Yunanistan'ı çıldırtan Libya antlaşmaları
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile görüşmek üzere 17 Kasım 2022’de Trablus Uluslararası Havalimanı'na gelen Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Libyalı mevkidaşı Necla Manguş'un havaalanında kendisini beklediğini öğrenince, Manguş’un Trablus'ta 3 Ekim 2022’de Türkiye ve Libya arasında hidrokarbon anlaşmasını imzalaması nedeniyle görüşmeyi ret ve protesto ederek uçaktan inmeyip Bingazi’ye geçtiği basına yansıdı.
Yunan basınının ise Dendias'ın Trablus'ta Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Trablus hükümetinin üyeleriyle bir araya gelmeme şartıyla, sadece Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile görüşmek istediğini, Trablus hükümetinin Dışişleri Bakanı Manguş'un kendisini beklediğini öğrenince Menfi ile görüşmesini iptal edip Bingazi'ye geçtiğini aktardığı haberlerde yer aldı.
KÜSTAH DENDİAS
Konuyla alakalı açıklama yapan Libya Dışişleri Bakanlığı, "Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın geçen günlerde Libya devletinin çıkarları aleyhinde benimsediği kaba politikalara, pozisyonlara ve Libya'nın egemenliğine ve halkının özlemlerine ilişkin dengesiz açıklamalarına rağmen Libya Dışişleri Bakanlığı kendilerine 17 Kasım 2022'de Trablus'u ziyaret etme izni verdi. Uluslararası diplomatik usullere göre Libya Dışişleri Bakanı Necla Manguş kendisini beklemekteydi ancak Yunanistan Dışişleri Bakanı uçaktan inmeyi reddederek hiçbir açıklama yapmadan geldiği gibi geri gitti. Yunan Bakan'ın bu davranışını esefle karşılıyoruz. Dışişleri Bakanlığı, Libya Devleti'nin prestijini ve egemenliğini koruyan uygun diplomatik önlemler alacaktır" denildi.
Bingazi’de Hafter ve Tobruk Meclisi ile “Türkiye ile yapılan 27 Kasım 2019 tarihli “Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Mutabakat Muhtırası” ve 03 Ekim 2022 tarihli “Hidrokarbon Mutabakat Muhtırasının” iptali ve bunların yerine Yunanistan ile antlaşmalar imzalanması yönünde görüşmeler yapan Dendias’ın umduğunu bulamadığı da anlaşılıyor.
Bugün size Yunanistan’ı çıldırtan bu antlaşmalar sürecini anlatmak istiyorum.
ALTYAPISI 2009’DA BAŞLAYAN LİBYA İLE ANTLAŞMA SÜRECİ
Türkiye ile Libya arasında deniz yetki alanları sınırlandırma antlaşması süreci, Türkiye ile Libya arasında karşılıklı kıyılar olduğu ve uluslararası hukuka uygun olarak bir deniz yetki alanları sınrılandırma (Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Sınırlandırması) antlaşması imzalamalarının mümkün ve her iki devletin faydasına olacağını ortaya koyarak 2009 yılında bilimsel makale olarak yazmaya başladığım (2010’da tamamlayıp, 2011’de bilimsel hakemli dergide yayınlanan) “Doğu Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında Libya'nın Rolü ve Etkisi” makalesi ile başlamıştır.
Ekim 2010 ayı içerisinde üst düzey bir toplantıda da bu çerçevede o dönem Başbakan olan Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’a bu konuda hazırladığım haritalarla birlikte bir sunum yapılmıştır. Bu sunum sonunda kendileri “Bir an önce Libya tarafına bu anlaşma teklifinin götürülmesinin” uygun olacağını belirtmiştir.
KADDAFİ'NİN DEVRİLMESİ İLE DURAKSAYAN SÜREÇ
Müteakiben 2010 Kasım ayı sonlarında, o zaman Başbakan olan Sayın Erdoğan’ın, Libya’yı ziyareti esnasında iki ülke arasındaki deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına yönelik önerilerimiz, bizzat Sayın Başbakan tarafından hazırlanan haritalar üzerinden Libya lideri Kaddafi’ye anlatılmıştır. Sayın Kaddafi ile Sayın Erdoğan her iki devlete de ciddi deniz alanları kazandıracağına inandıkları bu antlaşmanın imzalanması hususunda mutabık kalmışlardır. Her ikisi de bu antlaşmanın imzalanması konusunda kendi bürokratlarına talimat vermişlerdir.
