Yeni başlangıçlar, yeni umutlar hoş geldin 2025

Gelecekten umut olmayan bir yerde, şimdiki zamanın gücünden bahsedilemez. Unutulmamalıdır ki, insanın varoluşunda her zaman bir yenilenme ve yeniden başlama potansiyeli vardır. Şimdiki zamanın gücü, tam da umudun yeniden inşa edilebileceği bir fırsattır. Hayatın kendisi, umut ve belirsizlik arasında ince bir ipte yürüyüş gibidir. İnsan, yaşam yolculuğunda bu iki unsurun arasında denge kurmaya çalışır. Bazen öyle anlar gelir ki, gelecek tüm ihtimalleriyle karanlık görünür ve bu karanlık, şimdiki zamanın anlamını da gölgelemeye başlar.

Gelecekten umut olmayan bir yerde, şimdiki zamanın gücünden bahsedilemeyeceğini söylemek, bu bağlantının kopukluğunu derinden anlamaktır. Çünkü umut, sadece geleceğe dair bir beklenti değildir; bugünü şekillendiren en önemli motivasyonlardan biridir.

Umutsuzluk, insanın omuzlarına çöken bir ağırlık gibidir. Umutsuzluk, aynı zamanda hayatın anlamını sorgulatan bir duygudur. Umutsuzluğa kapılınca her şey boş ve beyhude görünür. Ancak burada önemli bir gerçek devreye girer: Gelecek, bugünden bağımsız değildir. Belki de bu yüzden şimdiki zamanın gücüne tutunmak, umutsuzluğun yaratıcı ve değiştirici bir unsura dönüşmesini sağlar.

Şimdiki zamanın gücü, onun somutluğundan gelir. Geçmiş değiştirilemez ve gelecek henüz oluşmamışken, elimizde sadece şu an vardır. Bu ‘şimdi’yi anlamlandırmak için bir ışık gerekir; bu ışık da umudun kendisidir. Gelecekten umudunu kesen bireyler ya da toplumlar için şimdiki zaman, bir nevi varoluş krizine dönüşür. Bu krizi aşmanın yolu ise, umudun sadece gelecek bir ödül değil, aynı zamanda bugünün bir eylemi olduğunu fark etmektir.

Bireysel umutsuzluk, toplumsal boyuta sirayet eder. Umudun tükendiği bir toplum, gelecek vizyonunu kaybeder ve şimdiki zamanın enerjisini de sömürür. Ancak tarih, umutsuzluk dönemlerinin büyük değişimlerin tetikleyicisi olabileceğini defalarca göstermiştir. Bu nedenle, toplumsal dayanışma, umudun kolektif bir şekilde yeniden inşa edilmesi için önemlidir.

Toplumlar, kriz zamanlarında dayanışmanın gücüyle yeniden şekillenir ve güçlenir. Doğal afetler, ekonomik kriz ve sosyal ayrışmalar gibi zorlu dönemler, insanların birbirlerine daha sıkı kenetlenmesi ile umuda dönüşür. Umut, bireysel bir duygu gibi görünse de, kolektif bir inşa sürecine dayanır. Bu inşa sürecinde en temel yapı taşı, toplumsal dayanışmadır.

Türk Dil Kurumu, 1 milyon kişinin katıldığı anket sonrası yılın kelimesinin “kalabalık yalnızlık” olarak seçildiğini açıkladı. Değerlendirme kurulu, 2024 yılında insanların kalabalıklar içinde bile kendilerini yalnız hissettiklerini gösteren araştırmaların sayısında artış olduğuna dikkat çekti. Türk Dil Kurumu’nun anket sonucu yılın kelimesi olarak “kalabalık yalnızlık” ifadesini seçmesi, toplumumuzda giderek artan bir kopukluk ve iletişimsizlik duygusuna işaret ediyor aslında. İnsanlar büyük şehirlerde yaşıyor, yüzlerce sosyal medya arkadaşına sahip oluyor ama yine de derin bir yalnızlık hissine kapılıyor. Bu durum, modern yaşamın yarattığı bir çelişki olarak karşımıza çıkarken, çözüm için dönüp bakmamız gereken en önemli kavram “toplumsal dayanışma”dır.

