Hacer Haniç

Hacer Haniç

Son Yazıları

Zirai don ve tarımda dayanıklılık zorunluluğu

Türkiye, geçtiğimiz hafta tarım hafızasına kazınacak ölçekte bir zirai don vakasıyla karşı karşıya kaldı. TARSİM’in (Tarım Sigortaları Havuzu) yaptığı açıklamaya göre, bu dönem son yılların en kapsamlı ve etkili don olaylarından biri olarak kayda geçti. Özellikle gece sıcaklıklarının ani düşüşüyle birlikte, ülke genelindeki birçok bölgede tarımsal üretim zarar gördü. TARSİM sigortalı üreticilere yönelik hasar tespit çalışmalarına başladığını ve sürecin titizlikle yürütüleceğini duyursa da, sahadaki endişeleri gideremedi…

Peki, bu durum ne anlama geliyor? Hangi sorunlar bizi bekliyor? Ve çözüm sadece sigortayla mı sınırlı?

Yazının Devamı

Siyasetin sosyal haritası

Türkiye siyaseti yıllardır kutuplaşma ekseninde analiz ediliyor. Ancak bu kutuplaşmanın arkasında yatan daha derin bir ayrım var: statik seçmen ile dinamik seçmen arasındaki fark.

Statik seçmen, siyasal tercihini yıllar içinde sabitlemiş, belirli bir partiye ya da ideolojiye sıkı sıkıya bağlı olan seçmen tipidir. Bu seçmen grubunun tercihi genellikle değişmez. Kimlik merkezlidir. Siyasi tercihini parti kimliksel aidiyete göre belirler. Siyasal aidiyeti bir inanç gibi yaşar: “Bizden” ve “onlar” ayrımına daha yatkındır. Muhalefet ya da iktidarda olmak davranışını fazla etkilemez: Oy verdiği parti yanlış yapsa da sorgulamaz desteğini sürdürür.

Yazının Devamı

Trump’ın yeni gümrük vergisi kararı

ABD’nin küresel liderliğinin sarsılmaya başladığı bu dönemde, ticaret savaşları artık sadece ekonomik birer araç değil, aynı zamanda jeopolitik hamleler haline geldi. Donald Trump’ın yeniden siyaset sahnesine çıkmasıyla birlikte ithalata yönelik tarifelerin geri döneceği sinyali verilmişti. Ve o sinyal artık somut adımlara dönüşmüş durumda.

Donald Trump’ın ticaret savaşlarını yeniden alevlendiren gümrük vergisi hamlesi, sadece dış ticaret dengelerini değil, ABD finans sisteminin kalbi Wall Street’in sinir uçlarını da tetikledi. Yatırımcılar ekran başında adeta “gelen son dakika bildirimleriyle” pozisyon değiştirdi. Trump’ın tüm ithalata %10 genel vergi ve Çin’e %34, AB’ye %20, Türkiye’ye %10 ek tarife kararı, ABD borsalarında tedirginliği anında yükseltti.

Yazının Devamı

Kuzeyin Oğlu’na veda

27 Şubat 1967’de Trabzon’un Maçka ilçesinde dünyaya geldi Volkan Konak. Doğduğu coğrafya, kaderini belirledi bir anlamda. Dağların sertliğiyle denizin asi ruhunu taşıyan Karadeniz’in bir evladıydı o. Ve yıllar içinde, sadece o toprakların değil, tüm Türkiye’nin “Kuzeyin Oğlu” oldu.

Volkan Konak, Türkiye’nin en özgün sanatçılarından biri olarak tanınır. Özellikle Karadeniz müziğini modern unsurlarla harmanlayarak geniş kitlelere sevdirmiştir. Hem halk müziği geleneğini koruyan hem de çağdaş düzenlemelerle yenileyen tarzıyla büyük beğeni kazanmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nda eğitim alan sanatçı ilk albümünü 1987 yılında yayınladı.

