Fuat Uğur

Fuat Uğur

[email protected]

Son Yazıları

100 bin dolar için yıllık 20 bin dolar faiz...

Bu bilgiyi geçen gün bir tanıdıktan öğrenince şaşırıp kaldım.

100 bin dolara yıllık 20 bin dolar faiz.

Yazının Devamı

Kılıçdaroğlu’nun üç aşamalı plânı

Kapıyı açık bıraktım ama eli kulağındadır. Bugün yarın Şükran hanım da isyan bayrağını açacak büyük bir ihtimalle.

Şükran hanım kimdir, bilmeyenleriniz vardır belki.

Yazının Devamı

Dış sesi beğendiniz mi?

Sözcü TV’nin yaz dönemi mecburcusu Fatih Portakal beğenmemiş dış sesi.

Komikti.

Yazının Devamı

KİM YAZDI BUNU?

Adları hep isimsiz asker abidelerinin altında yazılacak olanlardı. Hayatı tırmalamaktan tırnaklarının içi toz toprak doluydu. Kimi dar gelirli memur, kimi işçi-köylü çocuklarıydı. Her ailede onlardan en az üç dört adet vardı ve dizlerindeki yaralar boyunlarına takılmış madalyaları gibiydi.

Cumhuriyet burjuvazisinin, İstanbul ve Ankara sosyetesinin ağzında gümüş kaşıkla doğan, iyi eğitim aldırılan, hayata 5-0 önde başlayan şanslılarından hiç değillerdi. Şarkıdaki gibi biraz terkedilmiş, biraz küskün ve incitilmiş, yetersiz sevilmiş çocuklardı.