Ancak bu karşılıklı kararlılığa rağmen hemen akabinde Libya’da yaşanan iç karışıklıklar ve Kaddafi’nin devrilmesi nedeniyle o zaman bu antlaşma imzalanamamıştır.
Aradan geçen yıllarda bu konuyu resmi ve gayriresmi toplantı, konferans, makale, söyleşi vesaire ile hep gündemde tutmaya gayret ettim.
Nihayetinde Libya’da tekrar konjonktür müsait olduğu ve benim de Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı olduğum esnada önce 2018’de yazmaya başladığım “Sorular ve Cevaplar ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Kavramı” isimli bir kitabı Mayıs 2019’da yayımlayarak konuyu kısa, öz ve anlaşılabilir şekilde kamuoyuna anlatmaya çalıştım. Kamuoyu farkındalığı oluşmasında bu kitap bayağı etkili olmuştu.
Daha sonra 2010 yılı bilimsel makalemi esas alarak “Libya Türkiye’nin Denizden Komşusudur” isimli bir kitap yazdım. Bu kitap gerçekten kamuoyunda çok etkili olmuş ve Libya ile MEB antlaşması fikri ilgili tüm çevrelerce benimsenmeye başlanmıştı.
İşte tüm bu gelişmelerin yaşandığı 2018-19 yılı içerisinde, Libya ile MEB antlaşması fikrime büyük destek veren, rahmetli gerçek yerli ve milli bir insan olan Özdemir BAYRAKTAR’ı büyük saygı ve şükran ile anıyorum. Sayın Özdemir BAYRAKTAR sadece Libya ile MEB antlaşması fikrine değil, MAVİ VATAN ve MAVİ VATAN’daki hak ve menfaatlerimizi konusunda da çok duyarlı idi. Kitap yazmam konusunda beni teşvik ederdi. Benim bütün yazdığım bu ve diğer kitapları da herkese dağıtırdı. Gerçekten siyaset üstü milli bir insandı. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah.
Bu esnada konuyu öncesinden çok iyi bilen Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Libya ile MEB Antlaşması imzalanması konusu tekrar gündeme alınmıştı.
Bu konuda gerçekten adeta mekik diplomasisi yapan Milli Savunma Bakanı Sayın Hulusi AKAR’ın emeğini de unutmamamız gerekir.
10 YIL SONUNDA İMZALANAN VE TBMM’DE İTTİFAK İLE ONAYLANAN ANTLAŞMA
Nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanı'nın net ve kuvvetli iradesi ile 27 Kasım 2019’da İstanbul’da “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükümeti Arasında Akdeniz’de Deniz Yetki Alanları Sınırlandırmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” şeklinde imzalanmıştır. Bu net, kararlı ve kuvvetli siyasi irade olmasaydı, benim makale ve kitaplarım da kütüphane raflarında kalacak, içerdiği fikirler hayata geçmeyecekti. Bu bir gerçektir.
Söz konusu anlaşmayı müteakiben TBMM ve Libya Başkanlık Konseyi’nde (mutabakat muhtıralarının Libya’da Başkanlık Konseyince onaylanması yeterlidir) 06 Aralık 2019 tarihinde onaylanmış ve iç hukuk süreçleri tamamlanmıştır.
Altını çizmek isterim ki bu antlaşma iktidar ve muhalefet partilerinin oylarıyla yani milli mutabakatla TBMM'de kabul edilmiştir.
Kısaca 2009 yılından 27 Kasım 2019’a kadar Türkiye ile Libya arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına yönelik ivedilikle bir antlaşma yapılması gerektiği ve bu antlaşmanın her iki ülkenin faydasına olacağı, zira Yunanistan’ın her iki ülkeden haksız ve hukusuz taleplerinin önüne böyle geçilebileceğini her fırsatta ısrarla dile getirdim, yazdım, çizdim.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da bu süreci 22 Aralık 2019 tarihinde Gölcük Tersane Komutanlığı’nda “Yeni Tip Denizaltı Projesi'nin” ilk denizaltısı Pirireis'i Havuza Çekme ve 5. gemisi Seydialireis'in İlk Kaynak Töreni'nde yaptığı konuşmada şu şekilde özetlemiştir:
"Halen Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın Kurmay Başkanlığını yürüten Tümamiral Cihat Yaycı'nın bu konuda hazırladığı raporlar, haritalar, yazdığı makaleler ve kitaplar ortadadır. Dönemin Libya Devlet Başkanı Kaddafi ile bu meseleyi harita üzerinde konuşmuş, kendisiyle anlayış birliğine varmıştık. Ülkemizin Libya'ya bakan kara bölümü ile Libya'nın ülkemize bakan kara bölümü arasındaki deniz yetki alanı çakışması uluslararası mevzuata ve uygulamalara göre bize bu hakkı veriyor. Bölgedeki karışıklıklar sebebiyle mutabakat metninin hukuki zemine taşınması biraz gecikti."
