Akademi dünyasında “Hocaların Hocası” olarak nitelendirilen ve pek çok siyasetçinin eğitiminde katkıları olan ünlü İktisatçı, merhum Prof. Dr. Sabahattin Zaim’in derslerinde sık sık tekrar ettiği bir söz vardır:
“Emeğin seyyaliyeti engellenemez…”
Çok ilginç zamanlardan geçiyoruz.
Beş yıl öncesinden başlayalım.
Eğer “Evet, unutalım. Çıkaralım hayatımızdan ve zihnimizden şu şerefsizleri” diyenlerdenseniz şu soru beraberinde geliyor:
“O halde FETÖ’cüler kendilerini neden unutturmuyorlar? Neden hâlâ yurt içinde FETÖ faaliyetlerine devam ederken yurt dışındaki firariler havlamaya devam ediyor?”
1601 yılında Shakespeare tarafından yazılan ve dünya edebiyatının en ünlü trajedilerinden birisi kabul edilen ʺHamletʺ adlı oyunun ilk perdesinin dördüncü sahnesinde Horatio’nun: ʺNereye varacak bunların sonu?ʺ sorusuna Marcellus; tiyatro tarihine geçecek ve günümüze kadar pek çok simgelere kaynaklık edecek şu cevabı verir:
ʺKokuşmuş bir şeyler var şu Danimarka krallığında…ʺ
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamuda tasarrufa gidilmesi için bir genelge yayınladı ama harekete geçen var mı?
Bence yaprak kımıldamıyor.
Ne alakası var demeyin. Şaka değil bu.
CHP yönetiminin akıl almaz izansızlıkları ve parti içi muhalefetin kripto tutumu, yaşanan çalkantılar parti tabanında büyük umutsuzluğa ve güvensizliğe sebep oluyor. Parti içi değerler sistemi tamamen altüst olurken siyasete olan inanç CHP tabanında artık anlamını kaybetti.
İnanın şu yaz sıcağında canım hiç CHP yazmak istemiyor. Nasıl olsa iktidara yakın bazı isimler fiks her gün “Buradan bize iyi ekmek çıkar, hem Başkan’ın da hoşuna gider” diye ya CHP’ye ya da Kemal Bey'e paso çaktıkları için bize gerek kalmıyor. Ama kardeşim bir bırakmıyorlar ki insanı. Her gün patlayan yeni bir bomba insanı hakikaten mecbur bırakıyor. Bir de oradan buradan işittiklerimiz üzerine eklenince çare kalmıyor.
Hele sonuncusu.
Dün gece saat 01.00’den itibaren sosyal medyaya düşen video konuşuluyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başkanlığındaki zoom toplantısı. Katılanların hepsi CHP’nin ense kulak yerinde isimleri. Kemal Kılıçdaroğlu’nun parlamentoya veda konuşmasında salya sümük ağlayan Grup Başkan Vekili Özgür Özel mi dersiniz, Gökhan Günaydın mı, Engin Altay mı, Bülent Tezcan mı? Hepsi sıra sıra dizili. Kemal Kılıçdaroğlu’nun herhalde basireti bağlandığı için teşkilattan sorumlu Genel Başkan Danışmanı olarak tayin ettiği Engin Özkoç’un da onlarla birlikte olduğunu öğreniyoruz. Kemal Bey kediye ciğer emanet etmiş yani. Diğerleri; Veli Ağbaba, Onursal Adıgüzel, Selin Sayek Böke, Hakkı Süha Okay, Muharrem Erkek, Gökhan Zeybek, Yaşar Seymen, Sevgi kılıç, Pınar Uzun, Turan Aydoğan , Ahmet Hakan Uyanık…
İmamoğlu’nun amiri pozisyonunda olanlar onun memuru gibi sıraya geçip “arz ediyorlar” hürmetlerini eksik etmeyerek… Artık AKSİYON alacaklarmış. İmza toplayıp partiyi olağanüstü kurultaya götürecek yolların taşlarını döşüyorlar. Parti Meclisi’ni toplantıya çağırmak için 13 imza yetiyormuş. Onu, hatta fazlasını toplamışlar.
