Sağlıklı çalışan bir sindirim sistemimi, besinleri en küçük parçalarına ayırarak bağırsaktan emilimini ve atımını sağlar. Fakat yüksek karbonhidratlı beslenme, stres, ilaç kullanımı, yetersiz veya aşırı fazla beslenme sonucunda sindirim sistemi enzimleri bu durumdan etkilenir ve besinleri sindirememeye başlar. Bunun sonucunda ise; gaz, şişkinlik, hazımsızlık, kötü kokulu gaz ve dışkılama, yağlı dışkılama gibi problemler ile karşılaşılabilir.
Böyle bir durum ile karşı karşıya kaldığınızda beslenme düzeninizi gözden geçirmek ve bazı besinleri beslenmenize eklemektir. Bazı besinler doğal sindirim enzimi içerir. İçerdikleri bu enzimler sayesinde besinleri daha kolay sindirmenizi ve şikayetlerinizin azalmasını sağlarlar.
Detoks, yani bilimsel adıyla detoksifikasyon; karaciğer, böbrek ve bağırsakların aslında düzenli olarak yaptığı vücudun zararlı olan maddeleri uzaklaştırma işlemidir. Fakat kötü beslenme, yetersiz uyku, bazı metabolik ve otoiümmün hastalıklar, ilaç kullanımı ve bağırsak problemleri vücudun detoks mekanizmasını bozabilir. Bu sebeple de toksinler vücutta birikmeye başlayabilir. Bu da birçok farklı sağlık ve kilo problemini beraberinde getirebilir.
Son dönemlerde vücudunun detoks mekanizmasında problem olan kişiler için üç günlük çok düşük kalorili ve sadece sebze içeren diyetlerin detoks adı altında önerildiğini görüyorum. Fakat gerçek detoks, sizin metabolizmanıza uygun yeterli ve dengeli bir beslenmenin uzun süre uygulanmasıyla mümkün.
Sağlıklı bireylerde açlık durumunda mide içi ph değeri ortalama 1.3 - 3.0 arasında değişmekte iken, tokluk durumunda 7'ye kadar çıkabilir. Fakat sağlıksız beslenme, ilaç kullanımı, stres gibi sebeplerden kaynaklı mide asidi olması gereken değerlerin dışına çıkıp, yetersiz kalabilir.
Özellikle Helicobacter pylori geçmişi olan, her yemek sonrası hazımsızlık ve şişkinlik yaşayan, demir ve B12 seviyeleri takviye kullanımına rağmen yükselmeyen, proteinli besinleri sindirmekte cok zorlanan biriyseniz mide asidiniz yetersiz olabilir.
Bir süredir haberlerde, yazılarda, sosyal medyada ceviz suyu içmenin mucizevi bir şekilde kolesterole iyi geldiğini ve çok sağlıklı olduğunu duymuş olabilirsiniz. Fakat hiç bir bilimsel dayanağı olmayan bu bilgi, fayda sağlamakla kalmayıp size daha çok zarar verebilir. Nasıl mı?
Ceviz suda bekletildiğinde fitik asit denilen bir bileşenin suya geçişi olur. Bu bileşen ise fitaz enzimi ile sindirilir. Fakat insanlarda fitaz enzimi bulunmadığı için, bu enzim sindirilemez.
Çoğu kişi diyet yaparken sadece makro besinlere yani; karbonhidrat, protein ve yağların dengesine odaklanırken aslında mikro besin ögelerini gözden kaçırır. Peki mikro besin ögeleri nelerdir? En önemlileri hangileridir? Ve gözden kaçırırsak ne olur? Mikro besin ögeleri; vitaminler ve mineraller… yani diyetimizin de, sağlığımızın da diğer kilit noktaları.
Özellikle bazı mikro besinleri yetersiz aldığımızda kilo vermede zorluk, metabolik hastalıklara yatkınlık, güçsüzlük, halsizlik vebenzeri birçok sağlık problemi ile karşı karşıya kalırız. Bu sebeple mikro besinleri yeterli almak her açıdan önem taşır.
Genellikle kurutulup toz haline geldikten sonra tüketime sunulur. Dünyada süper besin olarak görülen spirulinaya süper yerine fonksiyonel besin demek benim için daha doğru diyebilirim! Çünkü vücut için fizyolojik fonksiyonları oldukça fazla.. Peki faydaları nedir, kimler kullanmalı gelin beraber bakalım.
Yaz sıcaklarında diyet yapmıyorsanız bu tarifleri deneyinYaz sıcaklarına uygun diyet nasıl yapılır?
Yaz aylarında artan sıcaklar sebebi ile daha fazla taze, soğuk ve hafif şeylere yönelme ihtiyacı ve hareket durumu artsa da, sosyalleşmenin artması, tatiller ve eğlenceler ve düzensiz beslenme ile de kilo kontrolünü sağlamak zorlaşıyor.
