Düşünsenize, karşınızda sizden kat be kat güçlü bir insan var, ve siz ona saldırıp yok etmek istiyorsunuz.
Ya da gücünüzün çok üzerinde bir yükü kaldırmaya çalışıyorsunuz.
Şimdi varılan uzlaşma uyarınca görüşmelerin devamı bundan sonra Türkiye ve Yunanistan askeri heyetleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek. Tabii ki, Türk Yunan meselelerinin bu görüşmelerde hemen çözülmesi beklenmemelidir.
Atina yönetiminin arsız politikalarından kaynaklanan sonu gelmez isteklerinin bitmesi halinde belki bir ilerleme kaydedilebilir.
Fransızların Yunanistan’ın yanında yer alarak anlamsız bir Türkiye düşmanlığıyla köpürttüğü süreçte Türkiye diplomasiye bir şans tanıdı.
En son giderek artan tansiyon önce Oruç Reis araştırma gemisinin üstü kapalı bir jestle bir süre bakım ve onarım için Antalya açıklarına demirlemesi ile biraz azaldı. Sonra da, Türkiye’nin aynı zamanda haklarının da teslim edilmesi şartıyla attığı bu adımı takiben Türk ve Yunan askeri heyetleri müzakerelere başladı.
Tıpkı bundan kısa süre önce yaşanan Ege’de savaşın eşiğinden dönülen o olaydakigibi.
GERÇEĞİN TA KENDİSİ
İçinde anne ve evlat geçen her sürece, her umuda destek vermenin hareketiydi bu. Evet terörün ellerinden aldığı evlatlarına tekrar kavuşmak için harekete geçen annelerin hikayesi idi bu.
Öyle bir hikaye ki bu; soğuk sıcak demeden Diyarbakır’da HDP İl Başkanlığı önünde beklemeye başlayan ve bir yıldır buradan ayrılmayan her türlü zorluğa rağmen geri adım atmayan annelerin ailelerin hikayesi.
Doğu Akdeniz’deki gerginlik, Ege’de tansiyon, Libya’nın geleceği ile ilgili verilen mücadele, Suriye ve Irak’ta Türkiye’nin askeri harekatları ve terörle mücadelesi derken bir başka yaklaşan tehlikeyi de dikkatinize getirmenin zamanı geldi.
Şüphesiz sadece yukarıda saydıklarımız değil, ABD, Rusya, Fransa ve diğer batı dünyasıyla yaşanan inişli çıkışlı bir ilişki grafiği de söz konusu.
Bunun üzerine kulisler birden hareketlendi. Döviz kurları düştü, borsa yükseldi. Petkim ve Tüpraş hisseleri fırladı.
Art arda bu müjdenin ne olacağına dair bilgiler iddialar ve teoriler ortaya atıldı.
Şimdi sıra Doğu Akdeniz’de ve ortam gergin diyorlar.
Herhalde bu tür bir bakış açısı yani sanki mesele yeni çıkmış gibi bakmak ciddi anlamda maddi hata içeren bir yaklaşım ortaya koyuyor.
Zaten 2020 yılının başından beri çok yorgunuz. Art arda yaşanan kötü acı olaylar, bitmeyen kabus pandemi ve daha niceleri.
Herhalde içimizde ‘bu yıldan bir an evvel kurtulalım, bu ne belalı uğursuz ve yorucu bir yıldır, artık bitsin demeyen’ yoktur.
Ama size net söyleyeyim; Türkiye terörle mücadelede şehitlerimizin, gazilerimizin, görev yapan askerimizin, devlet görevlilerimizin katkılarıyla gerçekten PKK terör örgütünü artık bitirme noktasına geldi.
Bunu somut verilerle de söylemek mümkün. Büyük fedakarlıklarla, ciddi anlamda kazanılmış profesyonel tecrübeyle, kabiliyetlerle ve bu konuda yaşanmışlıkların somut adıma dönüştürüldüğü harekatlardaki kazanımlarla bu noktaya gelindi.
Özellikle son birkaç yıldır dikkat ediyorum ; Türk Savunma Sanayi’nde önemli gelişmeler oluyor. Bunu bazıları hemen siyasi etkileşim yorumlarına çekiyor. Gerek yok bu saplantılara. Artık iyiye iyi kötüye kötü demeyi öğrenelim. Kim olursa olsun.
Savunma sanayimiz için de durum böyle. Savunma sanayinde bir ülkenin savunma altyapısının yerli ve milli olması ve bunun dış bağımlılığın azaltılması o ülkenin dış politikadan genel strateji belirlemesine kadar bir çok noktada geleceğine etki ediyor.
Doğrudur. 15 Temmuz, 2020...Ülkemizin tarihinde uğradığı en büyük ihanet girişimine karşı milletimizin yazdığı 15 Temmuz destanının 4. yıldönümünden bahsediyoruz.
O kahramanların, o gün bu destanı yazanların hakkı asla ödenmez. ‘Bugün ölmeyeceksek ne zaman öleceğiz’ diyen bir millet!
O nedenle bu hafta size bu çok tartışılan ama aslında temeli pek olmayan konularla ilgili kısa ve net yanıtlar vereceğim.
Kısa kısa gidelim; ilk olarak erken seçim var mı sorusu. Herhalde etrafınızda bu konuda bir çok öngörü tahmin duymuşsunuzdur. Peki gerçekten erken seçim olacak mı ?
Net bir şey varsa o da; İç siyaset, diplomasi ve askeri alanlarında Türkiye’yi bu yaz çok ama çok sıcak bir gündem bekliyor.
Malumunuz iç siyasette aslında bir bakıma dış siyasette de Ayasofya’nın statüsünün müze olarak devam edip etmeyeceği ya da ibadete açılıp açılmayacağı meselesi sürekli gündemde olacak.
Ve Türkiye saplantısı artık kontrol edilmez bir noktaya geldi. NATO’nun daha önce ölüm döşeğinde olduğunu söyleyen Macron’un birden NATO sevdası tuttu ve ittifakın Türkiye’ye karşı harekete geçmesi imasında bulundu.
Fransa Lideri Macron, "Libya'da yabancı müdahaleler sona ermeli. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a açık şekilde söyleme fırsatı buldum. Türkiye'nin Libya'da tehlikeli oyun oynadığını ve bu oyunun Berlin Konferansı'nda verdiği taahhütlere aykırı olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.