CHP ve İYİ Parti arasında paylaşılamayan bir Ekrem İmamoğlu portresi var.
Şöyle ki; İYİ Parti penceresinden baktığınızda, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı için öylesine ısrar ediyorlar ki, “İmamoğlu İYİ Partili olmalı” demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
Birilerinin Kemal Bey’e sürekli hata yaptırdığını söyleyenler, Kılıçdaroğlu’na en yakın isimler.
Türkiye’nin ürettiği insansız savaş uçağı Kızıl Elma ilk uçuşunu yaparken, biz Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasını tartışıyorduk.
Zamanlama manidardı.
CHP, “Neye mal olursa olsun, Erdoğan’ı devirmek, seçimi kazanmak” üzerinden kendi kitlesini konsolide etmeye çalışıyor. İYİ Parti de zaman zaman bu gerilim rüzgârına kapılıyor.
Kılıçdaroğlu, “Sürekli gerilim, seçime kadar gerilim, sonuna kadar gerilim” anlayışını, seçim kazandıracak bir sistem sanıyor.
Bir çocuğun masumiyetine uzanan el kimin olursa olsun kırılır.
Sebep, sonuç, gerekçe, psikoloji, sosyoloji, inançsal kaygılar ne derse desin, altı yaşında bir çocuğun alçakça istismarına ilişkin ciddi iddialarla karşı karşıyayız.
5 Aralık 1934. Türk kadınının seçme seçilme hakkı anayasada yerini aldı. Atatürk birçok Avrupa ülkesinde olmayan bu hakkı 88 yıl önce seçim kanununa koydurdu.
Peki neredeyse bir asır sonra Türk kadını ne durumda?
Asgari ücretin kaç lira olacağı değil, kaç lira olması gerektiği önemli.
Bu konuya, yani asgari ücretin olması gereken miktara ulaşmasına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da çok önem verdiğini biliyorum. Bu nedenle şartların zorlanacağını, Cumhurbaşkanı’nın beklentileri boşa çıkarmayacağını düşünüyorum.
Şu an yazmaya çalıştığım konunun ne kadar zor ve çetrefilli olduğunun farkındayım.
Son dönemde en çok konuşup tartıştığımız sokak hayvanlarından bahsediyorum.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için zaman gittikçe daralıyor.
Eğer Cumhurbaşkanı adayı olmaya kesin kararlıysa, artık harekete geçmesi gerek. Peki Kemal Bey, “adayım” demek için neyi bekliyor?
İstiklal saldırısında ağladığımız Ecrin’in, Karkamış’ta şehit olan 22 yaşındaki öğretmen Ayşenur Alkan ile 5 yaşındaki Hasan Karataş'ın kanlarında kimlerin eli var?
Türkiye etrafını saran ateş çemberinde kimlerle dans ediyor?
Altılı masa mı, altılı koalisyon mu yoksa altılı belirsizlik mi?
Adına ne derseniz deyin, neresinden bakarsanız bakın, kendi ifadeleriyle, Türkiye’yi altı parti birlikte yönetecek. Bakanlıkları paylaşacaklar. Bütün parti liderleri ya cumhurbaşkanı yardımcısı ya da bakan olacak. Bunun pratikteki net adı: “Altı Partili Koalisyon”dur.
İstiklal Caddesi’ndeki hain saldırıyı provoke etme anlamına gelecek açıklamalar, “Biz yapmadık” diyen PKK’nın ekmeğine yağ sürerken, teröristlerin ipini elinde tutan uluslararası aktörlerin de hoşuna gidiyor olmalı.
İçişleri Bakanlığı, bombayı koyan kadın teröristin, PKK/PYD tarafından istihbarat elemanı olarak yetiştirildiğini itiraf ettiğini açıklıyor ama birileri buna inanmıyor. Terörist 10 saatte yakalanıyor, birileri tebrik etmek yerine, “Nasıl bu kadar çabuk yakalanır?” sorusuyla bityeniği arıyor. Bir başkası, terörist hastaneye götürülürken, sadece iki polis olduğunu söylüyor. Gerçekte ise her taraf polis kaynıyor. Canı pahasına terörle mücadele edenler itibarsızlaştırmaya çalışılıyor. Eleştirel sınırlar aşılıp, insafsız bir saldırı ve vicdansız yorumlar ön plana çıkıyor.
Önümüzdeki aylarda en çok tartışılacak konu, FETÖ ve ABD’nin Cumhurbaşkanı adaylığında kimi desteklediği olacak. Millet İttifakı, aday adaylarını tartışa dursun, gelinen noktada Kemal Kılıçdaroğlu’nun, FETÖ’nün de, ABD’nin de adayı olmadığı açık.
Kılıçdaroğlu’nun, ABD ile temas kurduğu sır değil. Aksini düşünmemek için çok sebep var. Kemal Bey, ABD büyükelçileri ile görüşmeyi gelenek haline getirdi. Üstelik bu görüşmelerin neredeyse tamamı basına kapalıydı.
Kemal Bey’in önce emperyalizmin kalesi Amerika’ya, ardından sömürgeciliğin, köle düzeninin babası İngiltere’ye gidişi, hele hele kara paranın merkezi Londra’dan Türkiye’ye temiz dolarlar getireceği iddiaları, yelpazenin solunda soğuk rüzgarlar estirdi ama fırtınaya da dönmedi. Çoğu bıyık altından acı bir tebessümle “Ne yapıyor Kemal Bey?” demekle yetindi.
Başörtüsü çıkışından Amerika’da sekiz saatlik hamburger molasına, Türkiye Cumhuriyeti’ni uyuşturucu kaçakçılığı ile suçlamasından hayali, “500 milyar dolar buldum” söylemine kadar; kimse ne yapmaya çalıştığına bir anlam veremedi. Kemal Bey’in Londra serüveninde anlam verilemeyen başka şeyler de oldu. Mesela, 3 Kasım’da CHP İngiltere Birliği’nin, Londra’da düzenlediği Cumhuriyet Balosu’na neden katılmadı? Ve CHP İngiltere Birliği Başkanı Kasım Gül, herkese neden o akşam yemeğe Kemal Bey’in de katılacağını söyledi?
Birkaç gün önce Ankara’da herkesin yakından tanıdığı, benim de dostum olan, hemen her parti tarafından sevilen, tanınmış bir emekli askerle konuştum. Söz Sayın Kılıçdaroğlu’ndan ve son söylediği akıllara ziyan, “Türkiye’nin cari açığı kapatmak için uyuşturucu parasını kullandığı” iddialarından açıldı. “Kemal Bey bildiğiniz gibi biri değil” dedi. Laf döndü dolaştı, 15 Temmuz’dan sonra darbeye karşı duruşu simgeleyen Yenikapı Mitingi'ne geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yenikapı Mitingi'ne bütün partilerin katılmasına büyük önem verdiğini, Kemal Bey’in mitinge katılması için görüşme yapmak üzere kendisinin görevlendirildiğini söyledi. Şunları anlattı: “Herkes Kemal Bey’in o mitinge istemeyerek katıldığını falan söyler. Hiç öyle değil. Darbeye karşı duruşu netti. Mitingle ilgili ayrıntıları konuştuk. Sonra ben Binali Bey’e gittim. Durumu anlattım. Binali Bey, Kılıçdaroğlu ile görüştü. Sonuçta mitinge katıldı. Kemal Bey göründüğü gibi biri değil.”