Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iade-i ziyaretinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile neler konuşulduğu basına yansıdı malum. CHP tarafı, gündeme getirilecek konular arasında, asgari ücret, en az emekli maaşı, yaş çay-bağday alım fiyatları gibi meselelerin yanısıra atanamayan öğretmenler ile özel okul öğretmenlerinin özlük hakları olduğunu da duyurdu.
Atanamayan öğretmenlerin neden “atanamadığı” nı geçtiğimiz haftalarda yazmıştım.
Son bir aydır, FETÖ elebaşının yeğeni Ebu Seleme Gülen’in çektiği video ile hop oturup hop kalkıyoruz.
Ebu Seleme’nin, FETÖ’nün Mustafa Özcan, Sait Kaya, Adil Öksüz, Cevdet Türkyolu gibi kodamanlarını işaret ederek “Hocaefendinin yanına gelip onu darbeye ikna ettiniz, hepiniz oradaydınız” demesiyle pek çok kişi nedense “Gördünüz mü darbeyi itiraf ettiler, itiraf ettiler işte” diye çok sevindi.
Bakırköy eski Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu ile 15 Temmuz darbe gecesini konuşmuştuk. Önceki gün bu sohbeti olduğu gibi, meslek ilkeleri gereğince hiç yorum yapmadan yayınladım.
Sebebini hatırlatayım.
O fotoğraf, o sahne gözümüzün önünden gitmiyor.
15 Temmuz gecesi, asker üniforması giymiş FETÖ’cüler tanklarla, uçaklarla darbe yapmaya kalkışmışlar, sokaklarda, köprülerde ve meydanlarda halkın üzerine kurşun yağdırıp Meclis ve Polis Özel Harekât Merkezi’ni bombalarken, Ankara’dan Atatürk Havalimanı’na inen uçağından sakin sakin çıkan ve yine aynı sükunetle tankların yanından geçerek giden Kemal Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafı.
CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, adeta PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın talimatını yerine getirircesine, bu terör örgütünün siyasal uzantısı HDP-DEM çizgisini “demokrasi” ambalajıyla bir güzel paketleyerek “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı devirme” hediyesi olarak CHP tabanına yutturdu.
PKK elebaşı ne demişti:
Özgür Özel ile başlayan dönemi destekleyen bir CHP’li tanıdığım söyledi bu sözü.
“Kılıçdaroğlu her konuşmasında CHP’yi zehirliyor. Sadece CHP’yi değil, toplumu da zehirliyor.”
Sinan Ateş suikastıyla ilgili gelişmeleri baştan beri uzaktan bakarak izledim.
Kimi gazeteci ve televizyon yorumcularının yazıp söylediklerine de mesafeli durdum.
Ülkemize karşı açılmış ve hedefinde insanlık olan bir savaşla karşı karşıyayız.
Sokak köpekleri ile çocuklarımızı, geleceğimizi hedef alıyorlar.
Tam kaç adet İncil bulunduğuna dair birtakım okumalar yapıyordum ve şu meşhur, bizim Genelkurmay’ın kozmik odasında saklandığı belirtilen BARNABAS İNCİLİ keşke yayınlanabilse diye aklımdan geçiriyordum ki Türkiye’nin en önemli yazarlarından biri olan Muhsin Kızılkaya’nın son kitabı elime ulaştı.
YOLUN BİTTİĞİ YERDE adını taşıyordu kitap.
Gazeteci kılıklı bir şahıs, kuş beyinli kimi dizi oyuncularına sormuş kamuoyu oluşturmak için, “Sokak köpeklerini uyutacaklarmış, ne diyorsunuz” diye.
Hepsi de çok “hayvansever” ya, üzüm üzüm üzülmüşler ve derin, anlamlı kelimelerini peş peşe sıralamışlar:
Batı’nın politikalarının, siyasi kararlarının özellikle Yahudi ve Hıristiyan inancından beslendiğini biliyoruz. Bu inanç temelinde faaliyet gösteren dini kurumlarla Batı ülkelerinde siyasetin ve bürokrasinin tepe yöneticiliklerine yükselen isimlerin, küresel sistemin başrol oyuncularıyla iş birliği içinde Ortadoğu’yu yıllardan beri nasıl kanlı bir biçimde dizayn ettiklerini yaşayıp idrak ediyoruz.
Bu saatten sonra kimse kimseye “siyaset bilimi” dersi vermeye kalkışmasın.
Ankara İl Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki kripto unsurlar tarafından, T24, Sözcü, Halk tv ve Cumhuriyet gibi bir takım muhalif kanal ve yayınların desteğiyle hayata geçirilmeye çalışılan mikro ölçekteki 17-25 Aralık konseptli kumpasın amacını katıldığım televizyon programlarında açıklamıştım.
“2028’deki seçimlere giderken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın etrafındaki güçlü isimleri hedef alarak itibarsızlaştırmak, bu isimleri Erdoğan’ın etrafından tasfiye ettikten sonra yine başka kumpasla diğerlerini de sıraya koyarak SAHA TEMİZLİĞİ yapmak… MHP ile ittifakı bozmak. Amaç Erdoğan’ı 2028 öncesi yanında doğru dürüst tek adam kalmamış biri olarak dımdızlak ortada bırakmak ve tabii ki seçimde ona ya da gösterdiği adaya kaybettirmek”
Soru tuhaf biliyorum ama doğru.
Sebebini anlatacağım.
Komünizm dedim ama Komünist Parti tarafından yönetilen Çin dâhil diğer otoriter ülkelere de haksızlık olmasın. Yazacağım olay oralarda bile yok.
Ülkemizin kredi notu için sürekli olarak S&P, Fitch, Moody’s gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının gözünün içine baktığımız şu dönemde Türkiye’deki acıklı ve komik bir durumu anlatmak istiyorum size.
Kime mi verilmeli?
Başta, yıllar sonra “Cinsel hayatım çok normal” diyerek ekranlarda yeniden bir yıldız gibi parlayan Uğur Dündar olmak üzere, Yılmaz Özdil, Ece Üner, Şahan Gökbakar, CHP milletvekilleri Gökhan Zeybek, Umut Akdoğan ve ismini sayamadığım, ekranlarda gördüğümüz tüm diğer oktrollere…