Gıda enflasyonu ve gıda güvenliği, günümüzün en önemli sorunlarından birini oluşturuyor. Türkiye yüksek gıda enflasyonu oranıyla öne çıkıyor. Yapılara araştırmalar Türkiye'deki gıda fiyatlarının üç yıldır sürekli artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Gıda fiyatlarındaki artış, halkın temel gıdalara erişimini zorlaştırarak gıda güvenliğini tehdit edici bir unsur haline geldi.
Gıda enflasyonu, gıda ürünlerinin fiyatlarının sürekli yükselmesini ifade eder. Bu durum, genellikle iki ana faktörle bağlantılıdır. Birincisi üretim maliyetleri: Tarım ürünlerinin üretim maliyetlerinde meydana gelen artışlar (gübre, enerji, iş gücü maliyetleri vb.) doğrudan ürün fiyatlarına yansır. İkincisi ise talep ve arz dengesizlikleri: Talep artarken arzın sabit kalması ya da azalması fiyatların yükselmesine neden olur. İklim değişiklikleri, tarım arazilerinin azalması, ekonomik krizler, pandemi, kuraklık, savaşlar gibi durumlar üretimi olumsuz etkileyerek arzı kısıtlar ve fiyatları yükseltir.
Kürt sorunu nedir? Kürtleri ülkesinde sorun gibi gösteren, hak ve taleplerin nerede sınırlanacağı bilinmeyen muğlâk bir konudur. Laf kalabalığı, laf cambazlığı üzerinden tartışılan Kürt sorunu hakikatin bulanıklaşmasına, birlik beraberlik, dayanışma ruhunun zedelenmesine yol açmaktadır.
Terör, Öcalan, Demirtaş, DEM, Kandil merkeze alınarak Kürtler ve ötekiler bağlamında tartışılan Kürt sorunu Kürt vatandaşların devletine mesafe koymasına, terör ve siyasi uzantılarına sempati duymasına sebebiyet vermektedir. Tahrik ve tehditle Türk ve Kürt düşmanlığı oluşturmak kin ve nefreti yaymak, Kürt algısının hafızalara olumsuz yönde yerleşmesini sağlamaktadır.
Devletin üç unsuru vardır: Millet, ülke ve egemenlik. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Cumhuriyetle birlikte egemenlik kayıtsız şartsız milletin olmuştur. Millet, devletin beşeri unsurudur. Devletin beşeri unsurunda milli bütünlük devletin sağlamlığı bakımından önemlidir.
Milli bütünlüğe sahip devletler krizleri kolay atlatır. Buna karşılık milli bütünlükten yoksun devletler büyük krizlerde dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışa giden süreci azınlıkların milli bütünlüğü bozması ile başlamıştır.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, Anayasa'nın 3. maddesine ithafen, “devletin ülkesi olmaz, devletin milleti olmaz” çıkışı büyük tepki toplamıştı. Sonrasında geri adım atıp, “Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle ilgili tartışma söz konusu değil” dese de tepkilerin önüne geçemedi.
Ardından gözler MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yapacağı grup toplantısına çevrildi. Geçtiğimiz hafta merakla beklenen konuşma gerçekleşti. MHP lideri, isim vermeden Kurtulmuş'u eleştirdi ve “Anayasa’nın ilk dört maddesi her türlü tartışmanın dışındadır” sözleriyle Türk milletinin yüreğine su serpti. DEM Partililerle tokalaşmasıyla ilgili tartışmalara ise, “terörle asla masaya oturulmaz, ben elimi yeni bir süreç için değil kardeşlik için uzattım” şeklinde açıklık getirdi.
Artan şiddet olayları ile her gün daha fazla dehşete düşüyoruz. Akla mantığa sığmayan kötülükler silsilesi etrafımızı sarmış durumda. Şiddetin normalleşme, sıradanlaşma riski ile karşı karşıyayız. Şiddetin tırmanışa geçmesi ve önlenemiyor olması çok vahim. Belli ki alınan önlemler yeterli değil.