TÜRK KALKANI…
Nihayetinde imzalanan bu anlaşma sayesinde Libya ile Türkiye artık denizden komşu olmuşlardır. Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası Batı tarafından “Türk Kalkanı” olarak adlandırılmış ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki oyun kurucu ve bozuculuğunu da tescilleyen en somut hamlelerden birisi olmuştur. Deyim yerindeyse Türkiye Doğu Akdeniz’de jeopoltik satranç tahtasını devirerek oyunu bozmuş, taşları yeniden dizmiştir.
Tarihi anlaşmanın öneminin gelecek nesiller tarafından çok daha iyi anlaşılacağı kanaatindeyim.
EKONOMİK ÜLKE YÜZÖLÇÜMÜMÜZ KARA ÜLKEMİZİN YÜZDE 25’İ KADAR ARTMIŞTIR
Bu antlaşma ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hakkı olan 189 bin kilometrekarelik deniz yetki alanının yani MEB’inin batı sınırı çizilmiş, böylelikle ekonomik ülkemizin yüzölçümü (kara ülkemizin yaklaşık 783.000 km2 olduğu düşünüldüğünde) yüzde 25 artmıştır.
Türkiye ve Libya, bölgede durum üstünlüğünü ele geçirerek enerji jeopolitiğine doğrudan etki etmiş ve deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında kritik kazanımlar elde etmiştir.
Uluslararası kamuoyuna hukuk ve diplomasi araçlarını kullandığımız mesajı verilmiştir.
LİBYA, YUNANİSTAN İLE YAPACAĞI ANTLAŞMAYA NAZARAN 40.000 KM2 DAHA FAZLA DENİZ ALANI KAZANMIŞTIR
Libya, Yunanistan ile yapacağı bir antlaşmaya nazaran 16.700 km2 ilave deniz alanı kazanmıştır. Gelecek dönemde Libya, Türkiye ile yapılan anlaşmanın temel esaslarına dayanarak Yunanistan ile bir anlaşma yaptığında bu kazanç 40.000 km2’ye kadar (Dört Kıbrıs Adası büyüklüğünde) çıkabilecektir. Libya’nın kazandığı bu alanda trilyonlarca dolarlık doğal gaz olduğu söylenmekte ve hatta bilinmektedir.
Libya, Yunanistan ile yapacağı antlaşmaya nazaran daha fazla bir deniz yetki alanına sahip olmuştur.
Eğer Libya, bu antlaşmayı Türkiye yerine Yunanistan ile imzalasaydı dört Kıbrıs adası büyüklüğündeki ve zengin doğal gaz yataklarının bulunduğu bu deniz alanı Libya’nın değil Yunanistan’ın olacaktı. Bu antlaşma ile Libya gelecek nesillerinin refah ve güvenliği için büyük bir kazanç elde etmiştir.
Bununla birlikte, bu antlaşma diğer Doğu Akdeniz devletleri için de örnek olmuştur. Mısır, Libya ile yapılan anlaşmasının benzerini Yunanistan yerine Türkiye ile yaptığı takdirde deniz alanı kazancı yaklaşık 21.000 km2, Filistin ve İsrail’in birlikte kazancı ise GKRY ile yapılan antlaşmaya nazaran yaklaşık 5000 km2 daha fazla olacaktır.
YUNANİSTAN’IN ÇILDIRMASI, HEZEYANLARI VE KÜSTAHLIKLARI
Deniz Yetki Alanları Sınırlandırmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının imzalandığı 27 Kasım 2019 tarihinin hemen ardından, Yunanistan elindeki tüm imkânları Türkiye ile Libya arasında imzalanan muhtıranın bertaraf edilmesi için harcamış ve harcamaya da devam etmektedir. Çünkü Yunanistan'ın, sözde Seville haritası ile elde etmeye çalıştığı hedefleri çökmüş ve Libya’dan gasp etmeyi düşündüğü 40.000 km² deniz alanı elinden kayıp gitmişti.
