Sadece cinsel olarak aldatma ya da sadece duygusal olarak aldatma olabileceği gibi, hem cinsel hem de duygusal paylaşımların olduğu bir ilişkiye bağlanarak aldatma da sık karşılaşılan bir durumdur.
Erkekler ve kadınların aldatma nedenlerine bakılınca birbirinden oldukça farklı olduğu görülür. Öncelikle toplum maalesef erkeklerin aldatmasını çapkınlık, kadınların aldatmasını ise ahlaksızlık olarak nitelendirdiği için erkeklerin aldatma içine girmeleri çok daha olağan ve kabul gören bir durumdur. Erkek dünyasında eşini aldatmak ‘anlatılacak bir başarı hikayesi’ gibi yüceltildiği için erkekler özellikle çevrelerindeki erkek arkadaşlarına gururla anlatacakları çapkınlık hikayeleri oluşturmak isterler. Yani ne kadar ‘erkek olduklarını’ kanıtlamak için aldatabilirler.
Araştırması oldukça zor bir konu bu çünkü aldatan kadınlar genellikle bu konudan bahsetmez, erkekler gibi birbiri arasında övünerek gerinerek anlattığı bir durum değildir. Psikolojik bilimsel bir araştırma için dahi olsa, bilgi paylaşımından kaçınan kadınların ağzından laf almak bu anlamda pek kolay değil…
Kadınlar ve erkekleri aldatmaya yönelten sebepler birbirinden oldukça farklı. Kadınlar için ilk sırada aslında ‘eşi tarafından aldatılmış olmak’ geliyor. Yani bir nevi intikam alarak içini soğutmak… Çünkü genellikle kadın aldatılsa da boşanmıyor, ama bu kin ve öfkeyi de bi şekilde boşaltmak zorunda. Yaptığı ilk iş intikam dürtüsü ile hareket etmek. Verdikleri cevap genellikle ‘eşim bunu hak etti, aynı acıyı yaşasın istedim’ oluyor. Aslına bu bazen de bir kılıf, yapılan hata için bir kamuflaj. Evlilik içinde aşağılanma ve psikolojik şiddet görmek de diğer bir kuvvetli sebep olarak çıkar karşımıza. Özgüveni sarsılan kadın, kendini yeniden yeterli güzel akıllı ve işe yarar hissetmek için aldatmaya yönelebilir. Bir üçüncü sebepse, erkekler ile benzerlik gösterir, ‘eyvah yaşlanıyorum’ paniği! Hala güzel ve ilgiye layık olduğunu kanıtlama dürtüsü. Almanya’da yapılan bir araştırma sonucuna göre kadınlar yaşadıkları heyecan ve risk duygusunu da aldatma için önemli bir sebep olarak göstermiş. Bir nevi adrenalin kaynağı.
Evlilik birliğinin devamı, nesillerin dirlik ve düzeni için, toplumsal devamlılık ve gelişim için hayati önem taşırken, bu kurumun başlangıcında yapılan eş seçimi de hayati derecede öneme sahiptir. Kişi eş seçimi ile tüm yaşamını etkileyecek bir yol ayrımına girmiş olur. Dolayısıyla ‘şimdilik bir evlenelim ilerde değişir, düzelir’ gibi düşünceler ile aile kurmak büyük bir yanılsama, bir hata olur.
Evlenecek çiftler öncelikle aralarında sevgi aramalıdır. Sevgi bir inşaatın temel kolonu gibi, üzerine inşa edilecek her şeyi taşır. Ancak maalesef sadece sevgi , evliliğin sağlam ve uzun ömürlü olması için yetmez. Fikirsel anlamda benzer olmak, benzer değer yargılarına sahip olmak, hayata aynı pencerelerden bakmak gerekir.
Her geçen gün bir kadının daha acısına ortak oluyoruz maalesef ve yasalar halen mağduru korumakta yetersiz! İşin hukuki boyutlarını hukukçu arkadaşlarıma bırakmak isterim. İşin psikolojik boyutu ise çocukluktan başlıyor...