Yazının Devamı

İstanbul’un köylerine bu kötülüğü yaptırmayın

Bilindiği üzere İstanbul’un çeperinde toplam 151 köy var. SİT alanı olan ve bazıları yerleşime açılsa da yatay yapılaşmanın ötesine izin verilmeyen bu köylerde hâlâ tarım ve hayvancılık yapılmakta. Seracılık çok gelişkin. İstanbulluların sebze ve meyve ihtiyacının bir bölümünü onlar karşılar ama pek gündeme gelmez nedense bu. Üstelik bu köylerin tarım üretiminde desteklenmesi gerekir.Şehrin çeperine gelirleri uygun olduğu için müstakil ev alarak yerleşen insanlar, “Biz burada oturalım, şehir de büyümesin, kimsenin konforu bozulmasın” dese de hayat istediğimiz gibi akmıyor maalesef. Şehir büyüyor, çoğalıyor. Yönetenlerin de arzusu bu yönde değil, biliyoruz.İstanbul’un orantısız büyümesiyle birlikte altyapı da yetersiz kalmakta, yol, tünel, metro ihtiyacı giderek artmakta. Bu ihtiyaç nedeniyle yapılan Kuzey Marmara Otoyolu ve İstanbul Havalimanı’na ulaşım yolları orman ve SİT alanlarının içinden geçmek zorunda kaldı.Tüm bunlar anlaşılır hususlar.Ama bu altyapı çalışmaları yürütülürken züccaciye dükkânına giren fil gibi yıkıp dökmemek, ortalığı toz duman etmemek gerek. Bu bakımdan Gayrettepe-İstanbul Havalimanı metrosu çok önemli bir adım. Bunu neden söylüyorum? Şimdi hem İstanbul Havalimanı’na hem de Kuzey Marmara Otoyolu’na erişimi çeşitlendirmek için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, önceki kabine döneminde eski Bakan Adil Karaismailoğlu tarafından bir proje başlattı. Maslak’tan hemen sonraki metro son durağı Hacıosman’ı Sarıyer’e bağlayan ve büyük kolaylık sağlayan tüneli KİLYOS’a kadar uzatma kararı aldı. Aslında bunun projesini ben ta geçmişte rahmetli Kadir Topbaş’tan işitmiştim. O zaman Kuzey Marmara Otoyolu bile yoktu gündemde.Şimdi o çalışma fiilen başladı. Tünelin çıkışı tam Kuzey Marmara Otoyoluna bağlanıyor. Böylece şehrin merkezinden yola çıkan bir araç, şehrin trafiğine takılmadan rahatlıkla İstanbul Havalimanı’na ya da Başakşehir’e, Çatalca’ya, Çanakkale’ye gidebilecek. TÜNEL YAPAYIM DERKEN GÖZ ÇIKARMAKAncak gelgelelim, bu tünelin beton kalıplarının üretimi için Kilyos’a bitişik köy olan Uskumruköy’de, zaten ormanın içinde kurulu Boğaziçi Beton fabrikasına ilaveten, tam bağlantı yolunun kenarına, ORMAN ALANININ DİBİNE ve akıl almaz biçimde yaz aylarında yüzbinlerce insanın denize girdiği Karadeniz sahiline dökülen DERENİN YANINA BETON SANTRALİ inşasına başlandı. İÇTAŞ adlı şirket yapıyormuş bu santrali. Bu çılgınlığın yaratacağı olumsuzlukları hemen sıralayayım size:1-Orman alanının içinden geçen Kuzey Marmara Otoyolu’na ilaveten bu beton santrali tam bir kirlilik üretme merkezi olacak.2-Atıkları çimento cürufu olarak dereye akıtılacak. Boğaziçi Beton fabrikasının atıkları da maalesef bir başka küçük dere yatağına bırakıldığı için yıllarca, o dere yatağının nasıl çimento çöplüğüne döndüğünü çevre köylerde yaşayanlar biliyor. O cüruf dediğim gibi yüzbinlerce insanın denize girdiği sahillere akıtılmış olacak. Zaten posalarını temizleyecek bir altyapı da olmayacak.3-Üretilen BETON KALIPLARI taşıyan tırlar o santralin kurulmak istediği alanda manevra yapamayarak trafiği tıkayacaklar ve kazalara sebep olacaklar. Çünkü santralin kurulmak istendiği alan tam da bir küçük yeraltı tünelinin çıkışında. Bu göz göre göre cinayete yeşil ışık yakmak anlamına geliyor. Bu arada 20 km. hızla gittikleri için tüm trafiği kilitleyecekler.4-Çevre köylerdeki çocuklar okul servisleriyle şehirdeki okullara giderken, yine o köylerdeki okullara çocuklar yine servislerle gelmekte. Olabilecekleri gözünüzde bile canlandırmayın bence.CUMHURBAŞKANIMIZA SORUN ÇÜNKÜ GÜMÜŞDERE’DE AKRABALARI VAR5-Yukarıda İstanbul’un 151 köyü olduğunu ve bunların çoğunda tarım ve hayvancılık yapıldığını belirtmiştim. O köylerden pek çoğu da santralin yapılmak istendiği Uskumruköy’ün ilerisindeki GÜMÜŞDERE ve KISIRKAYA köyleri. Her iki köyde de seracılık çok gelişkin. Hem sebze, hem de çiçekçilik alanlarında. Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu iki köyü çok iyi bilir. Çünkü İstanbul’da olduğunda Gümüşdere’deki akrabalarını sık sık ziyarete gelir, köylülerle kahvede sohbet eder, sorunlarını dinler. Bu anlamda onların yaptığı işin nasıl zarar göreceğini hesap etmek zor olmasa gerek.Beton santralinin sebep olacağı gürültü ve hava kirliliğini söylemiyorum bile.KİMSE TÜNELİN YAPIMINA KARŞI DEĞİL, AMA…Ben de 20 yıldır Uskumruköy’de ikamet ediyorum. O köylerdeki mandıracılığı biliyorum. Çünkü onlardan süt alıyorum düzenli olarak. Mandıra sahibi bu köylüler modern biçimde soğutulmuş olarak ürettikleri sütleri şehirdeki geniş bir nüfusa dağıtıyorlar. Bu tünelin yapımına kimse karşı değil. Ama insana faydalı olsun diye yapılacak bir hizmetin insanı ve çevreyi yok etmesine sebep olmamak gerek. O beton santralinin biraz pahalıya mal olsa da insana ve tabiata zarar vermeyecek bir yerde kurulması gerekmiyor mu?Aksini yapmakta ısrar etmek bilinçli kötülük olur.Sayın Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki bu kötülüğü yaptırmamalılar İstanbullulara ve İstanbul’un köylülerine. Bu köylerde yaşayan insanlar, üstelik ne bakanlıktan ne de belediyeden izin alınmadan yapılmakta olan bu inşaatın durdurulması için günlerdir seslerini duyurmaya çalışıyorlar.Bu sesi duyun lütfen.

Yazının Devamı

Berna’cığımın istediği oldu, ekonomi...

Ürün yabancı olsa da millî bulaşık deterjanı reklam yüzümüz Berna Laçin’i tanımayanımız var mı?

Son olarak nasıl yapıp ettiyse kendisini Türkiye’nin Paris Büyükelçisi'ne ağırlattı, sonra da olan oldu ve Büyükelçi’yi yerinden etti.

Yazının Devamı

Faik Öztrak ve bir popo davasının anatomisi

CHP’nin atalarından torpilli Milletvekili ve Sözcüsü Faik Öztrak geçen yıl; 30 Nisan 2022 tarihinde sosyal medya hesabından, Suudi Arabistan Prensi Muhammed Bin Selman ile bir araya gelen eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin samimi bir fotoğrafını paylaşarak üstüne şu ifadeyi yazmıştı:

“Show me the money.”

