Yüksek faiz-düşük kur politikası ile sanayi sektörü can çekişiyor

Sanayi bir ülkenin üretim gücünü ve kapasitesini ifade eder. Sanayi sektörü ülkeler için en önemli kalkınma aracıdır. Sanayisi güçlü olan bir ülke kalkınır ve aynı ölçüde diğer alanlarda da gelişme kaydetmeye başlar. Yatırım, üretim, istihdam, ihracat odaklı büyüme stratejisi ile hareket etmeyen ülkelerin ekonomik çöküşü kaçınılmaz olur.

Bilhassa ihracatta ve dış ticarette ülkeye döviz girişinin sağlanması iç piyasayı rahatlar. Tüketime oranla üretimin artması ekonomiye pozitif anlamda yansır. Dış ticaret konusunda gelişen ve ürünlerini dışa satabilen ülkeler, ekonomilerinin refah düzeyine ulaşmasına katkıda bulunurlar. Ülke ekonomisini ileri taşıyan ilk adım üretim kapasitesinde yaşanan artışla atılır. Bunun yanı sıra ithalatın azalması ihracatın artmasıdır ve cari açığın ortadan kalkmasıdır. Bu da ancak sanayiye, üretime, imalata, ihracata önem vermekle mümkündür.

Ekonomi yönetiminin izlediği kur politikası ile sanayi sektörü özellikle ihracatçılar ayakta durmakta zorlanıyor. Kur sabit, faiz yüksek sanayi sektörü can çekişiyor. İhracatçı firmalar maliyetler karşısında mevcut kur seviyelerinin yeterli olmadığından, döviz kurunun enflasyon oranlarının gerisinde kaldığından ve bu uygulamanın altında ezildiklerinden şikâyetçi.

Kur sorununa ek olarak verimlilik eksikliği sanayi sektörünü zora sokuyor. Firmaların birçoğu iflasın eşiğinde birçoğu da küçülmeye gidiyor. Girdi maliyetleri ile çıktı maliyetlerinin aynı seviyede seyretmesi verimliliği düşürüyor. Verimlilik, her şeyden önce bir düşünce tarzıdır ve var olanı iyileştirmeye yöneliktir. Verimlilik, bugünün dünden, yarının bugünden daha iyi olacağı inancına yani güvene dayanır.

Örneğin ihracatçı bir firmanın elektrik faturasına, vergisine, çalıştırdığı işçinin maaşına, yemeğine, ham maddesine zam geliyor. Dışarıya ihraç edilen ürünün kur politikası ile kar oranı her defasında daha çok düşüyor. Dolayısıyla maliyetler yüksek kar oranı düşük, verimlilik az olunca denge mekanizması bozuluyor.

Sanayi sektöründe verimliliği arttırmak, ihracatçı firmalar açısından, küresel pazarlarda var olabilmek ve rekabet gücünü artırmak için gerekli en önemli unsurdur. Küresel ekonomide rekabetçilik, sürekli değişen piyasa şartlarında en avantajlı konumu alma yeteneğidir.

Bugünün rekabetçi piyasa ortamında, ihracatçı firmaların döviz kuru konusunda yaşadığı sıkıntılar neticesinde sürdürülebilir olması, verimlilik sağlaması olanaksız görünüyor. Döviz kuru enflasyon oranının gerisinde kaldığında ihracatçı firmaların geleceği de ipotek altına alınıyor. Üretim yapan bir firma kolay kurulmuyor. Arkasında verilen büyük emekler, gayret, azim, duruş, umut ve anlamlı bir hikâye yatıyor. Hazır parayı faize yatırıp yemek, elini taşın altına koymadan paradan para kazanmak, yan gelip yatmak kolay fakat kıymeti harbiyesi yoktur...

Bir taraftan yüksek faiz, düşük kur politikası ile sıcak para girişi teşvik edilirken diğer taraftan sanayi sektörünün rekabet gücü zayıflıyor, verimliliği azalıyor ve üretimi düşüyorsa yapılan hesapta bir yanlışlık var demektir…

Ne diyorduk; yatırım, üretim, istihdam, ihracat odaklı büyüme stratejisi olmadan olmaz. Sıcak para girişi, enflasyonu baskılamak için yapılan müdahaleler sanayi sektörünü hızla daraltıyor, üretimi ve verimliliği düşürüyorsa bu durum orta ve uzun vadede ekonomide kalıcı hasarlara neden olur.

Sanayi ve reel sektörün göz ardı edilmemesi lazım, yüksek faiz, sıcak para politikasıyla ekonominin toparlanacağı düşüncesi günü kurtarmaktan öteye gitmez. Şu anki kur, sanayiciler için büyük bir endişe, hayal kırıklığı yaratıyor ve maliyet baskısını artırıyor. Bu politikayla üretim yapmak zorlaşır…

Sanayinin ekonomiye olumlu etkisi üzerine eğilmek ve buna göre politikalar belirlemek acil önlem paketi arasında yer almalı. Devlet sanayicisini, üreticisini koruma altına almalı. Kaynakların doğru kullanımı önemlidir. Bir ülke için geri dönüşümü en karlı yatırımdan bahsedeceksek; sanayiciye, üretim sektörüne ve eğitime yani nitelikli insan kaynağına yapılan yatırımın asla zayi olmayacağını bilmek gerekir. Doğru olan kişilerin değil ülkenin, milletin gelişmesi ve kalkınmasıdır…

Türkiye’nin daha verimli bir sanayi yapısına ihtiyacı olduğu, üretimi artırıp dışa bağımlılığın en aza indirilmesi gerçeğinden yola çıkarak yatırım ortamını iyileştirecek yeni reformlar, sanayimizin rekabetçiliğini geliştirecek yeni destek programlarını kararlılıkla ortaya koymak gerektiğinin altını sık sık çizmekte ve bu konuyu gündeme taşımakta fayda var…