Nazan Öncel benim dönüp dönüp en çok dinlediğim sanatçıların başında gelir. Onun besteleyip söylediği şarkıların çoğunu ezbere bilirim. Geçmiş yıllardaki gazetecilik dönemlerimde yaptığım haberleri nedeniyle kendisiyle hayli sohbet etmişliğim vardır. Akıllı bir insan olduğunu da bilirim. Ama sanırım o da rüzgâra kapılmış ya da arkasına almak istemiş, şöyle bir paylaşımda bulunmuş…
“Kız çocuklarının okutulmadığı, kadınların eve tıkılmaya çalışıldığı günlerde gururumuzsun Ebrar.”
İngiliz yardım kuruluşu Oxfam'ın raporuna göre dünyanın en zengin yüzde 1'lik kesiminin serveti, geri kalan yüzde 99'luk kesimin servetinin toplamına eşit.
Türkiye, bu yüzde 1’lik küresel yönetim şebekesinin yönettiği dünyada kendisine bir yer açabilmek için çırpınıyor. Sanayi ve ulaştırma altyapısını son 20 yılda 50 yıl ileriye götürerek, Millî Savunma Sanayii’nde müthiş adımlar atarak bunu başardı. Ama sonuçta önünde katedeceği uzun bir yol var. Misal ürettiği ve yazılımı kendine ait Millî Muharip Uçağı’nın motoru ABD’den. Ülkemizin uçak motoru üretme çalışmaları tüm hızıyla sürüyor ama yetişebilmesi 2033 yılını bulacak. Keza helikopterlerimizin, İHA ve SİHA’larımızın da durumu aynı.
Anlattı. Belki kaçıncı kezdi. Unutmak mümkün mü?
"02.00 sularında aradım. Bu onunla son görüşmemizdi. Bu son görüşmemizin halet-i ruhiyesini anlatmak çok zor. Aramızda çok duygusal bir görüşme oldu."
Dün sosyal medyada gördüğüm tweet çok canımı sıktı.
15 Temmuz gecesi Kuruçeşme Açıkhava’da ünlü türkücü ve sinema oyuncusu Yavuz Bingöl ile birlikte sahne alacak olan sanatçı Şükriye Tutkun paylaşmıştı ve şöyle diyordu:
Son üç gündür daha yoğunlukla işittiğim bir soru bu. Ama epeydir bu tarz sorulara sebep oluşturacak birtakım hareketlerin sinyallerini de alıyorduk.
Türkiye’ye gelen Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2,5 saat gibi çok uzun süren görüşmelerinin ardından düzenlenen basın toplantısını izlerken “Bir şey oldu” dedim. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın yüzü sadece yorgunluk değil, kıran kırana bir pazarlığın, mecbur kalmışlığın da ipuçlarını veriyordu. Sonra birden Rusya-Ukrayna Savaşı'na dair her zaman söylediği sözlerin arasında şu cümleyi duyduk:
Sosyal medyada Muhteşem adıyla paylaşımlar yapan bir kardeşimiz var. Kim olduğunu bilmiyorum ama takip ediyorum. Doğru bildiğini yazmaktan çekinmeyen biri.
Dün zam sağanağı ile Twitter ahalisi kıyameti koparırken şöyle demiş:
Merkez sağ nedir önce ona bir bakalım. Yani tarifi doğru yapalım da bu tarife uygun parti arayışını onun üzerinden yürütelim ve “Merkez Sağ toparlanabilir mi?” sorusunun cevabını öyle arayalım.
Öncelikle merkez sağ siyasi düşüncesinin eklektik ve bütünsel bir ideoloji olduğu söylenebilir. Bu ideolojinin temel siyasi unsurlarını da Türkiye’de 1945’ten itibaren kurulan merkez sağ partilerden yola çıkarak tarif etmek mümkün. Dr. Baki Erken bunu aşağıdaki kavramlarla açıklamış: