Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapan bir büyüğüm aradı.
Pazartesi akşamı programı izlemiş.
Türkiye’de bir siyasi parti kurup başarılı olabilmeniz için…
Veya…
Tarihçiliğimizde ‘Mısırlılaşma’ diye bir tanım vardır.
Orjinali…’Eygptitation…’
“Bir saat sonra da Pupp'ın restoranına gittim.
Tekmil masalar meşgul.
2000’li yılların başıydı.
O zaman çalıştığım haber kanalında özel bir haber için bir tesise gitmem istendi.
Bugün Hrant Abi’nin katledilişinin yıl dönümü…
HDP’li milletvekili Garo Paylan'ın, geçtiğimiz yıl bir TV ekranında Hrant Dink’i anarken şunları dediğini anımsıyorum:
Dünyada trafik yoğunluğu en yüksek şehir Rusya’nın başkenti Moskova olmuş.
Hindistan’dan Mumbai ikinci Bogata (Kolombiya), Manila (Filipinler), İstanbul (Türkiye) sırasıyla yoğunluğu en fazla olan şehirler olarak açıklanmış.
O viral görüntü sosyal medyada yayıldığında hepimiz mest olduk.
Paket getiren kurye çocuk, piyanoyu görünce, “Çalabilir miyim” diyor…
Ali Babacan birden ve ansızın bir çıkış yaptı.
Hem de bayağı ileri, cesur bir çıkış.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi geçtiğimiz günlerde bir simülasyon yaptırdı.
Bu kez salt Cumhurbaşkanlığı seçimi değil, milletvekilliği seçimlerinde de durumun ne olacağını öngören bir simülasyon çalışmışlar.
Anne babalar son yıllarda çocuklarına pek rastlanılmayan isimler koymak için yarıştalar. Tüm yaşam boyunca “farklı” olabilmek için girişilen amansız yarışta, daha ilk günden avantaj sağlayabilmek için akla hayale gelmeyen isimleri çocuklarına veriyorlar. Alya, Pusat, Ares, Korberk bunlardan bazıları.
Peki eskiden nasıldı? Anne babalar neye göre çocuklarına isim veriyorlardı?
Arabayla kırmızı ışıkta durdum.
Hemen yanıma yanaşan taksici beni tanımış olacak ki cama yapıştı.
Orantısız verilen cezaya tarihimizdeki en çarpıcı örnek İttihat Terakki’dendir.
İttihatçılarda üç tip ceza konuşulurmuş.
Bir önceki yazımı şu cümlelerle tamamlamıştım:
“Sanki birisi için ortam hazırlanıyor, alan temizleniyor.
İmamoğlu’na verilen akıl ve vicdan dışı karar kime yaradı?
Kılıçdaroğlu’na yaramadı.