin Dışişleri Bakanı Manguş'un kendisini beklediğini öğrenince Menfi ile görüşmesini iptal edip Bingazi'ye geçtiğini aktardığı haberlerde yer aldı.
Bugün sizlere edindiğim bilgi ve gözlemlere istinaden KKTC’de Türk varlığına tehlike oluşturan gelişmeleri anlatacağım.
Kıbrıs, Türkiye'de toplumun tüm kesimleri tarafından milli dava olarak kabul edilmiş bir mesele iken maalesef KKTC’de aynı ölçüde kabul görmemektedir. Özellikle 2002 ve devamında Annan Planı sonrası gelişen iç siyasi yapıda Rauf Denktaş bir kenara itilmiş, devletin kurum ve kuruluşları, sendikalar, gazeteciler, inisiyatifler AB'nin müdahalesine açık hale getirilmiştir.
Bence insanlar ve devletler bir olguyu sorun olarak tanımlamadan önce çok iyi düşünmelidir. Çünkü bir olguyu sorun olarak tanımlandığınız andan itibaren insan aklı da devlet aklı da hemen “bu sorunun çözümü nasıl olacaktır?” diye düşünmeye ve çözüm için uğraşmaya başlarsınız.
Eğer siz, sizin bir talebiniz olmadığı halde, karşı tarafın taleplerini sorun olarak tanımlama hatası yaparsanız, çözüm için konuşmaya ya da masaya oturduğunuz anda aslında kaybettiğiniz andır. Çünkü soruna çözüm bulmak amacıyla konuştuğunuz, müzakere ettiğiniz konular karşı tarafın taleplerinin ne kadarını, nasıl ve ne zaman karşılayacağınız üzerinedir.
Bugün size Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının ve Batı Trakya’nın seçilmiş müftülerinin yaşadıkları ve onlara yaşatılanlar ile kendine Ekümenik (Evrensel) Patrik sıfatı yakıştıran Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Fener Rum Metrolopoliti’nin yaptıklarını karşılaştırmalı olarak anlatacağım.
İstanbul Rumları ve Batı Trakya Türklerinin bugünkü statüsü 1923 Lozan Barış Antlaşması’nın üçüncü bölümünde “Azınlıkların Korunması” başlığı altındaki 37 ve 45’inci maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Bir hafta önceki yazımda “Ukrayna’da esir kalan 12 ticaret gemimiz ve personelini unutmayalım!” alt başlığı ile Ukrayna'nın Batı Karadeniz limanlarında yaklaşık yedi ayı aşkın süredir alıkonan Türk bayraklı ve Türk bağlantılı 12 gemimizi ve denizcilerimizi hatırlatmıştım.
Aynı yazıda Türk armatörlerin 22 Eylül 2002’de Ukrayna'nın Batı Karadeniz limanlarında yaklaşık yedi ayı aşkın süredir alıkonan 12 geminin ve denizcilerin derhal serbest bırakılmasına dair uluslararası bir çağrı yaptıklarını ve armatörlerin Ukrayna limanlarında alıkonan bu gemi ve denizcilerin serbest bırakılması konusunda kayda değer bir ilerleme sağlanamadığını söylediklerini de yazmıştım.