Şiddetin sonuçları üzerinden çokça değerlendirmeler, yorumlar yapılıyor. Ya sebepler? Ancak doğru soru sorarak tespitler, öneriler, tedbirler noktasında sağlıklı bir yol izlenebilir. Sorduğumuz sorulara göre cevap alırız. Sorular düşünceyi başlatır cevaplar ise sınırlar…
Sanayi bir ülkenin üretim gücünü ve kapasitesini ifade eder. Sanayi sektörü ülkeler için en önemli kalkınma aracıdır. Sanayisi güçlü olan bir ülke kalkınır ve aynı ölçüde diğer alanlarda da gelişme kaydetmeye başlar. Yatırım, üretim, istihdam, ihracat odaklı büyüme stratejisi ile hareket etmeyen ülkelerin ekonomik çöküşü kaçınılmaz olur.
Bilhassa ihracatta ve dış ticarette ülkeye döviz girişinin sağlanması iç piyasayı rahatlar. Tüketime oranla üretimin artması ekonomiye pozitif anlamda yansır. Dış ticaret konusunda gelişen ve ürünlerini dışa satabilen ülkeler, ekonomilerinin refah düzeyine ulaşmasına katkıda bulunurlar. Ülke ekonomisini ileri taşıyan ilk adım üretim kapasitesinde yaşanan artışla atılır. Bunun yanı sıra ithalatın azalması ihracatın artmasıdır ve cari açığın ortadan kalkmasıdır. Bu da ancak sanayiye, üretime, imalata, ihracata önem vermekle mümkündür.
Son yıllarda şiddetin artış gösterdiğini, toplumun her alanına nüfuz ederek yaygınlaştığını fark ediyoruz. Sadece ülkemizde değil dünyada da şiddete eğilim hızı inanılmaz derecede yükseliyor. Rahatsız edici bu gelişmeler şiddetin nedenlerini ciddiyetle sorgulamamız gerektiğini ortaya koyuyor.
Öte yandan şiddetin normalleşmesi tehlikesi ile karşı karşıyayız. Şiddetin normalleşmesi sosyokültürel, ekonomik ve psikolojik birçok faktöre bağlıdır. Başlıca nedenler arasında medyanın rolü hayli büyüktür. Dizi, film, reklam, gündüz kuşağı yayıncılığı ve üçüncü sayfa haberciliğinde medya kuruluşlarının ve yapımcıların ahlaki ve etik kaygılarla hareket etmediğini gözlemliyoruz. Sunulan içeriklerin, verilen haberlerin kan dondurucu seviyede olması artık kimseyi şaşırtmıyor. Her gün daha kötüsü daha korkuncu olamaz dediğimiz vahim olaylar zinciri birbirini kovalıyor...
Siyasetin gündemi yeni Anayasa çalışmaları ile hayli meşgul. Seçimler bittiğinden bu yana başka bir şey konuşulmuyor. Varsa yoksa yeni Anayasa. Ekonomik, sosyal, siyasi sorunların çözümüne yönelik adamakıllı yeni bir hamle, belirsizliği ortadan kaldıracak, umutları yeşertecek, güven tesis edecek yeni bir atılım ne yazık ki göremiyoruz…
Muhalefetin ülke yönetmek gibi bir derdi ve sorumluluğu olmadığına göre, vatandaş içine düştüğü zorluğa katlanıp bulunduğu sıkışmışlık ortamından çıkmak için iktidarın gözünün içine bakıyor. Sabırla ha geçti ha geçecek diye bekliyor. TBMM'nin yeni yasama yılı 1 Ekim’de açılacak. Açılacakta ne olacak?
“Oğlum Behçet, sen bir medeniyetin iflâsı nedir, bilir misin? dedi. İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı insan yapan manevî kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü? Cahilsin; okur öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yoktur…
Bu sözler Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, medeniyet meselesini ele aldığı Mahur Beste romanında geçer. Tanpınar, Mahur Beste’yi, 1944 yılında kaleme almaya başlar ve toplumun sorunlarını eserine yansıtarak günümüze ayna tutar.
15 Temmuz darbe kalkışması sonrası gündeme gelen, askerî kurumların yeniden düzenlenmesi sürecinde askerî okullar da düzenlenme kapsamına alındı. Fetö yapılanmasının sızdığı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin astsubay ve subay ihtiyacını karşılayan Deniz Lisesi, Işıklar Askerî Hava Lisesi, Kuleli Askerî Lisesi, Maltepe Askerî Lisesi ile astsubay hazırlama okulları ve Harp Akademileri 31 Temmuz 2016 tarihinde yürürlüğe giren kanun hükmünde kararname ile kapatıldı ve tüm öğrencilerin bu okullarla ilişiği kesildi.