Yazının Devamı

Türkiye’yi güçlü aile yapısı ayakta tutuyor

Yalnızlaşan ve yaşlanan dünyada aile ve bayramların önemi…

21. yüzyılın sosyokültürel dönüşümlerinden biri, bireyselleşmenin yaşamın hemen her alanına nüfuz etmesiyle geleneksel aile yapılarının çözülmesidir. Kentleşme, dijitalleşme, küreselleşme ve tüketim kültürünün yaygınlaşması; bireyi ailenin, mahallenin ve milletin ötesinde yalnızlığa itmesiyle kimlik ve aidiyet sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu dönüşüm, yaşlanan dünya nüfusu ile birleştiğinde daha da karmaşık hal alıyor.

Yazının Devamı

Gençliğin gücü, siyasetin sorumluluğu

Ekrem İmamoğlu’nun yargıya intikal eden dava süreci siyasi ve toplumsal gerilime neden oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu duruma tepki olarak başlattığı boykot çağrısı yeni tartışmaları da beraberinde getirdi.

Özgür Özel’in sokak ve boykot çağrısıyla farklı alanlara taşınan bu siyasi gerilim, Türkiye’nin ekonomik istikrarını, genç neslin ruh halini ve eğitim sisteminin akışını olumsuz etkileyen bir role büründü.

Yazının Devamı

Hukuka saygı, sorumluluk ve sağduyu

Hukuka saygı, sorumluluk ve sağduyu kavramları, toplumsal düzenin ve adaletin sağlanmasında temel unsurlardır. Hukuka saygı, bireylerin ve kurumların yasalara uyma yükümlülüğünü ifade eder ve hukukun üstünlüğünün temel taşıdır. Sorumluluk, her bireyin ve kurumun kendi eylemlerinin sonuçlarına karşı hesap verebilir olması anlamına gelir. Sağduyu ise, bireylerin ve toplumun genelinin yararına olan kararlar alınırken mantıklı ve dengeli bir yaklaşım sergilemesidir.

Bu üç değer, özellikle siyasi ve yargısal süreçlerde ön plana çıkar. Adalet sistemi, hukuka saygı ve sorumluluk ilkeleri çerçevesinde işlemeli, kararlar sağduyu ile alınmalıdır. Kamuoyu ve medya, yargı süreçlerinin şeffaf ve adil olmasını sağlamak için eleştirel bir gözlemci rolü üstlenir. Bu, yargı kararlarının toplumun etik ve ahlaki değerlerine de uygun olmasını garantiler.

Yazının Devamı

Böl, parçala, yönet taktiği

Bu sabaha karşı İsrail’in Gazze'ye gerçekleştirdiği saldırılarda yüzlerce Filistinli’nin hayatını kaybetmesi, Netanyahu hükümetinin soykırım politikalarında yeni ve karanlık bir aşamaya geçildiğini gözler önüne seriyor. Uluslararası hukuku ve evrensel değerleri hiçe sayan bu saldırılar, insanlık adına bir meydan okuma niteliğinde. Küresel çapta barış ve istikrar arayışlarının yoğunlaştığı bir dönemde, İsrail’in bu saldırgan tutumu, bölgenin ve dünyanın ortak geleceğini tehdit ediyor.

Ortadoğu’nun kalbinde, Gazze ve Filistin meselesi, küresel siyasetin en karmaşık ve çözümü en zor sorunlarından biri olarak karşımızda duruyor. Filistin topraklarının İsrail tarafından işgal süreci, bölgesel çatışmaların ve uluslararası ilişkilerin en büyük deneme tahtalarından biridir. Bu yazıda, İsrail’in Filistin topraklarını nasıl işgal ettiğine, bu süreçte İngiltere ve ABD’nin oynadığı role ve Arap dünyasının bölünmüşlüğüne dair bir değerlendirme yapacağım. Süreç olayların akışını seyretmekten, üzülmekten, kınamaktan öteye geçmeyi, alınacak tarihi dersler ve önlemler noktasında kafa yormayı ve acilen çözüm üretmeyi gerekli kılıyor.

