Diyorlar ki; "CHP eski ayarlarına geri dönsün", "Kılıçdaroğlu’nun yeni dostlarıyla yürümek istemiyoruz", "Atatürk’e Atatürk demeyenlerin varlığından rahatsızız"…
Bu rahatsızlıklarını bir mektup yazarak Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na ilettiler… Kılıçdaroğlu’nun kurmayları devreye girdi ve bu milletvekilleri ile görüştü. Her ne kadar 'sorun çözüldü' izlenimi verseler de sıkıntının sürdüğünü söyleyebilirim… Hatta bu isimlerin, önümüzdeki günlerde yeni oluşumdan çıkarak parti kimliğine bürünecek Muharrem İnce ile hareket edeceği konuşuluyor…
15 Temmuz işgal girişiminin ardından sürekli gündeme gelir… FETÖ’nün siyasi ayağı yok mu? Bu neden ortaya çıkarılmıyor? Bu tartışma esnasında rutin bir şekilde iktidar partisi suçlanır… Ancak şu ana kadar ortaya çıkan tablo bazı CHP’lilerin, FETÖ ile içli dışlı olmakta hiçbir mahsur görmedikleri şeklinde…
Lafı çok fazla uzatmadan Yalçın Bayer’in, Hürriyet gazetesindeki köşesinde bu konuyla ilgili kaleme aldığı yazısını sizlerle paylaşıyorum:
Militan olup olmadığını bilmesem de, terör örgütleri ile arasına mesafe koymadığı, bunları ağız dolusu eleştirmediği, karşılarına geçip dik bir duruş sergilemediği, hatta zaman zaman bu örgütlerin jargonlarını kullandığı, sözde liderlerine övgüler düzdüğü kesin Kaftancıoğlu’nun…
Terör örgütlerinin sözde liderleri ile ilgili yıllar önce söylediği övgü dolu sözler bugün sorulduğunda geri adım atmaması bunun en önemli kanıtı…
Ancak Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yaşananları bunlarla izah etmek çok doğru değil… İlk gün yaşananlara şöyle bir bakıyorum da, protestoların öğrenci çerçevesinden çıkarak nasıl terörize edildiğini görüyorum… Terör örgütü flamalarının açıldığı, sloganlarının atıldığı, marşlarının çalındığı bir ortama dönüştürüldü protestolar… Rektör atama protestosunda ‘katil polis’ sloganları neden atılır?
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun ‘örgütlü dayanışma’ çağrısının tesadüf olduğunu kim söyleyebilir?
Anlaşılıyor ki FETÖ pes etmeye niyetli değil… HDP'den de farklı bir tavır beklemek zaten olmaz…
Peki CHP'ye ne oluyor?
Bu zat, katıldığı bir televizyon programında Z kuşağını eleştiriyor, üniversitedeki derslere katılımın düşük olduğunu söylüyor…
Buraya kadar her şey normal…
Bu noktada benim anlayamadığım, “Ne var ki bunda, ana muhalefet partisi genel başkanı cumhurbaşkanlığına aday olamaz mı, bunun kadar doğal ne olabilir?” diyenler…
Evet, bunun kadar doğal bir durum yok da, söz konusu Kemal Kılıçdaroğlu olunca durum değişiyor. Bugüne kadar hatta bugün bile başka arayışlarda olan Kılıçdaroğlu, böyle bir açıklama yapınca şaşırıyorsunuz… ‘Çatı aday’dan tutun da, diğer başka isimler sürekli gündeme gelirken, Kılıçdaroğlu bu tartışmayı sürekli kendinden uzak tuttu… Defalarca bu köşeden sordum, “Kılıçdaroğlu neden aday olmuyor?” diye… Çünkü işin doğası bunu gerektiriyor… Her alanda ağız dolusu iktidarı eleştireceksin, her platformda “Tıpış tıpış gideceksiniz” diyeceksin, ama minderden kaçacaksın…
Ne olmuştu önce hatırlayalım…
CHP Maltepe İlçe Başkan Yardımcısı U.K. Maltepe’de bir restoranda bir kadına cinsel saldırıda bulunduğu ortaya çıkmış ve tutuklanmıştı… Bu ahlaksız aynı zamanda kadına şiddet eylemlerinde en ön safta yer almıştı…
İktidar partisi ekonomi ve yargıdaki sıkıntıları görüyor ve reform yapacağını açıklıyor… Kılıçdaroğlu bakın ne diyor: “Mafya liderlerini, uyuşturucu kaçakçılarını serbest bırakıp, düşünce suçlularını hapsetmekten vazgeçecek misin?”…
Kim mafya lideri? 20 yıldır ceza yatıp, infaz yasasından yararlanarak tahliye edilen Alaattin Çakıcı…
Bilim insanları Özlem Türeci ile Uğur Şahin’den bahsediyorum… Şahin aynı zamanda BioNTech firmasının yüzde 18 ortağı ve CEO’su… Aşı haberinin ardından şirketin hisse değeri 3’e katlandı. Firmanın şu anki değeri 20 milyar dolar. Yani Türeci ve Şahin milyarderler listesinde…
Peki nasıl yaşıyorlar?
