Tehditler:
“Türkiye kan gölüne dönecek!”
Alıştık artık Kemal Bey'in tehditlerine.
Öncekileri hatırlayalım:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar’a ağır eleştirilerde bulunmasını bir sportif faaliyet gibi izliyorum son zamanlarda.
O kadar çok sık yaşanıyor ki bu.
Şöyle bir hesapladım, tam 14 yıldan beri süt alıyorum Rasim Usta’dan. Mandırası Gümüşdere’de, bize yakın. Ama şehirde de süt dağıtıyor. Son bir yıldır iki ayda bir, utana sıkıla sattığı süte zam yaptığını bildirmekten helak oldu.
Ben de soruyorum tabii haliyle “Neden?” diye. Dün de konuştuk, litresini 18 liradan veriyor son üç haftadır. Sütü köylüden ve mandıralardan toplayıp litresini 22 lira ile 24 liradan raflara koyan şehirdeki marketçiler ona çok kızıyorlarmış 18 liradan sattığı için.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dünkü konuşmasında Demokrat Parti’nin 14 Mayıs 1950’de, yıllarca süren CHP liderliğindeki ceberut tek parti rejimine karşı verdiği mücadelede kazandığı seçim zaferine göndermede bulunarak, 2023 seçimlerinin tarihini işaret etti.
Artık kesinleşti, seçimler 14 Mayıs’ta yapılacak.
Ben de diyorum bu DEVA ve Genel Başkanı Ali Babacan’a ne oluyor.
İlk önce Türk Silahlı Kuvvetleri’ne PKK ve YPG terörüyle mücadelesinde hayasızca “kimyasal silah” kullanmakla iftirası atan TTB Başkanı sıfatlı Şebnem Korur Fincancı’yı korudu, savundu, ceza alıp tahliye edilince de yanına gidip “Geçmiş olsun” dedi.
Bu kadar rakı-balık, şarap keyfinin, tatilin ve son olarak da Saraçhane’deki kucaklaşma tiyatrosu ile taçlanan fiyaskonun ardından, partisi tarafından topa tutulan İmamoğlu’nun, “Durumunu bir Umre ziyaretiyle kurtarmasının tam sırasıdır” diye aklımdan geçiyordu ki haberi geldi.
Umre’ye gidiyormuş.
Kucağında köpeği, son moda kareli pijamasıyla boğazdaki evinin kanepesinde Milo Venüsü gibi uzanıp minnoş pozlar vererek ne yazık ki hafızalarımıza kazınan İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ı, biz daha sonraları şehit ailesine ettiği küfürlerle, gazeteci dövdürürken yeniden ve farklı bir yönüyle tanıdık.
Aslında sözünü etmek istediğim o değil.
Bugüne kadar hep “Aldatılmışlardır, yanlış bilgi vermişlerdir, bilmiyorlardır” demeyi tercih ettim.
Çünkü şimdiye dek aklımızın bir köşesinde hâlâ CHP’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi olduğu, ulusal egemenliğe ve bağımsızlığa düşkün, ülkesini satmayacak vatan evlatlarından meydana geldiği düşüncesi vardı. Bu yüzden de CHP’li siyasetçilere, gazetecilere, oyunculara, şarkıcılara FETÖ’cülerle aralarına mesafe koymaları gerektiği konusunda hep uyarıda bulunduk.
AK Parti’de 2023 seçimleri için milletvekili adayı olmak isteyenlere yönelik çalışma, geçen yılın Eylül-Ekim aylarında başladı. AK Parti Genel Merkezi’nden alınan bilgilere göre, öne çıkan isimler için 81 ilde anket çalışması yürütüldü. Genel Merkez yönetimi bir yandan mevcut milletvekillerinin performansını ölçtü, bir yandan da "yeni isimler, yeni yüzler" konusunda araştırma yaptı. Belirtildiğine göre, parti yönetimi vatandaşın beklentileri üzerine sahada yürütülen çalışmalardan yola çıkarak raporlar da hazırladı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sunulmak üzere.
Çalışmaları organize edenler, mevcut milletvekillerinin ve aday olacakların performansını nasıl ölçüyorlar dersiniz? Misal TBMM’ye devamlılık kaç puan? Sahada çalışma ve vatandaşla iyi bir iletişim, onların taleplerini Genel Merkez’e doğru yansıtma, bu konuda takipçi olma, ilgili olduğu alanda literatürü izleme, konumunu kullanıp çıkar elde etmeme (dürüstlük), seçmenle ilişkilerinde kibirli olmama, olaylara doğru teşhis koyma, ağzından çıkanı kulağı duyma, yenilikleri takip edip öneriler sunma, siyasi gelişmeleri iyi analiz edip sosyal medyayı doğru kullanma gibi kriterler puanlamaya dâhil mi?
Sonunda çıktı çıkacak, oldu olacak derken milyonlarca insanı ilgilendiren, hatta insanların karar açıklandıktan sonra sokaklarda halay çekmesine neden olan EYT kabul edildi ve kapsamı açıklandı. Daha doğrusu birkaç güne kadar Meclis’te oylanarak resmen de kabul edilecek. Erken yaşta emekli olma hakkını kazananlar, maaşları günümüz gerçekliğinde görece az da olsa çok mutlular.
Şimdi tabii STAJ MAĞDURLARI ile benim gibi İNTİBAK SORUNU yaşayanlar sırada bekliyor.
Ayıptır yahu.
Hadi bana bu iftirayı attınız, yılların siyasetçisi olarak kendinize nasıl layık gördünüz hastalıklı bir muhayyileden çıkmış olduğu alenen belli olan bu yakıştırmayı?
Geçen hafta o masadaki fotoğrafı görenler eminim çok umutlanmışlardır.
Masanın başında Ticaret Bakanı Mehmet Muş, iki yanında da rahat spor kıyafetiyle BİM CEO’su Galip Aykaç ile ŞOK, Migros ve A101 CEO’ları oturuyordu.
Tahmininiz doğru, o filme göndermede bulundum. Önyargılı biri değilim, gittim ve gördüm filmi. Salonda 3-5 kişi ile gazeteci arkadaşım Ekin Gün ve ben varız. Bilmeyenler için söyleyelim, Antalya’da neredeyse tüm ödülleri toplayan Emin Alper adlı yönetmenin filminin adı Kurak Günler.
Evveliyatı var.
Yabancı istihbarat ve entelijans servislerinin Türkiye’ye yakın ilgisi malum. Çok seviyorlar ülkemizi! Özellikle de ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve Rusya’yı bu konuda tek geçeriz.
Osmanlı’dan bu yana böyle. Türkiye kilit bir ülkedir. İçinde bulunduğumuz coğrafya sebeptir buna. Bu kilidi açacak anahtarı ele geçirmek, evin içine girip içeriden çökertmek de asıl hedeftir. Okullarından mezun ettikleri zihinsel köleleriyle, sivil toplum kuruluşu adı altındaki faaliyet alanlarında, medyada ve siyasal partilerde fonladıkları isimlerle bunu yaparlar. Hatta futbol takımlarının içine bile girerler. Sevimlilikleri, sosyal medyayı etkin kullanmaları ve etkileşimleri ile bunu çok iyi başarırlar. Hepsinden önemlisi de son derece akıcı Türkçe konuşurlar.