Yazının Devamı

Çakar kullanımı ve adalet algısı

Cübbeli Ahmet Hoca’nın kızının çakarlı bir araçla trafik kurallarını ihlal ettiği görüntüler kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı. Ardından Instagram’da lüks çanta, saat ve mücevherler satan, “Ersan Diamond” adıyla tanınan kişinin; çakarlı aracıyla çekip yayınladığı  video “çakar” kullanımının kime ve hangi gerekçeyle verildiğine dair tartışmaları yeniden alevlendirdi. Bu tip görüntüler artık bir istisna olmaktan çıktı; trafikte kendi alanında ayrıcalık hissiyle hareket eden “çakarlı lüks araç” sahipleri ile bir soruna dönüştü.

Peki, mevzuat ne diyor? Türkiye’de çakar ya da geçiş üstünlüğüne sahip ışıklı-sesli ikaz sistemi kullanımı; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Trafik Yönetmeliği çerçevesinde düzenleniyor. Normal şartlarda, çakar hakkı yalnızca belirli kamu görevlilerine, resmi kurum araçlarına ve acil durum hizmeti veren araçlara tanınmış bir ayrıcalıktır.

Yazının Devamı

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği, her dört ve beş yılda bir gündeme gelen, tarihsel bir süreç ve günümüzün çalkantılı siyasi, ekonomik ve kültürel dinamikleriyle şekillenen bir meseledir. 1987’de tam üyelik başvurusu yapılmış, 1999’da aday ülke statüsü kazanılmış olsa da, geçen on yıllar süresince müzakerelerde beklenen ilerleme kaydedilememiştir. Günümüzde artan ekonomik belirsizlikler, küresel ve jeopolitik krizler bu süreci daha da içinden çıkılmaz, karmaşık hale sokmuştur.

Avrupa Birliği’nin en büyük ekonomisi ve en etkili ülkesi olan Almanya, Türkiye’nin üyeliğine mesafeli yaklaşan ülkelerin başında geliyor. Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, 2017'de yaptığı açıklamada Türkiye’nin AB’ye hiçbir zaman tam üye olmaması gerektiğini savunmuştu. Bunun arkasında yatan temel nedenlerden biri, Türkiye’nin AB içinde nüfus bakımından Almanya’yı geçme potansiyeline sahip olması yatıyordu. Eğer Türkiye AB’ye tam üye olursa, Almanya’nın Avrupa Parlamentosu’ndaki nüfusa dayalı ağırlığı azalacak, bu da Almanya’nın AB içindeki liderliğini tehdit edebilecek bir gelişme olacaktı.

Yazının Devamı

Küreselleşme ve ekonomik kırılganlıklar

Küreselleşmenin hızla ilerlediği günümüzde, uluslararası ilişkilerde ve ekonomik arenada meydana gelen ani değişimler hem fırsatları hem de ciddi riskleri beraberinde getirmektedir. ABD'nin son dönemlerde yaşadığı siyasi dönüşümler ve ABD Başkanı Trump ile Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky arasındaki gerilim, bu risklerin ne yönde sonuçlanacağına dair belirsizliği artırmaktadır.

Bu siyasi çatışma, ABD, Rusya, Çin ve Avrupa ekseninde oluşan belirsizliklerle uluslararası güven ortamındaki sarsıntıların birleşmesi sonucunda, küresel ekonomideki mevcut kırılganlıkları daha da tetiklemektedir. Geleneksel ekonomi politikalarının yetersiz kaldığı, gelişmekte olan ülkelerin dış şoklara karşı daha savunmasız hale geldiği bu dönemde, her ülkenin kendi dinamiklerini göz önüne alarak bilimsel temelli ve yerelleşmiş çözümler üretmesi büyük önem taşımaktadır.