Eğer herhangi bir hastalığınız yoksa tatillerde spesifik diyet listelerine bağlı kalmaktan ziyade önerilerle ilerlemeyi daha doğru buluyorum.
Bu öneriler;
Karaciğerimizin normal yağ içeriği ortalama %10 dur. Bu oranın daha fazla olması ise karaciğer yağlanması olarak adlandırılır. Türkiye’de her 4 kişiden birinin karaciğer yağlanması olması sebebi ile aslında önemli bir halk sağlığı sorunudur.
Bu sorunun temelinde ise tabiki beslenme yer alıyor. Özellikle göbek bölgesi yağlanmanın kadınlarda 88 cm’i, erkeklerde ise maksimum 101 cm’i geçmemelidir. Bu sayıların üzerinde olması karaciğer yağlanmasının göstergelerinden biri olabilir.
Bedenimizde her şeyde olduğu gibi vücut içinde bulunan sıvılarda denge halindedir. Gün içinde tükettiğimiz sıvılar ile attığımız sıvılar birbirini dengeleyerek vücutta su tutulumunu önler. Denge bozulduğu andan itibaren ödem adını verdiğimiz durumla tanışırız. Vücuda kaldıramayacağından daha fazla karbonhidrat, tuz ve tuzlu besinler göndermek en ana ödem nedenlerindendir.
Fakat tabiki ödemin bunlardan başka da sebebi olabilir. Bunlar: Bazı ilaçların kullanımı, regl dönemi öncesi ve esnasında meydana gelen hormonal değişimler, yüksek kortizol seviyeleri, bazı hormonel rahatsızlıklar, stress, sağlıklık bağırsak, böbrek hastalıkları, yeterli derecede sebze tüketmemek, normalden fazla karbonhidrat alımı sebeplerden bazılarıdır.
Fakat yazın gelmesiyle fiziksel aktivitemizin de arttığını varsayarsak doğru ve taze besinleri seçerseniz çok fit ve sağlıklı bir yaz geçirmeniz mümkün!
Bu sebeple bugün sizin için pratik, lezzetli, düşük kalorili ve çok taze bir kaç tarif ve önerilerimi derledim.
Ve bayram geldi... Uzun süre açlık psikolojisinden çıktıktan sonra, bayramda her şeyi normalden daha fazla yeme isteği ve ihtiyaç doğabilir. Bu ihtiyaçlar o an size büyük sorunlar çıkarmıyor gibi gözükse de, özellikle bayram sonrası tartıda görülen fazla kilolar, ödemler, bir takım yaşanılan sağlık problemleri can sıkıcı olabiliyor. O yüzden benim önerim; her zaman olduğu gibi bu dönemde de kültürümüze yerleşmiş şeylerden tam olarak kopmadan, keyifli bir bayram geçirerek yediklerinizi dengelemeyi öğrenmek.
Tabiki size bayramda diyet yapın demeyeceğim… Bence bu tarz zamanlarda kilo vermeye çalışmak veya canımızın istediği şeyleri bastırmak sonrasında daha büyük problemlere sebep oluyor. O yüzden bayramda kilonuzu koruyun, sağlığınıza zarar vermeyin bence en önemlisi bu.
İşte iftar ile sahur arasında hem kilonuzu hem de sağlığınızı koruyacak altın kurallar:
1- Tatlı tüketimini Ramazan ayı boyunca haftada 1- 2 gün ile sınırlayıp, tercihinizi sütlü tatlılardan yana kullanın.
Bu süre zarfından sonra oruç tutarken yoğun baş ağrısı, mide bulantısı, kilo artışı, mide ve hazımsızlık problemleri, iftardan sonra sonra uyku hali, güç ve kas kaybı yaşayan kişilerin sayısı oldukça fazla. Bu kişiler için ramazan ayı bir krizken, doğru beslenip bu problemleri aşabilirse aslında tam bir fırsat!
Peki ramazan ayını nasıl fırsata çeviririz?
Genellikle, endüstriyel atıklar, içme suları, pişirme ve işleme ekipmanları, paketleme-kutulama aşamaları gibi kaynaklardan bulaşarak sağlığımızı vücudumuza girebiliyor… Bu sebeple tükettiğimiz her besinin sadece çeşidi değil; nereden geldiği, nasıl paketlendiği, ne kadar beklediği bizler için oldukça önemli. Yapılan araştırmalara göre; hava kirliliği ve sanayileşmenin etkisiyle toprakta yetişen besinlerin içeriğinde yeterli denetim olmadığı takdirde ve bazı ilaç ve gübreler sebebi ile yüksek miktarda ağır metaller ile karşılaşılabiliyor. Bu sebeple üretim açısından güvenilir besinleri tüketmek oldukça önemli. Peki en çok hangi ağır metale dikkat etmeliyiz? Uzaklaştırmak için neler yapmalıyız? Biraz da bundan bahsedelim…
En sık karşılaşılanlardan biri alüminyum