Türk Amerikan ilişkilerinin bundan önce olduğu gibi sonraki seyrinde de şüphesiz en kritik iki bakanlık Dışişleri ve Savunma.
Bu iki önemli koltukta ise Türkiye’yle ilgili bakış açıları pek olumlu olmayan tecrübeli kritik iki isim oturacak. Bundan da öte daha önce Ankara Washington hattında rahatsızlık yaratan bazı adımları atan isimler denilse daha yerinde olacak.
Son olarak da iyice nefesler tutulmuştu. Çünkü, 6 Ocak‘taki Amerikan Kongresi baskınından sonra beklentiler 20 Ocak’taki yemin töreninde de büyük olayların olacağı şeklindeydi.
Aslında bu beklentiler biraz da heyecanlı Hollywood filmleri özentileriydi ve abartılıydı. Ama denildiğinin aksine bu beklenenler olmadı. Bundan sonra neler olur, Donald Trump ne adımlar atar göreceğiz.
6 Ocak’ta Washington’da Donald Trump destekçileri yeni başkan Joe Biden’ın göreve başlamasına son onay toplantısındaki Amerikan Kongresi’ni bastı. Hatta, o sırada oturum halindeki Temsilciler Meclisi basılmakla da kalmadı.
KONGRE YAĞMASI
Hatırlasanıza, 2020 biterken 2021’in daha sakin, daha güvenli ve umut veren bir yıl olması dilendi. Tüm temenniler 2020’de yaşanan tüm olumsuzlukların, belaların ve kötü giden her şeyin bitmesi yönündeydi.
2021’e dair güzel beklentilerimiz vardı. Biz ülkemizde de zaten gergin başladık. Ancak, ilk geçen altı günde anladık ki, maalesef 2021 de dünyada 2020‘yi aratmayacak gibi.
Bu ziyaret bugüne dek çok sayıda ziyaretten farklı oldu. Son anda planlandı. Derinlik açısından bu kez çok sıradışıydı.
MESAJ HAFTER’DEN DE ÖTE
Kimileri uzaylılar diyor, kimi göktaşı diyor, herkes bir senaryo uyduruyor.
Ama fikrimce, açıkça söyleyeyim, bu insanlığın sonu, inşallah gelmez ama, gelirse de, yine insanlar tarafından getirilecek.
Her gün Covid-19 pandemisinde dünyada birbirinden acıklı tablolarla karşılaşıyoruz. Pandeminin birinci döneminden sonra ikinci dalga gelir mi derken, ikinci dalga birinciden çok daha sert ve çok daha geniş bir eksende yürüyor.
Maalesef ülkemiz hastalıkla ilgili vakaya dair rakamlarda Avrupa birincisi ve dünyada da ilk dörtte. Alınan tedbirler, kısıtlamalar ve daha benzeri nice adım süreci hafifletmek yerine giderek daha dramatik hale getiriyor.
Toplantıda en önemli başlıklardan biri Türkiye olacak. Yani; Doğu Akdeniz'deki gerginlik ve AB'nin Türkiye'ye yönelik yaptırım olasılığı dahil izleyeceği politikalar. Bu toplantı bu nedenle sonuçları açısından merakla bekleniyor.
AB İNANDIRICI MI?
Türkiye’den Libya’ya giden Türk ticari gemisinin Avrupa Birliği’ne bağlı Yunanlı bir komutanın sevk ve idaresindeki bir Alman gemisi tarafından ‘Libya’ya giden gemileri kontrol görevi’ adı altında durdurulması yaşanan en büyük uluslararası skandallardan biri.
En hafif tabiriyle bir uluslararası korsanlık, doğrudan kasıtlı Türkiye yönelik bir taciz, askeri operasyondan öte Libya’da isyancı Hafter’e moral vermeyi amaçlayan ve yine içi boş bir istihbarat bahane edilerek gerçekleştirilmiş siyasi bir operasyon.
1992’den beri işgal ettiği topraklara bile doymayan, hala düşmanca Azerbaycan’a saldıran Ermenistan ummadığı, hatta dostlarının beklemediği ve tarihi boyunca da aklından çıkaramayacağı çok ağır bir darbe aldı. Aslında başından beri belliydi ama Erivan yönetiminin bazı mihraklarca öylesine beyni yıkanmıştı ki, gerçekleri darbeyi yiyince gördü.
Rusya’nın evsahipliğinde yapılan anlaşmayla, Dağlık Karabağ’ın bundan böyle Azerbaycan’a bağlılığı herhangi bir tartışmanın konusu bile olmayacak.
Türkiye’de gerçekten dünya çapında değerli deprem üzerine uzmanlaşmış bilim insanları var. Ve bu uzmanlar yine tüm dünyadan meslektaşlarıyla bir çok ortak proje gerçekleştiriyor ve Türkiye adına önemli bir referans oluyor.
Bütün bunlar gerçekleşirken güzel ülkemiz için de bilimin ışığında çok ciddi çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Bunlardan bir tanesi inanın beni son dönemlerde en çok etkileyen raporlardan biri olarak dikkatimi çekti.
Ermenistan eninde sonunda büyük bir ödül sözü almasa bu ileri derecede aptallığı yapmaz. Peki, bu süreçte iş nereye gidiyor...
Ermenistan’ın temmuz ayında Azerbaycan’a yönelik başlattığı terör saldırıları artık farklı bir evreye geçti.
Günlük normal meselelerden başımızı kaldıramazken yavaş yavaş ortaya çıkan gizemli durumlar da artık iyice kafaları karıştırmaya başladı. Hacker’lar ve siber saldırılar da işin cabası.
Sizlere biraz sonra bahsedeceğim olay tam da bu türden. Bu nedenle bu hafta sizi normal gündemden alıp bu gizemli dünyaya götürmek istedik.
Bununla ilgili çok farklı çelişkili bilgiler ve iddialar ortaya atılır. O açıdan bu hafta siz değerli okuyucularımız için güvenilir kaynaklar üzerinden Türkiye’nin bu merak edilen yurtdışı askeri varlığının nerelerde ve ne şekilde olduğunu araştırdım.
Bu noktada hep aslında gündeme sadece Suriye, Libya, Irak geliyor. Ancak genel tablo bundan çok daha derin ve etkileyici. Türkiye son yıllarda ulusal güvenlik stratejisini iki farklı eksen de inceliyor. Diğer bir deyişle, iki ana konsept üzerinden yürütüyor. İç ve dış güvenlik kuşakları. Ancak bütün bunlar olurken bu genel politikayı görmeden çok acımasızca bir soru soruluyor ‘Türkiye’nin Suriye’de Libya’da Irak’ta ne işi var.’
Bu cephenin başındaki isim de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dur. Belki değerli okuyucularımızdan bazıları abarttığımızı söyleyebilirler. Ama yazının sonunda tahmin ediyorum iddiamıza hak vereceklerdir.
MACRON MESELESİ