İşte bu çerçevede Yunan yetkililerin son 1-2 yıl içinde yaptıklarından ve söylediklerinden örnekler:
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, 6 Nisan 2021 tarihinde Libya Başbakanı Abdulhamid Dibeybeyi ziyaretinde, “Libya'nın komşusu Türkiye değil, Yunanistan'dır. Türkiye-Libya deniz yetki alanlarını belirleyen mutabakatı tanımıyoruz. Libya, Türkiye ile yaptığı antlaşmayı iptal ederek Yunanistan ile anlaşmalıdır” dedi.
Ancak Miçotakis muhatabından, "Ankara ile imzalanan deniz yetki alanları anlaşmasına devam edeceğiz" karşılığını aldı.
Libya Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, 5 Mayıs 2021 tarihinde Katar’da yaptığı açıklamada ise “Libya ve Türkiye arasındaki deniz anlaşması konusunda Yunanistan ile aynı fikirde değiliz” demiştir.
24 Ocak 2022 ise Yunanistan, Türkiye-Libya Antlaşması’nı işlevsiz hale getirmek amaçlı “EastMed Projesi”nin çökmesiyle hukuki, diplomatik ve ekonomik gerçeklerle yüzleşerek adeta soğuk duş aldı.
Ama hırsından adeta çıldıran Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, 8 Şubat 2022 tarihinde BM Libya Özel Temsilcisi Stephanie Turco Williams’a da “Türkiye-Libya Antlaşması’nın geçersiz olduğu ve hukuka uygun olmadığı” safsatalarını söylemiş ama bir karşılık bulamamıştır.
YUNANİSTAN’IN DOĞU AKDENİZ’E GÖMÜLEN HEDEFLERİNE MEZAR TAŞI DİKİLMİŞTİR
3 Ekim 2022 tarihinde ise 27 Kasım 2019’da imzalanan anlaşmanın oluşturduğu zemine dayalı olarak “Türkiye-Libya Hidrokarbon Antlaşması” imzalanmıştı. Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Libya’nın kurduğu jeopolitik satranç oyununun bu son hamlesi olan bu anlaşma âdeta Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’e gömülen hedeflerine mezar taşı dikmiştir.
Sahadaki potansiyel hidrokarbon değerinin ise 30 trilyon dolara kadar varabileceğine dair birçok araştırmacı ve kurumun tahminleri vardır.
Tüm bu gelişmeler ve tarihi adımlar karşısında Yunanistan zıvanadan çıkmış, Türkiye ile Libya arasındaki hidrokarbon antlaşmasının daha mürekkebi kurumadan Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, ABD Atina Büyükelçisi'yle görüşmüş, ardından 9 Ekim 2022 tarihinde ise Mısır’a giderek bu antlaşmanın da etkisizleştirilmesi ve pratiğe dökülmemesi için adımlar atmaya çalışmıştır. Hatta "Libya ve Türkiye’ye savaş açarız" demiştir.
Dendias Kahire’de yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin arama yapacağı alanların esasında Libya’ya ait olmadığını, Yunanistan’a ait olduğunu ve Türkiye’nin burada faaliyet yürütemeyeceğini dolayısıyla Libya’nın da bu alanlar üzerinde bir hakkının bulunmadığını” iddia etmiştir. Bu esasen Yunanistan’ın Libya hak ve menfaatlerini hiç dikkate almadığının, Libya’dan deniz alanları talep ettiğinin itirafıdır.
17 Kasım 2022’de Yunan Dışişleri Bakanı Dendias’ın Libyalı mevkidaşı ile karşılaşmayı reddedip uçaktan inmeyişi ile yaptığı Libya’nın egemenliğine kabul edilemez saygısızlığı da tüm bu Yunan dengesizliklerine son örnek olmuştur.
Libya kamuoyuna bu gerçekler anlatılmalıdır.
Sözün özü, refah ve güvenliğimiz denizlere bağlıdır.
Barbaros Hayrettin Paşa’nın da söylediği gibi;
“Denize hakim olan cihana hakim olur.”
“Suyu yöneten, toprağı yönetir.”