Türkiye nüfusu 2002’de 65 milyon iken 2025’te %30 artışla 85 milyona ulaştı.
Türkiye’deki traktör sayısı 2002’de 1 milyon 180 bin iken 2025’te %90 artışla 2 milyon 300 bine ulaştı.
Bunun başka adı yok...
Siz, "Esnafı boykot edelim" çağrısı yaparsanız kendi kendinizi bitirirsiniz.
Miting meydanlarında “Demirtaş'a selam” diyenler artık “İmamoğlu'na selam” demeye başladılar.
Karakterler değişti, ama siz bu filmi daha önce seyretmiştiniz.
Çünkü çiçek ile çöp arasındaki farkın onlar için önemi yoktur. Yegâne şiarları “konmak” ve hayatının rutinine devam etmektir.
Aslında bu söz “aşklar” için de geçerlidir. Sizin için her akşam hamur yoğuracak kızları bırakıp “Ay tırnağım kırıldı” diyen kızlara koştunuz ve onlar kıymetinizi bilmedi. Eve her akşam sizin için alın teriyle kazandığını ve emeğini getirecek adamları bırakıp magandalara koştunuz ve sonunuz adliye koridorları oldu. Çiçeklerin daha güzel olduğuna ikna olmadınız. Baktınız, görmediniz.
Türkiye'de "oyunculuk" sektörü sanat olmaktan çıkarak yapımcıların ve yönetmenlerin saltanatına dönüşeli yıllar oldu.
Yaşamını dizilerde oynayarak kazanan birçok oyuncu maalesef korku içindeler; zira işlerinden olurlarsa yapacak başka meşgale bulamamaktan korkuyorlar. Aktörlerin alternatifleri çok, artık herkes birbirine benziyor.
Tarihinde ilk kez “Türkiye içinden bir parti” yerli ürünleri boykot ediyor. Bu duruş, ülkeyi dinamitlemektir.
Eskiden PKK kepenk kapattırırken şimdi CHP mi kepenk kapattırıyor?
Madem “yerli markaları” boykot etmeye başladınız, o vakit bir dönem yapılmasını asla istemediğiniz, “Buraya uçak inmez” dediğiniz, Gezi Parkı olaylarının bitirilmesi için vazgeçilmesini şart koştuğunuz İstanbul Havalimanı'nı da boykot edin Özgür Bey!
Buradan kalkan/inen hiçbir uçağa binmeyin.
Pazartesi iftarımızı Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan ve sevgili meslektaşım Mustafa Yılmaz’ın davetleriyle Saadet Partisi Genel Merkezi’nde açtık.
Burası aynı zamanda Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk kez “Cumhurbaşkanı Adayı” olarak açıklandığı yer…
Ekrem İmamoğlu savcıların sorularına “Muhatap almıyorum” demek yerine sağlıklı cevaplar verse daha iyi olmaz mıydı? Belki önümüzdeki süreçte net ve sağlıklı cevaplar alırız.
Umarım heybeden başka turplar çıkmaz. Yaşananlar “İstanbul adına” üzücü ve kayıp yıllar olarak tarihe menfi yönde geçti.
Türkiye normalleşiyor.
Aldığım bilgiler; Milli Savunma’dan Dışişleri'ne, siyasi yetkililerden sahadaki haberlere dek PKK'nın Mayıs ayı içinde şayet büyük bir aksilik olmazsa kendini “süresiz lağvedip” silahları teslim edeceği yönünde.
“Türkiye’de hukuk yok” diyenlerin maalesef ne kadar “hukuksuz işler” yaptığı her geçen gün ortaya çıkıyor.
Ülke 40 yıllık beladan kurtulacakken “Terörsüz Türkiye” sürecine CHP’nin katkısı nedir? Bunu konuşmaları elzem iken “adaylık, diploma” gibi meseleler CHP’nin sanki ekmeği ve suyu gibi oldu.
Ankara’da siyaset kazanı son dönemde biraz daha hızlı kaynamaya başladı.
Telefonlarımız daha sık çalıyor.
İsrail bizim dostumuz değil, İran bizim düşmanımız değil...
İran'la 17 Mayıs 1639'da, 400 sene evvel, o dönemki Devlet Başkanımız 4.Murad'ın Bağdat seferi sonucu Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasında imzalanan “Kasr-ı Şirin Antlaşması”ndan bu yana ufak tefek mevzular dışında bir sınır sorunumuz olmadı.
Düne kadar, “Suriye’den bize ne? Araplara karışmayalım…” diyenler bugün, “Türk hükümeti Suriye’de olanları durdursun” diyorlar.
Ne oldu?
Trump-Zelensky kavgası aslında “madenler, yer altı zenginlikleri” üzerinden paylaşım kavgasıydı.
Bile isteye kavga ettiler.