Yazının Devamı

Trump-Zelensky krizi

Dış politika, devasa bir tiyatro sahnesine benzer. Her aktör, kendi ülkesinin çıkarlarını savunur, sahnede ne kadar parlak görüneceğini önemser ve gelecek büyük oyunda konumunu sağlamlaştırmak ister. Geçtiğimiz hafta Oval Ofis’te gerçekleşen Trump-Zelensky gerilimi, bu dev sahnenin küçük fakat oldukça çarpıcı bir örneğiydi. Hem ABD Başkanı Donald Trump’ın sert ve kaba üslubu hem de Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky’nin hazırlıksız görüntüsü, diplomasi ve uluslararası ilişkilerin nasıl tuzaklarla ve sürprizlerle dolu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Bir liderin veya temsilcinin, kritik bir toplantıya önceden yoğun bir hazırlık yapması şarttır. Öngörülebilir soruların ve muhtemel restlerin hesaba katılması; gerektiğinde “B” ve hatta “C” planlarına sahip olmak çok önemlidir. Trump’ın üslubu herkesin malumu: Kaba tabirlerle, kestirme yorumlarla ve hatta alaycı tavırlarla rakibini köşeye sıkıştırma karakterine sahip bir siyasetçi. Dolayısıyla “beni zor durumda bırakır mı?” endişesi taşımadan, “bir şekilde idare ederim” demek Zelensky örneğinde olduğu gibi itibar kaybıyla sonuçlanabilir.

Yazının Devamı

Şifa ve rahmet ayı: Ramazan

Yeryüzü Ramazan’a, gökyüzü dualara hazırlanıyor… Her yıl olduğu gibi, bu yıl da Ramazan ayı, bereketiyle, huzuruyla ve şifasıyla kapımızı çalıyor. Rabbim, bu mübarek ayı İslam âlemine şifa ve rahmet kılsın…

Ramazan ayı, insanları doğru yola ileten, helali haramdan, hakkı batıldan ayıran Kur’an-ı Kerim’in indirildiği bir zaman dilimidir. Bakara Suresi’nin 185. ayetinde belirtildiği gibi; “sizden her kim bu aya erişirse, onu oruçla geçirsin.” Bu ifade, Ramazan’ın Müslümanlar için ne kadar önemli ve müstesna bir ay olduğunu açıkça ortaya koyar.

Yazının Devamı

ABD’nin şaşırtan hamlesi

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda, Rusya’nın Ukrayna’dan derhal çekilmesini talep eden karar tasarısı 18 “hayır” oyuna karşılık 93 “evet” oyuyla kabul edildi. Oylamada 65 ülke çekimser kaldı. Dikkat çekici bir şekilde, ABD ve Rusya tasarıya “hayır” oyu verirken, Türkiye “evet” oyu kullandı.

ABD’nin bu oylamada “hayır” oyu vermesi, uluslararası kamuoyunda şaşkınlık yarattı. Uzun süredir Ukrayna’ya destek veren bir politika izleyen Washington’un bu tutum değişikliği, çeşitli spekülasyonlara yol açtı.

Yazının Devamı

Ortak akıl ve inancın gücü: Beyaz zambaklar ülkesi

Rus yazar Grigory Petrov’un kaleme aldığı Beyaz Zambaklar Ülkesi, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, Finlandiya’nın büyük bir dönüşümden geçerek nasıl özgüvenli ve ileri bir ülke haline geldiğini anlatır. Kitap, yoksul, eğitim ve kültür düzeyi düşük Finlandiya’nın, bir planlama ile kısa sürede toplumun ileri gelen aydınları ve bilinçlendirilen halk sayesinde medeniyete kavuşmasını konu alır. Bir bakıma, ülkenin topyekûn kalkınma serüvenini, eğitime ve insana yapılan yatırımın sonuçlarını gözler önüne serer.

Kitabın temel mesajı, toplumun her kesiminin; siyasetçi, öğretmen, din adamı, işçi, patron, sanatçı, vb. sorumluluk alarak ülkenin geleceğini şekillendirebileceğidir. Grigory Petrov, özellikle eğitim, kültür ve milli bilincin önemini sıklıkla değinir. Snelman başta olmak üzere dönemin ileri gelen aydınları, bilim insanları halkı harekete geçirerek toplumsal bir seferberlik başlatırlar. Okulların iyileştirilmesi, ulusal kimlik duygusunun geliştirilmesi ve özgüvenin kazandırılması, yerel ve kültürel değerlerin korunarak evrensel değerlerle harmanlanması, Finlandiya’yı bataklıklardan beyaz zambakların yetiştiği bir ülkeye” dönüştürür…

Yazının Devamı