Yeni dünya düzeni: Türkiye ekseni
Geçtiğimiz çarşamba günü Milli İstihbarat Teşkilatı’nın 97. kuruluş yıl dönümü töreni düzenlendi. Gündem de yerel seçim var, ancak Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan çok önemli mesajlar verdi.
AK Parti, iktidarının ilk yıllarında Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerini başlatmıştı. Sayın Erdoğan’ın “kalfalık” dönemi ise komşularla sıfır sorun politikasıyla geçti. Hatta Türkiye olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine rekor oyla seçilmiştik.
Arap Baharı’nın başlaması ve ülkemizde de Gezi Parkı eylemleri üzerinden benzer hayalleri olan dış güçlerin oyunları, ülkemizi daha güvenlikçi politikalar izlemek zorunda bıraktı.
Hele hele FETÖ’nün ülke içinde yurt dışı istihbarat örgütleri için yapmış olduğu eylemlerin de etkisiyle, MİT Başkanı sayın İbrahim Kalın’ın deyimiyle “değerli yalnızlık” sürecini yaşadık.
Özellikle 15 Temmuz darbe girişimiyle gördük ki Amerika ile kalıcı dostluk diye bir düzen yaşamak imkânsız. NATO’dan korunmak için NATO’da olmanın avantajını gördüğümüz günler yaşadık ve yaşıyoruz.
Tüm bu olanlardan sonra devletlerde kalıcı dostluklar ve düşmanlıklar olmaz düsturuyla Amerika ile de ilişki kurduk, Rusya’yla da. İngiltere, Almanya, Fransa ile diyalog kurabildik. Çin’le de.
Sayın Cumhurbaşkanı’mız, Yunanistan’ı ziyaret etti. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile birlikte İsrail’in yaptığı soykırıma karşı duruş sergiledik.
Her türlü provokasyona rağmen Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz kıymetli seviyede.
Ukrayna - Rusya savaşında her iki ülke temsilcilerini Antalya’da buluşturduk. Her iki ülkeyle diyalog kurabilen tek ülke olduk.
Sayın Cumhurbaşkanı’mızın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile kişisel ilişkisi ortada.
Öte yandan yıllar sonra ilk kez İsrail Başbakanı ile Cumhurbaşkanı’mız yüz yüze görüşecekti. 7 Ekim soykırımı başlayınca, Cumhurbaşkanı’mız hem görüşmekten vazgeçti hem de İsrail’in soykırımına en güçlü ses çıkaran lider oldu. Mazlumların bir kez daha umudu oldu.
Geçtiğimiz hafta da o çok övülen Mossad ajanlarını da adeta kevgire çevirip nasıl yakaladığımızı da tüm dünya gördü.
İşte herkese aynı uzaklıkta değil, herkese aynı yakınlıkta olduğumuz bu yeni düzenin adı Türkiye eksenidir.
Yüksek halk desteğiyle gelen her liderimiz aslında benzer bir millî dış politika izlemeye çalıştı. Menderes, Amerika ile iyi ilişkiler geliştirdikten sonra 60 darbesiyle iktidardan indirildi.
Afyon ticaretinin yasaklanmasına karşı çıkan Demirel’e 71 muhtırası yapıldı. Kendi emrinde çalışan dönemin MİT müsteşarı, muhtıradan haberi olduğu halde emri altında çalıştığı Başbakan Demirel’e, haber verme tenezzülünde bile bulunmadı.
70’lerin Kıbrıs Fatihi Karaoğlan Ecevit, 80 öncesi kaos ortamına kurban edildi. Darbe ile “Onların Çocukları” başardı.
28 Şubat sürecinin başlangıcı olarak Turgut Özal öldü. FETÖ’nün en etkin olduğu yıllarda mezarı açıldı. Vücudunda zehir çıktı ama “Öldürmeyecek oranda” denilerek saçma sapan bir rapor hazırlandı. Yani öldürmeyen zehir üretildi.
28 Şubat finalini ise Kıbrıs’ın diğer fatihi Erbakan Hoca’ya yaptı.
Son olarak da 7 Şubat MİT Müsteşarı sayın Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmaya çalışılmasıyla başlayan süreç, 15 Temmuz hain darbe girişimi ile nihayete kavuşturulmaya çalışıldı.
Yine halkın çok güçlü desteğini alan sayın Cumhurbaşkanı’mıza karşı, dış güçlerin desteği ve içerideki aparatlarıyla kalkıştıkları darbe girişiminde bu defa baltayı taşa vurdular. Başaramadılar.
Gençlerin tabiriyle ilk defa oyunun bu seviyelerini görebiliyoruz. Milli Savunma Sanayii’nde yapmış olduğumuz hamlelerle bağımsızlığımızı getirdiğimiz seviye ortada.
İstihbaratta olan gücümüz sayesinde ise dış politikada bağımsızlığımızı sağlayıp, Türkiye eksenini konumlandırdık.
Pusulası doğu ya da batıyı gösterenlerin eksen kayması tartışmaları bir kenara dursun, sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde kendi eksenimizi tüm dünyaya kabul ettirir pozisyona geldik.
Yukarıda da söyledim. Yeni dönemin mottosu “herkese aynı uzaklıkta değil, herkese aynı yakınlıktayız.” Eksenlerini çok övdükleri yurt dışı istihbarat servislerine göre ayarlayanların, ayarlarını güncelleme vaktidir.