Tüm Dünya'yı etkisi altına alan Korona salgını bir tarafa, bu salgını fırsat bilen dolandırıcılar bir tarafa... Kendimizi hangisinden koruyacağımızı şaşırmış durumdayız... Hergün yeni bir haber ile karşı karşıyayız... Sosyal medya üzerinden gelen sorular, iş yerime gelen danışanlarım soruları ben dahil konunun uzmanlarını işin içinden çıkılmaz duruma sokuyor... Büyük iddialar ile pazarlanan bitkiler, yağlar... Sosyal medyada karşıma çıkan sponsorlu hesapları incelemeye aldım... Gördüklerim karşısında şaşırdım kaldım, Korona virüse karşı dualarla hazırlanan karışımlardan tutun, biz en doğalını yapıyoruz, paketli ürün yapmıyoruz, evimizin mutfağında, en temiz şekilde macun, iksir, yağ hazırladığını iddia eden yüzlerce hesapla karşılaştım. Hiçbir standarta uymayan, ilgili bakanlıkların izni olmadan, testlerden geçmemiş birçok ürün sosyal medya aracılığı ile insanlara satılıyor. Hem insanların inançlarını kullanan hem de insan sağlığını hiçe sayan bu hesaplarla ilgili gerekli denetimlerin yetersiz kalması fırsatçıların ekmeğine yağ sürüyor.
Mevcut sorun sadece ev tipi ürünlerde yok tabi ki ambalajlı ürünlerde ne yazık kı kalite sorunu ile karşı karşıya kalıyoruz.Ben bu yazıyı yazarken bir danışanımdan telefon aldım, telefonda bana ''Nane ve Kekik yağı aldım fakat hiç kokmuyor'' dedi... Son zamanlarda Covid-19 belirtilerinden olduğu için danışanıma acaba Covid mi olduğunuz diye sorduğumda, ''Yok hayır herşeyin kokusunu alıyoruz ama sadece bu yağlar kokmuyor, internetten sipariş verdik ucuz diye ve kandırıldık''dedi. Danışanımın Covid olmadığına sevindim fakat kandırılmasına oldukça üzüldüm.
Başlarda pek anlayamadım,salgın nedeniyle stres altında olduğumu o yüzden ağız çevremde ve çenemde sivilcelerin oluştuğunu sandım... Gün geçtikçe mevcut duruma alışıp adapte oldum fakat sivilceler geçmesi gereken yerde daha da fazlalaştı...Oysa ki çalışırken maske ve bone taktığımdan artık makyaj bile yapmıyordum. Cildimin gün geçtikçe güzelleşmesi gerekmez miydi? Cildim nefes alıyordu???
İşte aydınlandığım anlardan biri daha. Makyaj yapmıyordum ama ilk günden beri maske savunucusu biri olarak maskemi hep taktım. Sadece sorunum maske altında kalan bölgeydi ve nefes almıyordu...
Her ne kadar kişisel tedbirlerimizi almaya devam etmemiz gerekiyorsa da insan psikolojik olarak da ciddi anlamda rahatlıyor. Ben artık maske takmaya o kadar çok alıştım ki bazen evde bile kendimde bir eksiklik hissetmiyor değilim...
Fakat şu bir gerçek ki maskeyi taktığım zamanlar zaten yüzüm görülmüyor diye bakımlarımı da iyice ihmal ettim. Benim gibi durumda olanlar da olduğuna o kadar çok eminim ki... Artık kendimize bakmak evde hazırlayabileceğimiz kolay bakımlar ile moralleri yükseltme zamanı...
Hep merak ederdim ne olduğunu, sanırım o zamanlarda ilerleyen yıllarda Kudretnarı gibi birçok şifalı bitkiyle iç içe olacağımı ve bunu bir meslek olarak seçeceğim aklıma gelmezdi...
Tabii ki yıllar sonra öğrendim o meyvenin ne olduğunu ve faydalarını... Bilim dünyasının da oldukça ilgisini çeken ve üzerine birçok çalışma yapılan Kudretnarı özellikle mideniz ile ilgili rahatsızlıklarda imdadınıza yetişiyor...
Çok şükür ki yavaş yavaş bu duruma adapte olmaya başladık ve tüm uzmanların dediği gibi yeni normalleşme süreçlerine giriyoruz...
Bu süreçte sosyal medyadan birçok soru aldım... Çoğunluğu bağışıklık sistemini güçlendirmeye yönelikti...İkinci sırada ise uykusuzluk problemleri ve insanların kendini huzursuz ve depresif hissetmeleri ile ilgiliydi...
