Dikkat ederseniz, Fazıl Say’ın müzisyenliği değil konuştuğumuz son aylarda. Dünyanın sirküle edilebilen birkaç bin konser piyanisti arasında yer alan bu isim, ne yazık ki ağzı bozuk, alt model bir Lütfü Türkkan profili çiziyor artık. Böyle dedim ama bir Google taramasında baktım ki bu davranış kalıbının kendisinde epey eski olduğuna dair haberler peş peşe önüme düştü. Piyanosunun başından siyasete ve siyasetçilere ayar veriyor, ona buna çemkiriyor, birine git, diğerine gel diyor. Ama bu arada, kendisine okkalı bir müzik eleştirisi yönelten, müzisyenliği ve yaptığı kayıtların üzerinden adeta ders veren Serhan Bali’nin Andante dergisinde yazan Feyzi Erçin’e de ağzına geleni söylüyor ve Instagram sayfasından takipçilerine linç ettiriyor. Yani, siyasetçilerin kendisinin her türlü hakaretini sineye çekmesini beklerken, bunu en doğal hakkı olarak görürken, sadece bir müzik eleştirisi karşısında böylesine öfkelendiğini görmek çok şaşırtıcı olabiliyor. Üstelik bu tahammülsüzlüğü o denli patetik bir hal alabiliyor ki onların “işten çıkarılması” gibi talepleri bile dillendirebiliyor Serhan Bali’nin anlattığına göre. Serhan Bali ile yapılmış şu röportajı okuyanlar (*) ne demek istediğimi anlayacaklardır. Ben dehşete düştüm çünkü.
MUHARREM İNCE’YE HAKARET ÜSTÜNE HAKARET
Hem CHP hem de İYİ Parti listelerinde FETÖ’cü isimler var. Çünkü İttifak’ın adayı Kemal Kılıçdaroğlu, sürekli takip edebildiğimiz üzere, FETÖ’cülere açık çek verdi. Önce KHK’lıların yargı, emniyet ve TSK mensubu olmasına bakılmaksızın görevlerine döndürüleceğini açıkladı, ardından da cezaevlerindeki darbeci FETÖ’cü şerefsizlerle helalleşeceğini bildirdi.
Kılıçdaroğlu bunun karşılığında FETÖ’den oyunu ve küresel gücü kendisi için mobilize etmesini istedi. Ama FETÖ Kılıçdaroğlu’nun KHK ve darbeci alçaklarla ilgili vaatlerini yeterli bulmadı ve bir de grup kurmak istediğini iletti. Bu istek karşılık buldu.
Biliyorum, şimdi size “Beğenmediklerinizi yazın” desem, eminim bana Türkiye’nin dört bir yanından onlarca isim gelecek.
Şu bir gerçek.
CHP’liler Türkiye’nin ekonomi politikasını eleştirirken hep Ali Babacan’ı suçlayıp “Türkiye’nin bugünkü sıkıntılarından o sorumlu” dedi.
Şimdi Ali Babacan’a oy verecekler.
İnsanlar en çok kendileri ya da yakınlarının sağlıkla ilgili yaşadığı problemler sırasında sınanırlar.
Hayatın insana sunduğu bir “armağan” gibidir bu süreç. Öylesine sancılı, acılı ve travmatik olur ki bazen “Allah’ım, bu imtihan ne zaman bitecek” diye yalvarırsınız kendinizle baş başa kaldığınız zamanlarda.
Bu başlığı okuyup da bana “Bizim partide böyle bir şey yok” demeye kalkışan olmaz umarım.
Ben inanmam da AK Partililer de inanmaz zaten.
Yazdıkları ve söyledikleri şu:
“Bir metrekarelik bir seccadeyi kutsallaştırıyorlar, Allah’a şirk koşuyorlar.”
Bugün size ilginç kulis bilgileri ve işitmediklerinizi yazacağım. Sadece CHP’den değil, Yeniden Refah Partisi ve Saadet Partisi de bu sayfanın konukları arasında.
Şimdi kimileri “Kemal Bey, Muharrem İnce’yi ziyaret ederek kendini küçük düşürdü” diyor.
Bu yazının konusu, kadının çalışma hayatına aktif katılımının AK Parti iktidarı döneminde çok fazla artması, sosyal hayattaki yerinin güçlenmesi değil. Keza kadınlara yönelik çalışma hayatındaki düzenlemeler de değil. Onlar ayrı bir başlıkta ele alınması gereken hususlar.
Kadınların en mağdur olduğu konu hepimizin bildiği üzere kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri. Bu yüzden de konu Anayasal ve yasal düzenlemeler.
Sizi dinlerler Sayın Kılıçdaroğlu.
Çok endişeliyiz.
Show TV’de yayınlanan diziyi ilk bölümünden itibaren izliyorum.
Dindar ve seküler iki ailenin bir evlilikle ortaya çıkan çatışmalarını, anlaşmazlıklarını, aşkları, entrikaları, kötülükleri, iyilikleri ve olumsuzlukları anlatmayı amaçlayan bir proje olarak başlamış.
Seçim yaklaştıkça daha belirgin hale geldi. Twitter yeni algoritmasıyla iktidar siyasetçilerini ve iktidara yakın isimlerin hesaplarını “görünmez” kılarak muhalif hesapların milyonlarca beğeni ve görüntülenme almasını sağlıyor.
Kendi hesaplarımdan biliyorum. Tüm yazarlara bakıyorum hepsi aynı şeyi söylüyor. “Sana özel” ya da “Takip ettiklerin” adı altında, karşına ne kadar muhalif hesap varsa onu getiriyorlar. Yazılarını sürekli okuduğum ve paylaştığım yazarları, hesapları asla göremiyorum. Takip etmemi önerdikleri de bu ve benzeri hesaplar.
CHP İstanbul İl Teşkilatı’nın fiili başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun konuşmasını dinlediğimde, böylesine “Kör gözüm parmağına bir strateji”nin, nasıl olup da Altılı Masa’ya ilişen muhafazakâr parti, cemaat ve tarikatların tabanındaki insanların gözlerini açmadığını hayretler içinde izliyorum.
Canan Kaftancıoğlu harbi bir din düşmanı olduğunu, dindarları, muhafazakârları sevmediğini hiç saklamıyor. Sözünü esirgememekte, inandığı doğruları söylemekte son derece dik bir duruş sergiliyor.
Artık “Yarın seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz” üzerinden yapılan “kamuoyu araştırmaları”nın birkaçı dışında çivisi çıktı.
Hele bazıları iyice zırvalamaya başladı.
Muhabir Cemre Nur Karaca yalnız değil.
Onunla aynı hastalıktan mustarip epey gazeteci, oyuncu, siyasetçi ve akademisyen var.