Aynı kararname ile subay ve astsubay ihtiyacını karşılamak amacıyla önlisans, lisans ve lisansüstü düzeyinde eğitim verecek olan Milli Savunma Üniversitesi kuruldu. Milli Savunma Üniversitesi, Türkiye’de askeri eğitim ve öğretimi bir çatı altında toplayan, Millî Savunma Bakanlığı'na bağlı askerî yükseköğretim kurumudur.
İzmir’de sosyal medya platformu Instagram’a getirilen erişim engelini eleştirdiği sokak röportajının ardından kullandığı ifadeler nedeniyle tutuklanan Dilruba Kayserilioğlu tahliye edildi. Tahliyesi gündemden düşmesi adına isabetli oldu derken ağzı bozuk Dilruba daha vahim bir gündemle karşımıza çıktı.
Ülkemizin siyasi iklimi Dilruba seviyesinde seyrediyor. Kin ve nefret söyleminin ödüllendirildiği, onur konuğu olarak ağırlandığı, el üstü tutulduğu siyasi ortamda sosyal, siyasi, ekonomik sorunlarımızı aşmamız hiç kolay olmayacak.
İki hafta önceydi. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisindeki bazı milletvekillerinin AK Parti’ye katılacağı yönündeki iddialara sert bir dille yanıt verdi. Davutoğlu, Gelecek Partisi’nin Türkiye’deki siyasi denklemi değiştirecek önemli partilerden biri olduğunu savunarak, “İstersek siyasi denklemi bir hamlede değiştirebiliriz” şeklinde konuştu.
Bu ifadelerin ardından eski MHP Milletvekili Arzu Erdem, sosyal medya hesabından Davutoğlu'na tepki göstererek bazı sorular yöneltti:
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 23. kuruluş yıl dönümünü kutladı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “bugün mutluyuz, gururluyuz, AK Parti ailesi olarak heyecanlıyız. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyerek revan olduğumuz millete hizmet yolunda bugün 23. yılımızı devirdik. Oyunları bozarak bugünlere geldik” ifadelerini kullandı.
Devamında parti teşkilatına seslenerek şunları söyledi: “Başlatacağımız büyük kongre maratonumuzu sadece bir vitrin yenilenmesi olarak değil, milletimizin beklediği kapsamlı değişimin ana zemini olarak görüyoruz. Kendini yorulmuş hisseden varsa onlardan kenara çekilip biraz soluklanmalarını istiyoruz.” Kim üstüne alınır? Hiç kimse…
Uzun süredir gündemde tutulan sokak hayvanları konusu can sıkıcı bir hale geldi. Aslında her şey başıboş köpekler söylemi ile başladı. Bu kavramı ortaya atanlar ve yayılmasını sağlayanlar hayati bir meseleye temas ediyoruz algısını başarılı bir şekilde yürüttü ve başıboş köpekler meselesi Türkiye’nin ana gündem maddesi tayin edildi.
Neticede 30 Temmuz’da TBMM Genel Kurulu’ndaki oylamada kabul edilen ve Meclis’ten geçerek yasalaşan 17 maddelik “160 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Resmi Gazete’de yayımlandı. Böylece kanun 2 Ağustos’tan itibaren yürürlüğe girmiş oldu.
Bilgisayar ve internetin hayatımıza girmesi ile birlikte dijital dönüşüm ve yeni medya kavramı ile tanıştık. Özellikle internet bağlantısının daha sık kullanılmaya başlanması her alanda yenilikleri beraberinde getirdi ve bütün sektörler bu yeni teknolojik gelişmeye ayak uydurmak için harekete geçti.
İletişimden bilgi almaya, reklamdan eğlenceye, e-ticaretten alışveriş deneyimlerine kadar pek çok kullanıcı davranışlarını etkileyen yeni medya kendi içinde kollara ayrılmaktadır. Özellikle sosyal medya platformları yeni medya kavramını en net ortaya çıkaran alanlardan biridir. Etkileşimin çok fazla yaşandığı bu alanlar yeni medyanın daha hızlı büyümesi ve geniş çevrelere yayılması ile sonuçlandı.