Yüzde 50+1 oranını düşürmek çözüm olmamakla birlikte farklı riskleri de beraberinde getirir
Aslına bakılırsa bu hafta barınma krizi ile ilgili bir yazı kaleme alacaktım. Asgari ücretin 13 bin 414 TL, emekli maaşının 7 bin 500 TL olduğu bir ülkede 10 bin TL’nin altında kiralık ev bulunamadığından, Türkiye’den konut satın alan yabancıların kiraları nasıl yükselttiğinden, vatandaşı barınma krizi ile karşı karşıya getiren sebeplerden bahsedecektim. Acil çözüm bekleyen bu konuyu kapsamlı bir şekilde ele almak üzere şimdilik burada noktalıyorum…
Türkiye iç politikadan dış politikaya, ekonomik, sosyal, siyasî birçok sorunu aşmaya çalışırken Gazze’de modern çağın en büyük soykırımı gerçekleştiriliyor. İsrail’in 7 Ekim’den bu yana devam eden saldırıları neticesinde 13 binden fazla insan yaşamını yitirdi; ölenlerin 5 bine yakını çocuk, 3 binden fazlası kadınlardan oluşuyor. Milyonlarca insan evsiz, yurtsuz kaldı. Dünya kamuoyunda İsrail’e yönelik tepkiler her geçen gün artıyor. İsrail’i destekleyen kurumlar, şirketler, sanatçılar, politikacılar itibarlarını, saygınlıklarını kaybediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya ziyareti hem dünya kamuoyunda hem Türkiye’de geniş yankı uyandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İsrail’i haklı gören Almanya Başbakanı Olaf Scholz’ın yüzüne açık açık İsrail'in soykırım yaptığını, Filistin’in haksızlığa uğradığını ve bu haksızlığın biran evvel ortadan kaldırılması gerektiğini söylemesi vicdan sahibi insanların takdirini topladı…
Geçmişte uğradıkları soykırım üzerinden mağdur edebiyatı yaparak güç devşiren İsrail, bugün Filistin’de soykırım suçu işliyor. İnsanlık 48 gündür bu vahşete tanıklık ediyor, tarih kaydediyor…
Almanya ziyareti dönüşünde gazeteciler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, 50+1 kuralının değişmesinden yana olduğunu anımsatarak 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde vatandaşın önüne 50+1 kuralının kaldırılması için bir sandık gelip gelmeyeceğini sordu.
Bu sorunun üzerine 50+1 şartının değişmesi konusunda aynı fikirde olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa… Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar? Ama oy sayısı itibarıyla 'En fazla oyu alan aday seçilir' denildiği zaman seçim hızlıca tamamlanır. Diğer yandan mevcut anayasamızın satır aralarında darbeci zihniyetin ruhunun dolaşıyor olması bizleri en çok rahatsız eden konu. Ayrıca dünya 1980’li yıllardan bugüne çok değişti. Bu değişiklikler anayasa metnine yansıtılmaya çalışılsa da bu anayasamızın metinsel bütünlüğünü yok etti” ifadelerini kullandı.
Siyaset uzlaşma sanatıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçmişte siyasetin özü itibariyle bir uzlaşma ve müşterekler üzerinde mutabakata varabilme sanatı olduğunu dile getirmiş, siyasilerin görevi taktik manevralarla millet iradesine çalım atmak değil, bilakis sandıkta tecelli eden karara tabi olmak, onu hayata geçirmektir diye de eklemiştir…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu haftaki grup toplantısında 50+1 meselesine değinerek şunları söyledi: Sayın Cumhurbaşkanımız Almanya ziyaretinden dönerken Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ana omurgası, can evi, demokratik güvenliği yüzde 50+1 oy nisabıyla ilgili açıklamalarda bulunmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi milletimizin bir başarısı, geleceğinin müjdesi, millî bekanın güvencesi, millî birlik ve dayanışmanın zırhı, devlet yönetiminin millî hedeflerle birleşmesidir. Elbette Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin aksayan, tekleyen ve arıza sinyali veren yönleri varsa mutabakatla ele alınıp düzeltilmelidir. Bu sistemin demokratik meşruiyet temeli yüzde 50 +1’dir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçildiği ve hükümet TBMM’den güvenoyu almadığı için “yönetimde istikrar” ilkesi kendiliğinden gerçekleşmiştir. Bu itibarla yüzde 50+1 oyla Cumhurbaşkanı seçilmesi çoğulcu demokrasinin dünyaya emsal teşkil edecek, model olacak bir şeklidir. Dikkat buyurunuz, milletvekili seçmiyoruz, belediye başkanı seçmiyoruz, muhtar seçmiyoruz, cumhurun bütününü temsil edecek cumhurbaşkanı seçiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, dün ne demişsek bugün aynı çizgide, aynı düşüncede, aynı görüşteyiz. Ancak Cumhur İttifakı olarak konuşup tartışarak orta yolun, makul çözümün, yeni sistemin doğasını zedelemeyecek tamirat ve onarımın karşılıklı anlayış ve uzlaşmayla yapılacağının inancına ve iradesine de sahibiz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın bahse konu açıklamasını çarpıtıp Cumhur İttifakı etrafında tezvirat ve tefrika imal eden fırsat düşkünü meczuplara da prim vermeyiz, itibar etmeyiz.”
Devlet Bahçeli iki hafta önce yine grup toplantısında, “Türk siyasetinin bir ahlak reformuna, yeni kalkınma hamlesine, toparlanmaya ihtiyacı vardır” diyerek önemli bir yere temas etmişti. Gerçekten Türk siyasetinin bir ahlak reformuna, yeni kalkınma hamlesine, toparlanmaya ihtiyacı var. Siyasetin asli görevi milletin sorunlarına çözüm üretmektir. Siyaset kendi sorunları ile meşgul. Muhalefette entrikalar, ifşalar, iddialar, istifalar, kaldığı yerden bölücülere önem atfetmeler devam ediyor; seviye düştükçe düşüyor. Bakıldığında iktidarın önceliği yeni anayasa çalışmaları gibi duruyor…
İttifaklar arasında uzlaşarak veya tek parti olarak çıkıp halkın sorunlarını çözecek iradeyi ortaya koyduktan ve halka bu güveni verdikten sonra yüzde 50+1 oy oranına çok rahat ulaşılabilir. Çekince nedir? Siyaset millet için yapılır. Merkezinde millet olmayan siyaset kendi içinde savrulur. Yüzde 50+1 oranını düşürmek çözüm olmamakla birlikte farklı riskleri de beraberinde getirir. Milletin gündeminde ne muhalefet ne yeni anayasa çalışmaları var. Cumhur İttifakı’nı millet kurdu. Millete rağmen siyaset yapılmaz. Millet, Cumhur İttifakı’ndan sorunlarına çözüm üretmesini bekliyor…