Eski Milletvekili Prof. Dr. Ufuk Uras 25 Kasım 2018 tarihli bir sosyal medya paylaşımında, “Türkiye’nin en cahil kesiminin Kemalistler olduğunu düşünüyorum. Kendilerinden çok eminler ve kendilerini hiç geliştirmiyorlar. İşin ilginç yanı Kemalistler Mustafa Kemal’i de hiç bilmiyor” diye yazmıştı.
Ben Kemalizm diye nitelenen “ideoloji”nin de belli bir eğitim olgunluğu gerektirdiğini düşünerek, bu ideolojik çerçevede örgütlenen ya da siyaset yapanları ayrı bir yere koyduğumu belirteyim önce.
Adayların açıklanmasıyla birlikte, daha doğrusu her adayın isminin açıklanmasının ardından pek çok olasılık ve tahminler ortaya atılır. Matematik hesaplar da yapılır ki buna ben de sıklıkla başvuruyorum. Özellikle de 14 Mayıs 2023 milletvekili seçimlerinin sonuçlarını, elimizdeki en kesin veri bu olduğu için hatırlatıyorum.
Misal Ankara’da daha önceki seçimde Mansur Yavaş’a oy veren Millet İttifakı bileşenleri olan İyi Parti, DEM, SP, GP, Deva, Zafer Partisi’nin yüzde 20’ye ulaşan oylarının hepsinin Mansur Yavaş’a mı gideceğini düşünmeliyiz? Tabii ki değil. Bu durumda 2019 seçimlerinde sadece iki puan farkla seçilen Mansur Yavaş’ın seçilebilme ihtimali nedir sizce?Tamam yerel seçim kodları ayrı yazılır ama bunu mutlaklaştırmak da bir o kadar yanlıştır. Üstelik şimdi Turgut Altınok gibi bir aday varken.
Daha ilk satırlarda Hizbullah’ın adını ilk kez, ne vakit sıklıkla işitmeye başladığımı anımsamaya çalıştım.
Konca Kuriş’le, evet.
İBB Başkan Adayı Murat Kurum’un önceki gün başıboş sokak köpekleriyle ilgili vaatlerini dinleyince es geçmek istemedim. Bu kangren olmuş yara üzerine yıllardır, hem önceki çalıştığım gazete Türkiye’de hem de https://www.tv100.com’da belki onlarca kez yazdım, sosyal medyada paylaşımlar yaptım. Konuya dair Mehmet Ali Önel, Sevilay Yılman, Yeşim Salkım, Prof. Dr. Alper Şenel, Ramazan Bingöl, Doç. Dr. Ahmet Emin Seyhan, Cüneyt Özdemir, Ferhat Ünlü, Prof. Dr. Ali Keskin ve isimlerini sayamayacağım kadar çok ünlü ve ünsüz isim, başıboş sokak köpeklerinin çocuklarımıza ve hepimize yönelik saldırılarına karşı kendiliğinden bir mücadele platformu oluşturdu. Dikkat ederseniz her biri farklı siyasal görüşlerden isimler saydıklarım. Bunu söylüyorum, mesele partiler üstü. Çünkü sorunun temelinde can güvenliği ve insan hayatı, çocuklarımız var.
İkamet ettiğim ve yaklaşık 3 bin kişinin yaşadığı sitede yaşayan ve çoğu muhalif olan kitlenin tamamı başıboş sokak köpeklerinin mağduru. İnsanlar site sokaklarında dolaşamıyor, yürüyemiyor. Site içindeki birkaç sokak köpeği hastası, ruh sağlığı bozuk insan o kadar şirretçe bağırıyor ve ses çıkarıyor ki herkes sinmiş durumda. Geçen yıl içinde sitemizde eşim dâhil 71 kişi yürüyüş yaparken köpekler tarafından ısırıldı. Artık gerisini, İstanbul’u ve Türkiye’nin tamamını varın siz hesap edin.
Haksızlık, adaletsizlik, zulüm ve soykırım…
Artık kitaplara sığdırılamayacak kadar çok.
Ben Ekrem İmamoğlu diyorum.
Aksini iddia edenler de var; güya Hareket Ordusu’nun lideri Özgür Özel’miş.
Bir mikro milliyetçilik lafı almış başını gidiyor.
Murat Kurum adı açıklanıncaya kadar, Cumhur İttifakı adayları arasında gösterilen kimi isimlere “kesin” gözüyle bakılıyordu. Gerekçesi ise belliydi:
Daha dakika bir, birileri hemen bu “olasılığı” dillendirmeye başladı.
Bilinen tabirdir:
Fetret’in tarihsel konjonktüre göre değişen anlamları var.
Kelime anlamıyla “İki olay arasında geçen süre” denmekte.
Kılık kıyafetlerine baktınız değil mi yakalanan 34 MOSSAD ajanının?
Sokakta görseniz hacı amca ya da başörtülü Ayşe bacı. Çoğu da göçmenlerden seçilmiş.
Epeydir başlamıştı da anlaşılan durmayacaklar.
Gazze’den Neo-Gezi’ye, “milliyetçilik” adı altında ırkçı faşizmin ve laiklik kisvesiyle sahte Atatürkçülüğün ayak seslerini işitiyoruz.
Olayı hatırlıyoruz.
Disney+ dijital platformu için çekilen Atatürk filmi aniden iptal edilmiş, Türkiye kamuoyunda bu işin arkasında Ermeni lobilerinin ve onları etkileyen FETÖ’cülerin olduğu söylenmiş ve kıyamet kopmuştu.
Dikkat çeken bir dönüş filmi çevriliyor İyi Parti’de. Bu bir üst akıl ruleti mi yoksa olayların kendiliğinden savrulduğu nokta mı henüz çözemedim ama “komplo teorisyeni” olarak suçlanmayı göze alarak konuyu takibe aldım.
Haksız mıyım?
Bu sorunun sebebi şu:
Uzun süredir geciktirilen Dışişleri Komisyonu sonunda “beklenen” kararını verdi.
Dün DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın yemek davetindeydim.
Yerel seçimler öncesi parti politikalarını anlatmak ve sorularımızı yanıtlamak istiyordu. Yani Altılı Masa’nın bitişinden sonra DEVA bağımsız ve bağlantısız olarak kendini ifade etmek niyetindeydi hissettiğim kadarıyla.