A Milli Kadın Voleybol Takımımız için ne söylesek az. Ne kadar kutlasak, tebrik etsek yetmez. Hepsini kucaklıyorum. Şu zor günlerde ülkeye bu sevinci yaşatarak tarihe geçtiler.
Her şey bir yana, futbol dışındaki bir başarıyla insanları sokaklara döktüler ya, sevinçten delirttiler ya, bu zor günlerde yüzümüzü güldürdüler ya bu bile yeter.
Bir insan, sadece fotoğrafını gördüğü birine âşık olabilir mi?
Mubi’de restorasyonu yapılarak yayınlanan ve döneminin en önemli filmlerden biri olarak kabul edilen Metin Erksan’ın “Sevmek Zamanı” filminin konusu bu.
Başta CHP olmak üzere, 6’lı Masa–Millet İttifakı bileşenlerinin büyük başarısızlığı seçimi kaybetmekten çok, bu sonucu yönetememeleri oldu.
Öyle ki…
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna günler kala, herkes Sinan Oğan’ın 28 Mayıs’ta hangi ittifaka destek vereceğini merak ediyor.
İlk turda elde ettiği yüzde 5,17’lik oy oranı ile ikinci turun kilit ismi haline gelen Sinan Oğan hafta boyu görüşmelerini sürdürdü.
Gerçekten de bunu soruyorum. Tam olarak başlıktaki soruyu yani. Erzurum’da İmamoğlu ve beraberindekilere yapılan saldırı hakkında neyi tartışıyoruz?
Vallahi billahi bunu soruyorum. Çünkü hâlâ anlamış değilim. Yemin ederim ki anlamadım. Söyleyin bana neyi ve neden tartışıyoruz?
İnternet birçok şeyi olduğu gibi, seçim propagandalarını da değiştirdi. Eskiden meydanlardaki kalabalıklar seçim sonucuyla ilgili ipucu verirdi, şimdi de sosyal medyadaki hareketlilik, ilgi ve tepki bize daha gerçekçi ipuçları veriyor.
Tabii çok iyi izlemek, değerlendirmek ve analiz etmek kaydıyla.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan canlı yayında rahatsızlanınca herkesin yüreği ağzına geldi. Tüm programları iptal edildi ve evinde dinlenmeye çekildi. Yorgunluk ve üşütmeden kaynaklı bir rahatsızlık olarak açıklandı.
Fakat bu açıklama kimseyi tatmin etmedi. Sabah oldu, kaydadeğer bir açıklama yine yapılmadı. Hadi şöyle diyelim, vatandaşı tatmin edecek bir açıklama olmadı.
YSK’ya milletvekili listelerinin teslim edilmesi için son güne girilirken, partilerde de liste sıkıntıları devam ediyor.
Tüm partiler için sancılı bir süreç olduğu bilenen bu hazırlık aşaması, İYİ Parti içinde tam anlamıyla bir depreme yol açtı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, hafta sonu dört meslektaşımla birlikte beni de sohbete davet etti. Tahmin edebileceğiniz gibi tek konu deprem ve depreme hazırlık oldu.
Bakan Kurum, deprem bölgesinin yeniden inşası ile ilgili hazırladığı projeleri anlattı. Kurum şehir merkezlerinin tekrar planlandığını, ayrıca rezerv alanlara da yeni konutlar yapılacağını anlattı.
Seçime katılacak partilerin, milletvekili aday listelerini YSK’ya teslim etmelerine çok az bir zaman kaldı. Listesini YSK’ya teslim eden ilk parti MHP oldu. Diğer partilerde ise hummalı çalışma devam ediyor.
Partilerin milletvekili listelerinde neler olduğunu merak ettim. Ankara’daki kaynaklarımdan AK Parti milletvekili listeleriyle ilgili öğrendiklerim beni gerçekten çok şaşırttı.
Millet İttifakı’nın kurulma aşamasında, CHP’nin, DEVA, Gelecek, Saadet, Demokrat ve İYİ Parti’ye kendi listelerinden yer vereceği ifade edilmişti.
CHP’nin ortaklarına hem de seçilecekleri sıralardan milletvekili verecek olması parti teşkilatları içinde de tartışmalara yol açmıştı.
Türkiye’de göz göre göre futbol tarihimizin en büyük haksızlıklarından, en büyük adaletsizliklerinden biri yapılıyor ve Fenerbahçe ile Galatasaray el ele vermiş bu duruma alkış tutuyor. İnanılır gibi değil.
Depremin ardından Hatayspor ile Gaziantep ligden çekilmek zorunda kalınca, TFF, bu iki takımın kalan maçlarının hükmen mağlup sayılacağı kararını açıkladı.
Memleket Partisi lideri Muharrem İnce ile CHP arasında bir anlaşma sağlanması, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde orta yol bulması ihtimali kulisleri hareketlendirmişti.
İddialara göre Memleket Partisi, iki bakanlık ve beş milletvekilliği istemiş, ancak CHP bir bakanlık ve üç milletvekilliği önermişti.
Başlık çok iddialı oldu, farkındayım. Özellikle iki liderin buluşmasından sonra yapılan açıklamalar, “Muharrem İnce kesinlikle adaylıktan vazgeçmeyecek” yorumunu daha da ön plana çıkardı.
Fakat benim Ankara kulislerinden aldığım bilgi, Memleket Partisi ve CHP arasındaki görüşmelerin tamamen bitmediği yönünde.
Bir kez daha gördük ve anladık ki, bir TV dizisi dahi Türkiye’yi ikiye bölmeye, kutuplara ayırmaya yetiyor. Benim izlediğim tek dizi olan "Kızılcık Şerbeti"nden söz ediyorum.
Dizinin son bölümünün final sahnesi çok çarpıcıydı. Başkasını sevdiği halde muhafazakâr ailesinin zoruyla, aynı dünya görüşüne sahip başka bir muhafazakâr ailenin oğluyla evlendirilen Nursema’nın isyanını izledik.