Daha ülkemizde görülmedi ama komşularımıza kadar yayıldı. Kendi adıma yorum yapmam gerekirse tedirgin ve endişeliyim. Bireysel korunmanın önemli olduğunun savunanlarındanım, devletimiz gerekli önlemleri almış olmasına rağmen önceliğimiz kişisel hijyenimize ve bağışık sistemimize önem göstermemiz doğrultusunda.
Kritik soru ise ''Bizler kendimizi nasıl koruyacağız?'' Kimi kelle paça çorbası içilmesini önerirken kimi ise bol ev yapımı turşu tüketin diyor... Bu öneriler korona virüse karşı önlem olabilir mi? Bu tartışmaların içerisine dahil olmak istemememe rağmen gelen bilgilerden şunu anlayabiliyoruz ki güçlü bağışıklık sistemine sahip olanlar şanslı. Birçok hastalıktan korunmak için güçlü bağışıklık sistemine ve sağlıklı bağırsak florasına sahip olmamız gerekiyor. Probiyotik ve prebiyotiklerce zengin beslenmek önemli.
Aslında çok da sevimli bir konu değil BİTLENMEK... Oysa ki son dönemlerde eyvah çocuğum bitlendi kurtulamıyoruz diye başvuranların sayısı hiç de az değil... Özellikle okul çağındaki çocuklarda sıklıkla karşılaşıyoruz...
Benim yaş grubumdan birçok kişi hayatlarının bir döneminde bu tatsız durumla karşılaşmıştır. Hatta o zamanlarda bite karşı önlüklerimize tutturulan o kötü kokulu kafurundan başka bir yöntem yoktu, ki onun da çok etkili olduğu söylenemez. Özellikle alerjik çocuklarda bazı sorunlara da neden olabiliyordu. Bit şampuanları pek yaygın değil mevcut olanların da doğal olmadığı bilinmekteydi.
Yıllardır kulağımıza küpedir fakat ben müsadenizle ufak bir değişiklikle ‘’Zerdeçal girmeyen eve doktor girer’ ’başlığını bu haftaki yazım için kullanmak istedim. Eskiden mutfaklarımızda Hint baharatlarından olan zerdeçal pek fazla bulunmamaktaydı fakat sağlıklı yaşam ile ilgili arayışlarımız bilim insanlarının çalışmalarını bizlerle paylaşmasıyla zerdeçalın adını bilmeyenimiz kalmadı.
Birçoğumuzun damak tadına uymadı, birçoğumuz ise evine aldı ama nasıl değerlendireceğini bilemediğinden kullanamadı. Benim mutfağımda tuzluk içerisinde tuz bulunmaz, ben lezzetlendirmeyi yıllardır baharatlar ile yaparım. Mutfakta iyi bir aşçı olduğumu iddia edemem fakat ben zerdeçalı asla yiyemem diyene bile o farketmeden zerdeçalı tükettirim .Tabii ki burada bir de püf noktası var. Yıllardır 'Nasıl yaparsanız yapın bir şekilde zerdeçal tüketin' derdik fakat artık diyoruz ki "Bu sağlıklı sarı kökün içerisindeki kurkumin maddesinin emilimini artırmamız gerekiyor." İşte bu noktada imdadımıza yine bir baharat yetişiyor: KARABİBER...
Bana da en çok sorulan soruların başında saç dökülmesi şikayetleri ile ilgili olanlar oluyor. Her zaman ilk tavsiyem bir hekim ile görüşüp gerekli tahlillerin yapılması oluyor. Dengesiz beslenme, hormonal sorunlar, genetik yatkınlık, troid bezi rahatsızlıkları, B12, demir, D vitamini, çinko eksiklikleri gibi durumlar saç kaybına neden oluyor.
Arı poleni içeriğindeki mineral ve vitaminler sayesinde saç dökülmesi sorunu yaşayanlar için oldukça değerli bir gıda. Her gün 1 yemek kaşığı keçiboynuzu özü , 1 tatlı kaşığı arı poleni ve 1 çay kaşığı kırmızı pancar tozunu karıştırıp tüketmek saç dökülmesi şikayeti yaşayanlarda oldukça etkili sonuçlar veriyor. Tabii ki düzenli kullanım ve 3 ay boyunca devamlılık oldukça önemli.
Hassas ciltler için tercih edilecek üünlerin doğal ve katkısız olmasına dikkat etmek oldukça önemli. Kullanılacak her ürün kullanılmadan önce kulak arkasına uygulanmalı ve en az 12 saat boyunca herhangi bi reaksiyon oluşturup oluşturmadığı incelenmeli. Hassas ciltlere uygulanacak her ürünün ilk haftalarda gün aşırı şekilde uygulanması cildin adaptasyonu içinde oldukça önemlidir. Aşındırıcı ve soyucu maskelerden de uzak durulmalıdır.
