Rahmetli Kadir Mısıroğlu’nun bir söyleşisini tekrar izledim.
Söyleşide CHP genel başkanlarını sayıp çıtanın giderek düştüğünü belirterek; “Kılıçdaroğlu, tahtadan kılıç, kesmiyor. Ondan sonra daha zayıfı gelecek” diyor.
Bu bir “Ankara kulisi” yahut “siyaset meydanı” yazısı değildir.
“Seçim döneminde” kimseye mesaj verme gayreti içinde değilim.
Türkiye, kim ne derse dersin, herkes bilir ki genel ve yerel seçimlerin olabilecek en sağlıklı yapıldığı ülkelerden biridir.
2002'de tek başına iktidara gelen Recep Tayyip Erdoğan'lı AK Parti hükümetleri nasıl oluyor da depreme, sele, ekonomiye ve tüm olumlu/olumsuz koşullara rağmen yine, yeni, yeniden “en favori parti” konumuna geliyor?
Ben demedim.
Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’na “genel seçimlerde” yerel yönetimi bir kenara itekleyerek cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olun diyen kimdi?
Nasıl anlaştı mesela?
Cumhurbaşkanlığı seçiminde “ortak aday çıkaralım” mı dedi?
LGBT'ye destek vermek de CHP'nin Belediye Başkan adayı olmanıza yetmedi değil mi Tunç Bey?
Tarkan'a konser verdirmek de boşmuş!
Neredeyse dört aydır soykırım aralıksız sürerken katledilen sivil sayısı 30 binli rakamlara yaklaşmak üzere…
İsrail’in soykırımı son dört ayda yoğunlaşmış olsa bile aslında 75 yıldır süren katliamlar silsilesi var.
40 metrekare, iki göz bir ev...
Sekiz kardeş aynı evde büyümüş...
AK Parti dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara’nın ilçelerini açıklamasıyla beraber önemli bir “imtihanı” başarıyla atlattı.
“İmtihan” diyorum, çünkü 2019’da kaybedilen iki büyük başkentin “yeniden” alınması ancak bir imtihandır.
Nihayet başardık.
En azından “Eller aya giderken biz yaya kalıyoruz” sözünü bertaraf etmiş olduk.
“Türk Silahlı Kuvvetleri tepemize çöktü, ABD’nin devasa desteğine rağmen inlerimiz yerle bir oldu, girdiğimiz deliklerden dışarı başımızı uzatamıyoruz, mağaralarımıza ateşler düştü, sızdığımız yerlerden tek tek deşifre olduk” diyecek değiller ya!
“İncindik” diyecekler!
Günlük siyaset gelir geçer, geriye elinizde ya müreffeh bir vatan yahut zihinleri ve sahası işgal edilmiş bir alan kalır.
“Vatan” ile “alan” arasında büyük fark var!
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin’i göreve başladığı günden beri tanırım.
Geçtiğimiz gün kendisini ziyaret ettim.
“İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” sözü doğrudur.
Ekrem İmamoğlu İstanbul’u Kemal Kılıçdaroğlu ile beraber aldı, bu bir başarıydı; ama Türkiye’yi alamadılar.
Murat Kurum ile Bakanlık döneminde röportajlar yapmıştım, birkaç kere de bir araya gelmiştik; bunun dışında Ankara’daki çoğu basın toplantılarına da katıldım.
Şimdi İstanbul…