Çocuklarınızı büyütürken bunlara dikkat!
Sadakat duygusu ve sadık olma tutumu aslında zaten kişinin kendisi ile ilgilidir. Yani insan özünde doğru, dürüst, kendine güvenen, olduğu kişi olarak hayatta mutlu bir bireyse, yalana ihtiyaç duymaz. Hata yapsa dahi bunu açık yüreklilikle dile getirebilir ve telafisini de yapıp sorumluluk alabilir.
Halbuki, eşlerini aldatan, sistematik olarak yalan söyleyen, sadakat duygusundan yoksun bireyler, aslında kendi içlerinde dengesiz, öz güveni eksik, kendi olmaktan mutlu olmadığı için mutluluğu sürekli farklı bireylerde arayan kişilerdir. Daha da komik olanı, sadakatsiz davranışlarına hep bir sebep bulmakta zorlanmazlar! ‘ilgi göstermedin, kendine bakmadın, beni önemsemedin’ demekle aslında sadece sadakatsiz değil sorumsuz olduklarını da, yaptıkları bir hatanın sorumluluğunu dahi üzerlerine alamayacak kadar aciz olduklarını da ortaya koyarlar.
Monoton kelime anlamı olarak tekdüze, donuk demektir. Çok sıradan olan, heyecanı olmayan eylemleri belirtmek için kullanılır genellikle. Uzun süreli ilişkiler ve evlilikler de zaman içinde bu kelimeden bolca nasibini alır elbet.
Hayatın koşturmacası içinde artık her şey rutine bağlar bir süre sonra. Aşık olduğumuz dönemlerde ne giyeceğimize bile 3 saat kafa yorduğumuz eşimiz için, evliliğimizin 8. Yılında 8 dakika bile düşünmez oluruz. Ev içindeki düzen her gün birbirinin aynı olmaya başlar. Sorumluluklar arasında, özen ve nezakete yer kalmaz olur. Böyle olunca da evlilik yada ilişki tuzu olmayan baharatı olmayan bir yemek gibi, karnımızı doyurur ama tat vermez keyif vermez bir hal alır. O zaman da insanlar sadece karnım doyuyor diye o yemeği yemeğe devam etmez ve farklı tatlar aramaya başlar ki, sorunların başlangıcı da buradan çıkar!
Evlilik ve ilişkilerin yolunda gitmesi için konuşurken, düşünürken hatta sevişirken bile dile dökülmemiş kurallara uymak gerekiyor. Günlük hayatta hiç de farkında olmadan, artık kanıksadığımız için hiç de garipsemeden yaptığımız bazı iletişim ve davranış hataları bizleri zor durumlara sokabiliyor. Haklı iken haksız duruma düşürebiliyor, karşımızdakini kırmamıza neden olabiliyor. Bu nedenle çiftler evlilik ilişkisindeki altın kuralları iyi bilmeli ve uygulamalı diye düşünürüm hep.
4T kuralı ilişkili ayakta tutar
Aldatma, partnerler arasındaki anlaşma ve güvenin başka bir bireyin duygusal, cinsel ya da romantik biçimde ilişkiye dahil olmasıyla bozulması olarak tanımlanabilir. Aldatma bir başka tanımda mevcut birliktelik dışında, üçüncü kişi ya da kişilerle yaşanan duygusal ve / veya fiziksel bir ilişki sonucu, mevcut birlikteliğin beklenti ve sınırlarının çiğnenmesi ve bu sebeple kaçınılmaz olarak, yalan içeren söz ve davranışların sergilenmesi anlamına gelir.
Aldatma sonucunda, genellikle aldatılan taraf üzgüdür, kırgındır, öfkelidir ancak bu durum, aldatan tarafın da acı çekmediği anlamına gelmez. Ayrıca önemli olan bir nokta da sanılanın aksine çiftlerin yüzde 70’inden fazlasının aldatma sonrasında halen bir arada kalma kararında olmasıdır.