Dayanışma, bireyleri yalnızlık ve çaresizlik duygusundan çıkararak, bir bütünün parçası olma hissi oluşturur. Bu hissiyat, bir yandan insanların moralini yükseltirken, diğer yandan da toplumsal düzeni koruyarak ortak sorunların çözümünü mümkün kılar. Bir toplumda her bireyin iyiliği ve refahı, o toplumun genel dayanışma kültürüne bağlıdır. Türkiye kriz anında dayanışma ruhunu pratiğe dökmeyi başarabilen nadir ülkelerden biridir. Normal koşulları bu bağlamda doğru değerlendiremediği için sürdürülebilir olmakta güçlük çekiyor.

Umudu inşa etmek, bireylerin hayata dair olumlu beklentiler geliştirmesini sağlamak kadar, bu beklentilerin gerçekleşmesi için somut adımlar atmayı gerektirir. Umut, soyut bir kavram değildir; dayanışmanın somut eylemleriyle ete kemiğe bürünür. Bir gülümseme, bir iyi niyet, bir dokunuş, bir samimiyet belirtisi ve dürüstlük umut ağacının dallarına can suyu taşır.

Toplumsal dayanışmayı artırmak ve umudu kolektif bir şekilde inşa etmek için bireyler, kurumlar ve toplumlar olarak atabileceğimiz birçok adım var. Empatiyi teşvik etmek: Bireyin kendisini bir başkasının yerine koyma kapasitesini geliştirmesi, dayanışmanın, doğru ve etkili iletişimin temelini oluşturur. Siyaset ve eğitim sisteminden medya içeriklerine kadar her alanda empati kültürü yaygınlaşmalı. İnsanlar umut dolu hikayelere ihtiyaç duyar. Medyada ve sosyal platformlarda gelişime katkı sunacak iyi örnekleri görünür kılmak, bu örneklerin çoğalmasını teşvik eder. İyilik paylaşıldıkça çoğalır.

Her şeyin değişim içinde olduğunu ve bu değişimin bir parçası olabileceğimizin farkına varmak yeni umutlara kapı aralar. Karanlıkta kaldığınızda bile bir ışık bulma şansınız her zaman vardır. Çünkü umutsuzluk, bir son değil, bir geçiştir. “Gecenin en karanlık anı, şafak sökmeden az önceki zamandır.” Umutsuzluk içinde umudu yeniden inşa etme becerisine sahip olan bireyler ve toplumlar aydınlığa kavuşur.

Toplumların kriz dönemlerinde dayanışmayı hayata geçirerek yeniden ayağa kalktığına tarih boyunca şahit olduk. Birinci Dünya Savaşı, milli mücadele yılları, milli seferberlik ve Türkiye’nin küllerinden yeniden doğması, İkinci Dünya Savaşı ve Avrupa’nın ayağa kalması ve kalkınması, bu dayanışma ruhunun en somut örneklerinden biridir.

Bugün, geleceğin ilk adımıdır. Belki de ihtiyacımız olan, bir nefes alıp ‘şimdi’deki gücü fark etmektir. Sanat ve kültür, toplumu bir araya getiren güçlü bir araçtır. Umut dolu mesajlar taşıyan sanatsal projeler, topluma ilham verir. Milli ve manevi değerlerin korunması ve anlam kazanması, kimlik ve aidiyet duygusunu pekiştirir. Üretime, insana yatırım ekonomik bağımsızlığın, ekonomik kalkınmanın, toplumsal huzurun kaynağıdır. Doğal, yer altı kaynaklarımızın korunması, çevreyle uyumlu bir yaşam kültürünün benimsenmesi ve nesilden nesile aktarılması yarınlara hep umutla bakabilmenin şifresidir.

2025 yeni başlangıçlara yeni umutlara ışık tutsun. Gelin hep birlikte bir seferberlik başlatalım. Her bireyin eşit haklara sahip olması zor değil. Sosyal adalet mekanizmalarını güçlendirmek, gelir ve fırsat eşitsizliğini en aza indirmek zor değil. Etnik, mezhepsel, ırk, din ve diğer ayrımcılık türlerine karşı net bir duruş sergilemek zor değil. Liderlerin, devlet yöneticilerinin şeffaf, dürüst ve kapsayıcı bir yaklaşımı benimsemesi, söylem ve eylemleriyle topluma örnek olması zor değil. Adaleti tesis etmek, adil bir düzen kurmak, yolsuzlukların, haksızlıkların önüne geçmek zor değil. Bütün mesele sorumluluk almak, irade ortaya koymak, istekli ve kararlı olabilmektir.