Yazarken yüzdeleri yasak olduğu için veremeyeceğim ama yapacağım tariften eminim ki az çok anlayacaksınız.
GENAR Kamuoyu Araştırma Şirketi’nin Başkanı İHSAN AKTAŞ ile konuştum. Çok ama çok ilginçti sonuçlar.
Baştan gidelim.
Sebeplerine de ardından gireceğiz.
Dün tv100 Programcısı Oğuz Haksever ile birlikte Atatürk Havalimanı’ndaki miting alanına ulaştığımızda saat 12.30 civarıydı ve Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın mitinginin başlamasına neredeyse 4-5 saat vardı.
Kürsünün önünü şimdiden birkaç bin kişi doldurmuştu. Alana baktım çok geniş. Yenikapı’nın 1,5 katıymış. Yedili Masa’nın dolduramadığı ve resmen fiyaskoyla sonuçlanan mitingin yapıldığı Maltepe Meydanı’nın da en az dört katı büyüklüğünde; yaklaşık 300 bin metrekare.
AK Parti iktidarının ilk yıllarıydı. Çiçeği burnunda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları karşısında şimdi adını hatırlamadığım gazetecinin gözleri faltaşı gibi açılmıştı.
Merakla Erdoğan’ın sözlerini tekrar ederek yeniden sordu:
Yedili Masa’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu için evvelden aklımdan geçen tanım, yerli ve yabancı dizilerdeki kötü karakterlerle bire bir örtüşmekteydi. Herkese güler yüzlü davranır, insanları sever, onların haklarını korur gibi konuşur, mütevazıdır ama bu hali sahtedir (FAKE). Öte yanda, çok derinlerde (DEEP) sinsi, arkadan insanların kuyusunu kazan, bin bir dolap çeviren, yaptığı kötülüklerin haddi hesabı olmayan, her şeyi inceden inceye planlayıp, sabırla herkesin başına çorap ören biri vardır.
Tabii benim bu tanımım DEEPFAKE kavramıyla birlikte çok “klasik” kaldı.
Bakınca, insanın “Bu ne yaman çelişkidir Allah’ım” diyeceği geliyor.
Yukarıdaki başlıkta, meselenin özeti var.
Sonuçlarını o buluşma mı desem, icapçı olarak davet edildi mi desem hep o “GİZEMLİ MOLA”nın ardından tek tek görmeye başladık.
Önce CHP aday listesi tanzim edildi.
Eskiler hatırlar, evvelden hayali ihracatçılar vardı.
Onlara “hayali yatırımcılar” eklendi.
İçişleri Bakanlığı, MİT ve Emniyet Teşkilatı tam da şu sıralarda teyakkuzdadır eminim.
Bu adamlar bulunmalı.
CHP’nin 14. katında son zamanlarda en çok konuşulan konu bu.
Sadece Yedili Masa mahfilleri değil, daha çok CHP’liler Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanma ihtimalini sevdiler malum.
Piyanist Fazıl Say iki gündür duyuru üstüne duyuru yaptı.
100. Yıl Marşı bestelemiş. Önce marşının sözlerini paylaştı sosyal medyasından. Şair Ayten Mutlu’nun 1984 yılında çıkan şiir kitabındaki “Ver elini” adlı şiirinden bestelemiş.
Yedili Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, ortağı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve arkadaşlarının kendisini “Kazanamayacak aday” olarak görmelerinde en büyük etken olarak işaret ettikleri Aleviliği konusunda nihayet konuştu. Seçim kampanyasını yürüten Amerikalı ekibin tavsiyesi üzerine Kılıçdaroğlu yıllar sonra “Ben Aleviyim” dedi.
Bugüne dek gizlemeyi tercih etti. Etrafındaki kişilere kendisinin Peygamber soyundan geldiği palavrasını yaydırdı, Konyalı Türkmen olduğu yalanını söyledi.
Herkesin açıkça gördüğü üzere İYİ Parti hızlı biçimde tarihe karışıyor. Partiden istifa edenlerin sayısı şimdiden 80 bine ulaştı. Belediye başkanları bile istifa edip AK Parti’ye geçiyor. Erzurum’da il yönetimi topluca istifa ederek yuvalarına; yani MHP’ye geri döndüler.
İYİ Parti’den giden oylar CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na geri dönmüyor. Üstelik İYİ Parti’nin baraj altı kalması artık an meselesi. Yedili Masa’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu telaş içinde. Çünkü şu anda durdurup yayınlamaktan vazgeçtikleri şişirilmiş kamuoyu yoklamaları bile istedikleri sonucu vermiyor. Muhalif medya ise “Seçim pusulasında Erdoğan’ın resminin dışındaki adaylara vurulacak mührün rengi kendiliğinden uçacak” diye akıllara ziyan gerekçelerle yenilgiye şimdiden kılıf üretmeye girişti. Kılıçdaroğlu’nun oyunu yüksek gösterirlerse çıkacak sonuçla ilgili mutlaka “şaibe” yaygarası yapacaklarının ipuçlarını vermeye başladılar. Hatırlarsanız Muharrem İnce yüzde 30 oy aldığında bile seçimin ikinci tura kaldığını iddia edecek kadar rahatsız bir güruh var bu cephede.
Formüller sadece fizik kuralları, matematik veya kimyasal bileşimler için geçerlidir diyenlerdenseniz başlıktakini anlamlandırmakta zorlanabilirsiniz.
Yukarıdaki formülün sosyolojik, siyasi, ekonomik ve güvenlik olarak bir karşılığı var oysa.
Geçen günkü yazımda AK Parti milletvekili aday listelerine ilişkin rahatsızlıklarımı dile getirmiş ve önemsediğim isimlerin de altını çizmiştim. İki ismi atlamışım. Çok değer verdiğim bilim insanlarından Prof. Dr. Mehmet Şahin’in Kahramanmaraş’tan, Diyarbakır Anneleri’nin cesur annelerinden, şimdiden efsane olmuş Ayşegül Biçer’in Diyarbakır’dan aday gösterilmesi hakikaten memnuniyet verici…
Aile boyu milletvekilliği alışkanlığından vazgeçilmesi ise çok yerinde olur. Selma Aliye Kavaf, Sema Ramazanoğlu, Mehmet Ramazanoğlu isimlerini hep merak etmişimdir misal. Acaba AK Parti’nin bu aileye bir borcu mu var diye… Üstelik onlardan biri; Selma Aliye Kavaf, kendisine sunulan tüm o makam ve mevkilerin artık devam etmeyeceğini anladığında derhal sırt çevirip başka bir partiye kapağı atmaktan çekinmemiş bir isim. Şimdi iki kardeş küsmüş. Bana ne Allah aşkına!