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın görevinden affını istemesi ve bu talebin Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmesinden bahsediyorum…
Konunun perde arkası ile ilgili yazılıp çizilenleri okudum… Saçma sapan yapılan ‘vurdu kırdı’ yorumları hariç hepsi birbirine benzer yorumlar… Net anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı, enerji bakanlığı dönemindeki başarılarından oldukça tatmin olduğu Albayrak’ın ekonomi yönetiminden çok tatmin olmadı…
Türkiye Suriye’de bir varoluş mücadelesi veriyor, Fransa’dan çatlak sesler yükseliyor… Türkiye Libya’da meşru hükümetle hareket ederek oyun kuruculuğa soyunuyor, Macron terörist Hafter’i destekliyor… Türkiye Doğu Akdeniz’de ben de varım diyor, hiçbir söz hakkı olmayan Fransa Yunanistan’a arka çıkıyor… Kafkas cephesinde Türkiye, terörist devlet gibi davranan Ermenistan’a karşı kardeş devlet Azerbaycan’a destek veriyor, Macron açlıktan nefesi kokan Ermenistan’a silah yardımı yapıyor… Bütün bu gelişmeler yaşanırken Macron, ülkesinden Türkiye’ye yönelik “Derdimiz Türk halkı ile değil, Erdoğan’la” diyerek krizi tırmandırıyor… Bu da yetmiyor Macron, İslamiyetle ilgili saçma sapan açıklamalarda bulunuyor…
Durum böyleyken, biz içeride Fransa ve Macron’u eleştirmek ve tartışmak yerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yermeye çalışıyoruz. Tamam, TBMM’den Macron’un İslamiyete yönelik açıklamalarını kınayan ortak bildiri yayınlandı ancak ben kişisel açıklamalardan bahsediyorum…
“İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu FETÖ'cü Enver Altaylı'nın yeğeni. Kendisi FETÖ'nün yurt dışındaki en büyük sivil toplum örgütü olan Kazakistan Türk İş Adamları Derneğinin başkan yardımcılığını yapmış. Bu görevi yıllarca yaptı. 15 Temmuz'dan sonra devlet bu derneğin kapatılması için başvurdu ve dernek kapatıldı. Çok net söylüyorum sivil toplum örgütünün eğer başkan yardımcılığını yapıyorsan, öncesinde ve sonrasındaki başkan FETÖ'cüyse, bu arada FETÖ'yle ilgili yıllar boyunca bir tane olumlu ve olumsuz açıklamanız yoksa, sosyal medya hesaplarınız bomboşsa bu şekillendirilmiş demektir. Hayatın normal akışına aykırıdır. Bunun doğru olmadığını düşündüğüm için daha partiye gelmeden önce bu uyarımı yaptım ve tekrarladım. Meral Hanım 'Devlette bilgi yok' dedi, ben de diyorum ki devlet her bilgiyi paylaşmaz. Açık bilgiler var bu bilgilere baktığınızda FETÖ'nün kendi yapılanması içerisinde kendi elemanları dışında kimseyi getirmediğini biliyoruz. Ben ne söylediğini gayet iyi bilerek yıllardan beri terör ve güvenlik konusunda çalışan biriyim”.
Bu açıklamaları yapan İYİ Parti milletvekili Ümit Özdağ, açıklamaların hedefindeki isim de İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu… Yani suçlayan İYİ Partili, suçlanan İYİ Partili…
Anayasa Mahkemesi üyesi Engin Yıldırım ve Anayasa Mahkemesi binasını göstererek attığı ‘Işıklar yanıyor’ tweetinden bahsediyorum. Kimse kendini kandırmasın… Bu tweet bilinçli ve kasten atılmıştır. Yakın siyasi tarihimiz bu ve buna benzer rezilliklerle doludur…
28 Şubat döneminin ‘Genelkurmay’ın ışıkları yanıyor’ saçmalığı dün gibi aklımızda değil mi? Bu imalar darbeseverlerin uydurduğu sloganlar. Bu nedenle Yıldırım’ın ‘özür dilerim, tweet maksadını aştı’ gibi bahanelerin arkasına sığınması da attığı tweet kadar saçma ve kasıtlı.
Bu açıklama KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya ait.
Akıncı neyin üzerine yapıyor bu açıklamayı?