Yazının Devamı

Eski Bakan’ın İstanbul ve Ankara Büyükşehir...

Uzun zamandır aramıyordum kendisini. Zorlu bir seçim kampanyası döneminden geçildi. En çok çabalayanlardan biri de oydu. Müthiş bir performans koydu ortaya.

Yorgunluğunu atmasını bekledim açıkçası. Nihayet önceki gün mesaj gönderdim. Cevap verdi. Sonra da telefon etti ve epey konuştuk.

Yazının Devamı

Kılıçdaroğlu’nun, İmamoğlu’nu ikna etmeye...

Dikkat ediyor musunuz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partiyi yeniden Atatürkçü fabrika ayarlarına döndürüyor. Aralarında pek çok tartışmalı ve şüpheli ismin bulunduğu danışmanlarının tamamını işten çıkarmasından tutun da grupta buram buram “Kuvâ-yi Milliye” kokan konuşması bunun işaretleri. Önceki gece Halk TV’de Abdüllatif Şener’in itirafı da her şeyin üzerine tüy dikti. Ne CHP’ye ne de Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermiş meğer CHP Milletvekili Abdüllatif Şener. Artık eski CHP’li vekil diyelim ona çünkü istifa etmiş. Barış Pehlivan şaşkınlıkla “Siz ilk turda CHP milletvekiliydiniz, nasıl Sinan Oğan’a oy verdiniz?” diye soruyor. Şener “Verdim” diyor. Bu kadar, VERDİM… O “Verdim” cevabındaki tonlama beni benden aldı. Açık söylemek gerekirse çok eğlenceliydi.

Asıl meseleye gelelim. Sular durulmuyor tabii partide. Malum, Ekrem İmamoğlu’nun yarattığı fırtınalı tartışmalar. Görüşüp duruyorlar baba-oğul-kutsal ruh.

Yazının Devamı

Mehmet Bey ve Hafize Hanım 22 Haziran’da...

Herkes bu sorunun cevabını ararken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan gezileri sırasında beraber olduğu gazetecilere, faiz politikalarında bir değişime gidiliyor diye yanılgıya düşülmemesi gerektiğini belirtti ama şöyle de dedi:

“Başbakanlığım döneminde faiz 4,6’ydı, enflasyon da 6,2’ydi. Biz o zaman düşük faiz, düşük enflasyon teorisiyle çalıştık. Ama Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası'yla beraber atmasını kabullendik ve bu şekilde de enflasyonu tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik.”

Yazının Devamı

İmamoğlu’nun Ödipus Kompleksi ve baba-oğul...

Başlığa dair bir özet geçelim önce:

Freud'un psikanalitik teorisine göre ailedeki erkek çocuğun, karşı cinsteki ebeveynini, yani ANNE’sini sahiplenmesi, kendi cinsinden ebeveyni olan BABA’sını da saf dışı bırakma, ekarte etme konusunda beslediği duygu, düşünce, dürtülerin toplamına deniyor ÖDİPUS KOMPLEKSİ.

Yazının Devamı

Durun, siz kardeşsiniz!

Çok sevmiştik seni Heteredoks.

Ama bu Ortodokslar Nas filan dinlemedi şekerim.

Yazının Devamı

Emin çapalarken, vur beline kazmayı…

Aslında isminin zerre önemi yok yazacaklarımın dünyasında. Bu satırların konusu da değil ama şirretliği, edepsizliği ve yalancılığıyla, o kanalın müptezellik boyutunda müdavimi olanlarının kalbinde -nasıl oluyor bilmiyorum- müstesna bir yere sahip olduğundan, metaforunu başlığa kondurdum.

O dâhil seçim öncesinden yapılacak ne kadar çirkeflik varsa eksik bırakmadılar.

Yazının Devamı

Al sana bir Kürt! Al sana Ortodoks bir ekonomist!

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde konuşma yapıyor meydanda:

“Kürt aşağı, Kürt yukarı. Al sana bir Kürt!”

Yazının Devamı

Merve Dizdar ve Nuri Bilge Ceylan’lar...

Yukarıdaki her iki isim aslında birer sembol. Son haftalarda adları ödül törenlerinde yaptıkları konuşmalarla öne çıktı sadece. Kendini “Türkiye’nin Aydını” olarak tanımlayan akademi, medya, siyaset ve sanat camiasından geniş bir kesimi temsil ediyorlar. Ve onların ne denli haklı olduklarını samimi biçimde düşünen milyonlarca insan da var.

Aslında Merve Dizdar ve Nuri Bilge Ceylan nezdinde, bu camianın Türkiye demokrasisine, sosyolojisine, ekonomi politikasına, kadınların toplumdaki yerine dair fikirlerinde samimi olduklarını düşünüyorum.

Yazının Devamı