Hassas ciltlerin bakımında gül suyunun apayrı bir yeri var. Gülsuyu A ve C vitaminlerince zengindir, doğal bir antiseptik görevi görür, kızarıklık şişkinliklere karşı çok iyi bir yatıştırıcı etkisi vardır. Bana göre evin olmazsa olmazıdır. Gül suyu seçimi yaparken yüzde yüz doğal katkısız ve distilasyon yöntemi ile elde edilenler tercih edilmelidir. Gül suyu ve güllü su birbirine karıştırılmamalıdır. Hassas ciltler için en ideal cilt toniğidir.
Birçok kişi sadece masaj ile zayıflanabildiğine inanır fakat işin aslı pek de öyle değil. Zayıflamak için temel nokta kalori miktarını azaltmak ve hareketten geçer. Bunun yanında aromaterapik yağlarla yapılan masaj ise sizi sonuca çok daha kolay ulaştırır.
Çevremde sıklıkla karşılaştığım sorunlardan biri de her şeyi yapmasına rağmen kilo vermekte zorlananlar.
Oysa ki gün içinde en yoğun kullandığımız ve en fazla kirlenendir ellerimiz ve onları yıkamak sadece temizlik amaçlıdır. Bir de el temizliği için uygun temizleyiciler kullanmıyorsak sürekli kimyasal temizliyicilere maruz bırakıyorsak bakım şart. Hayatın yoğun koşuşturmasında hiç zaman bulamıyorsanız ilk yapmanız gereken doğal el sabunlarına geçiş yapmanız olacaktır.
Tabii ki bununla da bitmiyor. Özellikle mutfaklarda kullandığınız deterjanları hemen ekolojik alternatifleriyle değiştirmeniz gerekiyor. Eskiden pahalı olan bu ürünlere artık çok daha makul fiyatlarla ulaşabiliyorsunuz, ekolojik ürünleri kullanmaya başladığınızda zaten ellerinizdeki ilk değişimi net bir şekilde farkedeceksiniz.
Bu hafta sizlere ağız bakımı ile ilgili vereceğim doğal tariflerin yanında oil pulling, yani Yağ çekme yöntemi, ile ilgili de bilgi vermek istiyorum.
Yaklaşık 5 senedir her sabah güne hindistan cevizi yağı ile oil pulling yaparak başlıyorum. Artık benim için her sabah yüzümü yıkamadan farksız olan bir ritüel oldu. Aslında bu yöntemin kullanımı çok eski zamanlara dayanıyor.
Ülkemizde şu sıralar meyvenin kendisini bulmak zor olsa da geçtiğimiz haftalarda gezindiğim bir organik markette Açai berry nin tozunun artık ülkemizde de satıldığını gördüm. Yeni tariflerde kullanmak üzere hemen bir paket aldım. Daha önce methini Amerikalı televizyon yıldızı Oprah Winfrey’den ve Dr.Öz’den duymuştum. Mor bir meyve olan Açai berry nin tozu da oldukça iştah kabartıcı olarak görünse de bu sene onu zayıflamaya olan etkileriyle de sıklıkla göreceğiz gibi görünüyor.
Açai berry meyvelerinin antosiyanin ve polifenollerce oldukça zengin olması onu güçlü bir antioksidan yapmakta. Aynı zamanda kalp ve damar sağlığının korunmasında, sindirim sisteminin düzenli çalışmasında, vucudumuzu serbest radikallerin istilasına karşı korumada, bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirmede, beyin fonksiyonlarının korunmasında, enerjimizi artırıp fiziksel performansımızın artırılmasında, saç dökülmesinin önlenmesinde, selülit görüntüsünün azaltılmasında ve cildimiz için gerekli olan ihtiyaçları sağlaması açısından da süper gıda ismini fazlasıyla hak ediyor.
Üniversiteye gireceğim yıl komşumuz bir kavanozun içerisinde Kombucha mantarı getirmişti. Tabii ki o dönemlerde adını sanını bilmiyordum. Hatta içildiğini bile bilmiyordum. Bana özel bir mantar olduğunu 7 gün boyunca çay suyu ve şeker ile besleyip çoğaltmam gerekiğini çoğalttıkça da sevdiğim kişilere dağıtmam gerektiğini anlatılmıştı.
Annemle birlikte özenle büyüttük dileklerimizi yerine getirecek mantarı konu komşuya dağıttık. Sonuç mu? O sene üniversite sınavını kazanamadım! Oysaki sevgili komşum hurafeleri bir kenara bırakıp bize faydalı bir içecek olduğunu, hafızayı güçlendirip konsantrasyonu artırdığını, yoğun enerji verdiğini, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini anlatsaydı eminim ki sınavdaki şansım çok daha yüksek olurdu...